Fatmagül Abacı

Fatmagül Abacı

Allah Aşkında Hayırlısını Versin !!!

Yolu gurbete düşen, gurbete çalışmaya giden,geride gözü yaşlı ailesini bırakan,çocuklarının basamak basamak büyüğünü göremeyen babalar var.

Aynı zamanda kendi işi için ailesini de peşine takıp büyük şehirlere taşınanlar var.Bu kez çalışıp eve tek başına maaş getirmek yeterli çözüm olmuyor.Çünkü bir işte normal çalışma yaparken diğer bir işte daha çalışmak durumunda kalıyor.aile pek gezmelere gidemiyor, istediği kıyafet veya istediği nafakayı aileye sağlayamıyor.Herkes kendine göre bir işte çalışıyor buluyor kendini.

Baba kendini suçluyor…Neden , ailemi daha iyi geçindiremiyorum?Çalışıyor, çalışıyor…Anne ise idare etmeye çalışırken , çocuklar yavaş  yavaş isteklerini anne ve babalarına aktarıyor.anne evde etiket bağlıyor veya boncuk işliyor akşamdan sabaha,üç beş kuruş kazanmak için…Anne baba “bizim ailemiz yapmadı, bari biz çocuklara yapalım ! “ Çabalıyor, çabalıyorlar…

Baba oğlunun istediği son model cep telefonunu alıyor.kızına kıyafetler alması için koltuk çıkıyor.anne ve baba çocuklar için çabalıyor geçinmeye çalışıyor…Bu kez mutfağa ayrılan nafaka azalıyor.beslenme düzeni bozuluyor…Oysa beslenmenin önemli olduğu, telefonun o kadar elzem olmadığı anlatılamıyor.Başkaları ne der, herkeste var, ben de neden yok ???

Büyük şehirde yaşamak ne kadar zordur.Bunu onlardan iyi bilen olmazdı.koşturup yaşama yetişmeye bellerini doğrultmaya çalışan bu aile çocuklar büyüdükçe sorunlarda büyümeye başlar.Aile bunlarla boğuşurken yılların nasıl gelip geçtiğini anlayamazlar.Gerçi zaman herkes için hızlı geçmekte ya, neyse !!!...Hasret hep iyiye, güzele daha bir zengin hayata umut her zaman yeşildir.Birgün zengin hayatın saçlarından yakalayacak olma umutları hiç sönmez…

Bir bakmışlar ki kızda oğlanda evlenmiş, iki kişi kendileri kalmış…Yıllarca beraber yaşadıkları çocuklar yılda bir defa ya gelir ya gelmez olmuş.Oysa ellerinda ne var ne yoksa onlara yatırmışlar.Hep çocuğuna yatırım yapıp kendini arka plana atan kişilere en güzel öğüttür.” Baba, çocuğa bir bağ bağışlamış, çocuk babaya bir salkım üzüm vermemiş ! “ Kendi bağınızı verdiniz, hasret kaldınız bir salkım üzüm yemeye, verirse çocuğunuz o zaman yiyebilceksiniz.Yoksa sadece yutkunmakla kalacaksınız.Aslında evladınız kötü bir insan değildir, bunu da bilir olayın neden böyle cereyan ettiğini anlayamazsınız.

Etrafımda gördüğüm örnekler öylesi çok ki  !!!

Özlersiniz torunu dahi getirmezler, burnunuzda tüter.Çocuğunuz özlersiniz, göremezsiniz.Oda gelmek için pekte gönüllü değildir…”iş güç, anne…” Deyip geçiştirmeler.

Oysa siz istemez misiniz? Hafta sonraları evde kalabalık aile ile hoş bir akşam yemeği nasıl moral olur insana ya da kahvaltı veya çay.

siz de çevrenizde örnekler   görmüşsünüzdür.Siz onlara kıyamazsınız ama onlar size kıyabilir.Bu yüzden hep Allah hayırlı evlat versin diyoruz.Tabi her şeyin de hayırlısını istiyoruz.

…..

Hasretlerin en güzeli aile ve torunlar torbalar iken mutlu yaşama da daha çok hasret  duyulur.alınamayan sahip olunamayan her şeye hasret duyulur.Ve hasretler bitmez, bunlar tıpkı,yaşarken amaçmış gibi görülürse tehlikelidir.çünkü her zaman her şeye sahip olmak çok zor olduğu gibi,yeniliklere ve modaya da yetişmek mümkün değildir !!!...

