Ahmet Doğan İLBEY
15 Temmuz darbeci generallerle milletin savaşıdır
15 Temmuz, bombalara karşı iman dolu göğüsleriyle tanklara karşı duran, bayraklarla sokaklarda nöbet tutan Müslüman Türk milletinin gözü dönmüş darbeci generalleri mağlûp edişidir. Tarih bu şanlı müdafaayı böyle yazacak.
15 Temmuz, Türk Ülkesini içeriden ve dışarıdan ele geçirmeye kalkışan hainlere karşı, “Öz yurdumda garip, öz vatanımda parya olmayacağım” nârâsının atıldığı gündü.
MİLLET ÇOCUKLARI: “BİZİ EZİP GEÇMEDEN DARBE YAPAMAZSINIZ”
Zaman, omuz omuza verme zamanıydı. Asil Türk milleti direniş ve diriliş ruhunu gösterdi o gece. Meydanlara akın eden millet çocukları tankların önüne yattılar: “Bizi ezip geçmeden bu ülkede darbe yapamazsınız…”
Elinde kürek sapıyla dedelerden teyzelere, delikanlılardan yaşlılara her kesimden insan vatan-ı İslâmiyye şuuru ile meydanları tuttular, vatan aşkıyla hilâl ordusu oldular. Dillerinde “Allahüekber” nidaları…
İstiklâl Harbi’nden sonra vatan müdafaasında böylesine bir millî coşku görülmedi. Milleti millet yapan bu millî ruh 15 Temmuz’da darbecilere karşı “toplu vuran yürek” oldu, kurşunlara karşı durdu, ezanlarla, salâlarla cihad etti, can verdi.
GÖKLERDEN GELEN ULVÎ NAĞMELER EŞLİĞİNDE CİHAD ETTİLER
Minarelerden salâlar ve ezanlar, ardından İstiklâl Marşı okunuyordu: “Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak…” Göklerden gelen ulvî nağmelerle coşan millet çocukları Çanakkale Harbi’nde olduğu gibi bir dakika sonra öleceğini bilerek mermilere, tanklara, bombalara karşı yürüdü… Ah, o millet, ne asil bir millet o! Onlara bin yıldır İslâm’ın hâdimi ve bayraktarı Türkler denir…
Dedem Korkut asırlar evvel demişti: “Kahpe içerden olunca, kapı kilit tutmaz oğul!...” Yedi kollu ihânet örgütü kapı ve kilidi kırıp harim-i ismetimize duhûl etmeye ramak kalmıştı. Fakat hesap edemedikleri bir şey vardı. Ümmetin en şanlısı olan Türk milletinin cesaret ve yiğitliği...
Temmuz bu kanlı ihânete karşı millet çocuklarının diyar-ı küffarın bütün şer odaklarına ve içerideki hempalarına karşı yürek yüreğe verdiği ikinci İstiklâl Savaşıydı.
----
“15 TEMMUZ'DA NE OLDU?”
Semerkand Dergisi’nin Temmuz 2019 sayısında Ali Yurtgezen hocanın okunması gereken iki değerli yazısı var. İlki, “15 Temmuz’da Ne Oldu?” İkincisi. T. Ziya Ergunel müstearıyla yazdığı “Er Yarın Hak Divanında Bell'olur” adlı şerh yazısı…
İlk yazısı, 15 Temmuz darbesi ve bu alçakça darbeye karşı direnen milletin millî mücadelesi anlatılıyor. “En uzun gece…” diye başlıyor yazı:
“En uzun gece... 2016’nın 15 Temmuz’unu 16’sına bağlayan gece... Hep böyle nitelendi sonraki günlerde. Bu adla yazılar yazıldı, kitaplar yayımlandı, belgeseller hazırlandı. Gerçekten uzun bir geceydi. Son yüzyılın başlarında Cihan Harbi’yle başlayan on yıllık süreçte yaşadıklarımızı bir kere daha yaşamıştık o gece. İçinde Çanakkale de vardı, İstiklâl Savaşı da... O gece hepimiz Nene Hatunları, Seyit Onbaşıları, Sütçü İmamları dünya gözüyle görmüştük. Âsım’ın Nesli meydanlardaydı. İman dolu göğüslerini siper ederek o “rezil istilâ”yı, o “hayasızca akın”ı nasıl durdurduklarına şahit olduk. Âkif’e İstiklâl Marşı’nı yazdıran yüz yıl önceki millet o gece kıyamdaydı. Din ü devlet, mülk ü millet için, dillerinde tekbir kurşunların, bombaların, tankların üzerine üzerine yürüdüler. Mazluma ümit, zalime korku olma azmimiz yeniden yeşerip boy salsın diye şehitlerimiz o gece yine birer cemre olup toprağa düştü. Millî Mücadele’deki ruh, yüz yıl önceki gibi hepimizi bir ve beraber eylemiş, soylu bir destanın kahramanı yapmıştı.”
“Unutmadan, unutturmadan anmak”, “Gece henüz bitmedi”, “Eski düşman, eski düşmanlık”, “Rızâen lillâh nöbet” ara başlıklarla devam ediyor.
İkinci yazı, Yunus Emre hazretlerinin “Er yarın Hak Divanında Bell’olur” adlı ilahisinin şerhi. Gönlünü abad etmek, tezkiye etmek ve Hak divanına yüz akıyla çıkmak isteyenler için kalbi cilalayan bir yazı…
“Gaflet ile Hakk’ı buldum diyenler / Er yarın Hak divanında bell’olur /Ahret tedarikin gördüm diyenler / Er yarın Hak divanında bell’olur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.