Dr. Ali Akben
AK PARTİYE DERS
Dostlar giderek yaygınlaşan ve bendenizi rahatsız eden bir trendle karşı karşıyayız. Dillerde peresenk haline gelen bu söylem ciddileşirse dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olabiliriz. Gün öyle bir gün ki, ders vermekten çok son günlerdeki gelişmelerden ders almalıyız.
Elbette 15 yıldır iktidar olmanın yorgunluğunun ötesinde nerede ise hepimizin malumu olan affedilmesi zor yaşanılan gerçekler var. Bendeniz devletimizi idare eden erke bu sütunlarda en ağırından tenkitlerimi değişik zamanlarda aktarmış hatta mal bulmuş mağribicilerin umudu (!) olup bu güruhun görüntülü ve yazılı medya ağında gündem oluşturmuştum.
Gün ders verme ve ders alma günü değil. Bu seçim mümkünse eşimizi dostumuzu düşman oklarının hedef tahtası haline gelen mevcut iktidara son bir şans verme konusunda bilinçli olma günü. Saman altından yürütülen suyun hedeflediği şeyin birlik ve bütünlüğümüz olduğu gerçekliğini tüm açıklığı ile faş ederek akılla hareket etmemizin doğruluğuna inandıralım.
Dün Libya’dan gelen bir hastam ile muayeneden sonra tercümanı aracılığı ile sohbet etme imkanım oldu. Libya’nın hali pür melali ile ilgili açmazlardan ve yönetim boşluğunda yaşanılan acı hatıralardan bahisle Amerika ve alçak müttefiklerinin yediği herzelerden uzun uzadıya konuşurken ağlayarak Ah Kaddafi nakaratları eşliğinde sohbeti sürdürmesinden çok etkilendim. Gözlerimden gitmeyen acizlik durumu ve buna bağlı çaresizliği en kötü bile olsa yönetilmenin de bir nimet olduğu algısına beni inandırdı.
Dostlar bu seçim sürecinde , yakın geçmişte yaşanılan ve yaşatılan acı tecrübeler bizi duygusal hareket ettirip tarihi tekerrür ettirmesin. Son yüz yılın acı gerçeklerini hesap ederek nereden nereye savrulduğumuzu unutmayarak hareket edelim. Kızgınlıklarımızı , kırgınlıklarımızı küskünlüklerimizi ve haklı olarak buna bağlı gelişen duygusal tepkilerimizi akıl süzgecinden geçirerek hareket edelim.
Geziden önce vizyonda olan 7 şubatın misyonunu hiç unutmayalım. Daha sonra sırası ile vizyona konulan filmlerle zindelerin bekledikleri mutlu sonun (!)gerçekleşmemesine ve buradaki hikmetleri göz ardı etmeyelim . Son beş yıl içerisinde insanın aklına hayaline gelmeyecek kadar acımasız sahneleri olan filmlerden toplum olarak etkilensek de çok şükür başarılı olamadılar.
Bu günlerde kulaktan kulağa üflenen ve giderek de inandırıcı gelmeye başlayan seçime kadarda makyajlanarak cazip hali devam ettirilecek olana dikkatinizi celp etmek için havaya üflenen üfürüğün tekrarında fayda görüyorum. Tayyibe evet. Ne kadar inandırıcı ve hoş. Mecliste Ak partiyi cezalandıralım. Trend bu. Yersek yedirecekler ve mutlu sona bu şekilde vasıl olunacak.
Fısıltı gazetesinin köşe başını tutan güruhun başka planları da var elbette. Nede olsa yenilen güreşe doymaz. Benim duyumlarımın onlarca katını partinin ileri gelenleri de duymuştur. Elbette tedbirlerini almışlardır. Olsun ben duyumlarımı yazarak tarihe küçük bir tuz tanesi kadar tanıklık edeceğim.
Dün bir dostla bu meseleleri konuşurken enteresan bir tecrübesini aktardı. Hocam ben bir kasiyerimi doğru düzgün kontrol edemiyorum. Yamukluklarını düzeltmede zorlanıyorum. Toplumumuzun dürüstlük kat sayısı maalesef dün olduğu gibi bu günde düşük. Halen yediyiz civarında genel müdürü ve bir o kadar da üst bürokratı olan bir devleti kalitesi malum olan insanlarla idare etmek gerçekten kolay değil. Dostum haklı maalesef. Bu millet tarihinde altın harflerle yazılı tescilli belgelerine rağmen bu hallere nasıl savruldu? Bu kadar savrulmuş insanların olduğu bir milletin işi elbette kolay değil. Ancak mümkün. Başkanlık sistemi bu mümkünü kısmen de olsa başarsa bu günden daha iyi günlerimiz olacağı inancındayım.
Takoz ittifakının elemanları, seçim meydanlarında bol keseden atıp tutacak. Yolsuzluktan yoksulluktan yasaklardan hatta hak ve hukukun olmadığından dem vurarak Tayyib’imizi elimizden almaya çalışacaklar. Elbette Reis de bizler gibi bir insan. Orhan babanın dediği gibi hatasız kul da olmaz. Son kırk yılı çok iyi hatırlayan bir kardeşiniz olarak takozculara takoz olalım diyorum.
Olalım ki, çivisi çıkarılmış omurgası yamuk yumuk hale getirilmiş ve Nasreddin Hocanın neresi doğru ki hikayesindeki gibi bir çıkmaza, açmaza düşürülmüş dünyamızı kendimizden başlayarak düzeltme şansımız olsun.
Konuşmanın kolay yapmanın zor olduğu bir dönemde hele kendimizi düzeltmek gibi bir misyonla işe koyulursak, başkalarının hatalarında önce kendi hatalarımızı düzeltme şansı yakalayabilir ve her iki dünyamız içinde kazançlı olabiliriz.
Başlamak bitirmenin yarısıdır sözünün gücüne inanan biri olarak bu andan tezi yok başlayalım diyorum. Mevcut enerjimizi buralarda kullanırsak hem boş işlerin boş patronu olmaktan kurtulur hem de fırsatçı güruhun domino taşı oyununun figüranı olmayız. günlük de bu kadar. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.