M.Fatih ERDOĞAN

M.Fatih ERDOĞAN

Allah Onlardan Razı Olsun

Bu gün 24 Kasım…

Eli Öpülesi Öğretmenlerin, Öğretmenler Günü.

‘Eli Öpülesi Öğretmen’ tabiri, kimler için kullanılır?

Günümüze kadar bu soruya binlerce cevap verilmiş, binlerce yazı yazılmıştır.

Benim için en güzel cevap, Cennet Mekân Mehmet Akif’in cevabıdır.

O büyük insan öğretmenlere şöyle seslenir:

‘Çocuklarla beraber, gece gündüz didinin.

Giden üç yüz senelik ilmi tez elden getirin.’

Akif’e göre eğitim-öğretimde temel alınması gereken kavramlar ‘Marifet’ ve ‘Fazilet’dir

Marifet, bilim ve teknik beceriler kazanılarak, fazilet ise insanın manevi yönünün güçlendirilmesi ile elde edilir.

Akif, ‘Asım’ da marifetin millete saadet vereceğini, bunu fazilet ile tamamlanması gerektiğini söyler. Sadece marifet veya sadece fazilet ile gelişmenin elde edilemeyeceğini, tek taraflı gelişmenin insanları ya zevk ve eğlenceye ya da miskinliğe götüreceğini vurgular. Bu sebeple Öğretmenlerin; ‘imanlı, edepli, liyakatli ve vicdanlı’ olmaları gerektiğini belirtir.

Birçoğumuzun Öğretmenimizle ilgili iyi veya kötü anıları vardır.

Haksız yere dayak yiyen, hakarete uğrayan, okuldan ve okumaktan soğuyanlar olduğu gibi, her vakit öğretmenine dua eden, Onları hayırla ve rahmetle yâd eden bildiklerimiz vardır.

Yaşadığımız iliklerin unutulmadığı gibi kötülüklerde unutulmuyor maalesef. ‘Benim bir öğretmenim vardı. Haksız yere bana bir tokat vurmuştu. (Sanki haklı yere vurma hakkı varmış gibi) İşte o tokattan sonra bir daha okula gitmedim.’ Diyen o kadar çok tanıdığım var ki. Okusalardı eminim içlerinden çok değerli bilim insanı çıkardı.

Allah mekânını cennet etsin. Asrın Üstadı Bediüzzaman’a ait olduğunu sonradan öğrendiğim; ‘Yalnız bu dünya için mi yaratıldın ki bütün mesaini bu dünyaya harcıyorsun’ sözünü ilk ondan duyduğum öğretmenimi unutmam mümkün mü?

Ressam, öğretmen, yazar, çevirmen Aydın Karahasan’ı hepiniz bilirsiniz. Hayatının anlatıldığı bir yazı izisinde okumuştum. “Resim yapmaya ilkokul ikinci sınıfta başladım. Hâlâ aklımdadır. Başöğretmenimiz Şükrü Bey, ‘Düşündüğünüz cumhuriyet bayramının resmini yapınız.’ diye bir ödev vermişti. Yapıp getirdim. Çok beğendi. ‘Aferin oğlum! Resim yapmaya devam et!’ dedi. Evde boş zamanlarımda çeşitli şekiller çiziyor, insan, hayvan, ağaç, çiçek resimleri yapıyordum. Babaannem resimlerime baktı baktı: ‘Oğlum Aydın, o yaptığın insan, hayvan, çiçek resimlerine can verebilecek misin? Bu resimler için mahşer gününde cayır cayır yanacaksın!’ dedi. ‘Niye yanayım babaanne? ‘Günah oğlum, günah!’ dedi. ‘Niye günah babaanne? Ben resim yapmayı seviyorum!’ Senin aklın ermez, dinimiz yasaklamış resim yapmayı!’ dedi. Bir yanda başöğretmenimiz, ‘Aferin, resim yap!’ diyordu, bir yanda babaannem ‘Günah! Cayır cayır yanacaksın!’ diyordu. Hangisi doğruydu? Bilmiyordum. Ben başöğretmenin dediğini yaptım.”

Benim öğretmenlerim süslü süslü nutuk atmazlardı. Uygular, yapar ve mutlaka öğretirdi. Öğrencilerini sadece adı soyadı veya okul numarası ile değil, aile yapısıyla bütün meseleleriyle tanır, onlara olağanüstü gayret ve fedakârlık ile rehberlik ederdi. Hatta maaşından hediyeler alır, muhtaç olanlarına harçlık verirdi.

Hangi öğrenci bir üst okulu kazanmış, bilirdi. Hatta üniversitede okuyanlarla da bağını kesmez, adeta bir anne şefkati, bir baba koruması gibi onlarla telefonla görüşür, bazen bir grubu bir yerde toplar bir şeyler yemek, bir çay içmek bahanesiyle onlarla paylaşımlarda bulunurdu.  Allah onlardan razı olsun. Tüm öğretmenlerimizin günü kutlu olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M.Fatih ERDOĞAN Arşivi