Bu nedenle hasretinizi kontrol ediniz ki, ileride alamayınca canınız sıkılmasın.

Şimdi çevreniz de ki insanlara sorun, nelere hasret duyar, ya da nelere hasret duymuştu ???bunların ne kadarı vuslattı ???

…..

Sanırım hasretin en güzeli bir türlü vuslata ermeyen gün geçtikçe kor alevlere yandığınız sevgiliniz !!!Geceniz, gündüzünüz, her saatiniz hayali ile geçiyor.liseliler gibi elde telefon hep onu beklemek, silüetini göz bebeklerinize  işlemek…

Ne ellerini , ne yüzünü ne de ağzından çıkan her sözcüğü içinden tekrar tekrar söylemek kendi kendine…bu nasıl hasret???Bitmiyor !!! Onu gördüğünce daha da coşan bir alev topu gibi,yaşamdan kopmuş, sadece ona endexlenmiş gibi…Bakışları,her hali her duruşuna hasretsiniz ya…

Hasretin en güzeliydi belki Kamber’in Arzu’ya duyduğu, Ferhat’ın şirin’e duyduğu da hasret değil  miydi ?

Öyle hasretler oluyor ki bazen sonucu trajedi ile sonuçlanıyor…Anlam veriyor veya vermiyorsunuz…

Değil midir ki iki aşığın hasreti ne kadar büyürse aşk o denli büyük olur !!!..

Yunus Emre’nin dediği gibi:

“Sevelim,sevilelim dünya kimseye kalmaz.  “

Allah aşkında hayırlısını versin !!!...Sevginin de …

…..

Hasretlerin en güzeli Yaradana ‘dır.

Açtığımız her ellerde ona yakarışımızda,vuslatı isteriz !!!Büyük vuslat ise ona kavuşmaktır.O gün diller susar,ben değil, sen değil, herkes susar !!!...

Eksiklerimiz, ona olan hasretimiz her zaman var.Bu hasret ona kavuşunca bitecek.İşte o gün vuslatın en güzelini yaşayacağız.Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun.

Vuslatların en güzeli olacak.Mevlana’nın adlandırdığı “Vuslat gecesi, Düğün günü “ ölümden başka şey değildir.

Katıldığım Düğün gecesinin anma törenin de Mevlana ‘yı daha çok sevdim.Onu okudum ve hep anlamaya , yorumlamaya başladım.Mesnevisin’den bir örnek vermek isterim.

Çocuklar hoca’nın hastalanmasına hasret:

Hoca her zaman düzenli olarak görevini yapar ve dersini verir.Hiç gelmemezlik yapmamıştır.Lakin çocuklar hocanın birgün hastalanıp gelmemesine hasrettir.”Ne yapalım ve ne diyelim de, hoca gelmesin ?”İçlerinde yaramaz olan bir çocuk bir plan kurar.Çocuk:

-yarın herkes hocaya “hocam yüzünüz çok solgun hasta mısınız ?” Diyelim.Diğer çocuklarda bu fikre sıcak bakar ve kabullenirler.

Ertesi gün dershaneye giren herkes yerini alır, fikri söyleyen çocuk henüz gelmemiştir.Onun gelmesini beklerler.

Çocuk kapıdan girer ve hocaya selam verir vermez,”hocam yüzünüz solmuş, hasta mısınız? “der.

Hoca:

-geç yerine, der.

Diğer çocuklardan bir kaçı daha gelip, aynı cümleyi söylerler.Hoca  kendinden şüpheye düşer, bakar ki olmuyor,kendini iyi hissetmemeye başlar, kalkar ve çocuklara:

-Bugün ders yok, der.

Çocuklar hasret kaldıkları boş derse kavuşur.

(bu anlatımdan aslına bakarsanız, bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş, anlamı da çıkar, bu da yanlış olmaz. )

Hepimizin huzurlu ve sağlıklı yaşama hasret duyduğumuz bir gerçek…

Hakkımızda hayırlısı…

Selam ve sevgilerimle

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatmagül Abacı Arşivi

Nebi

17 Ekim 2024 Perşembe 17:13