Dr. Ali Akben
AMERİKA’YA KAFA TUTMAK
Hafızayı beşer nisyan ile malüldür sözü kulaklarımıza küpe olmalı. Aynı şekilde benzer anlamlı bir deyim daha var. Ettekraru ahsen velev kane 180. Makalemin başında bu iki kelam-ı kibarı kullanmamın elbette Amerika ile ilgisi var.
Dostlar biraz geriye doğru hafızalarımızı yoklayarak Davos’taki van minütü , 2003 martındaki tezkere krizini , 27 nisan e- bildirisini hatta gezi olaylarındaki basınımızın verdiği imtihanı hatırlayalım. O günün iri gazete ve çok izlenen televizyonlarındaki yorumcuların açıklamalarındaki korkuyu hafızamdan silmem mümkün değil.
Özeti kısaca öldük bittik yandık kül olduk. Bizim ülkemiz bu durumlara düşürülmeyi hak etmiyor. Hükumet derhal istifa etsin vs…. zırva üstüne zırva. Çok tanıdık bir sürü insan bu süreçte zaten az olan itibarlarını kaybederek irtifa kaybetti ve hatta bir kısmının isimleri unutulup gitti.
Çok şükür bugün öyle bir süreç içerisinde değiliz. Birlik ve beraberliğimizi dinamitlemeye çalışan iç ve dış mihraklar yenilen güreşe doymaz kabilinden ha bire devletimizle güreş tutarak ayakta kalmaya çalışıyor. Eceline susamışlar cehenneme gönderilirken sırada bekleyenler de eskisi gibi dikleşip efelenemiyor.
Dün başımıza çuval geçirme cüretini kendinde gören Amerika bu gün ortak bir zemin arayışını gayri samimi de olsa bulmaya çalışıyor. Her kafadan bir avazın çıkmasından dolayı tüm dünyada güvenilirliği sorgulanır hale gelmiş bu jandarma artık sonunu hazırlar olduğu halde bizim yerli bazı ahmaklar hala Amerika’ya kafa tutmanın bedelinden bahsederek hakikaten gülünç oluyorlar.
Adamların burnumuzun dibinde ve daha önce bizim olan bu topraklarda oluşunun sebebini sorgulamak yerine bizim geri adım atmamızdan bahseden bazı embesiller şunu bilmiyorlar. Köprünün altından o kadar çok sular geçti. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve olamayacak. Eski Türkiye özlemcileri istedikleri gibi at oynatamayacaklar. Bu millet bundan sonra kolay kolay irticaya geçit vermez arık.
Kıbrıs barış harekatının bedelini burnumuzdan fitil fitil çıkartan o günkü dünya zindeleri günümüz Türkiye’sini kısmen de olsa anladı ve ona göre satrancı oynuyor. Onlar bizsiz bir masada alınacak kararın karar olamayacağı bilinci ile hareket ederken, içimizdeki bazı mihraklar ise hala ellili yılların marşları ile avunalım peşinde.
Amerika dışişleri bakanının saatler süren külliye mesaisi sanırım bundan sonra önümüzü biraz daha açacak gibi. Bu tiyatro böyle devam etmez algısını iyice hafızalarına yerleştirdilerse ne ala. Yoksa bazı gezi zekalıların dalga geçerek küçümsedikleri Osmanlı tokadı gerçekten gözlerinden çıngı çıkartacak.
Bizler elimizle dilimizle yada kalbimizle emri bil maruf ve nehyi anil münker elemanıyız. Devletimize maddi ve manevi desteklerimizi çoğaltarak bu süreçte sorumluluğumuzun bir kısmını yerine getirmiş olabiliriz. Gemimizi delmeye çalışan açık gizli mihrakların piyonu olmayalım. Bacağımıza sıkarak sakatlar ordusunun bir neferi de olmayalım.
Bize Allah yeter. Yeter ki, kalbi ve hasbi olarak ona ilticamız olsun. Gayret bizden olsun. Samimi isek, Tevfik ve inayet Rabbimizden garantilidir. Sayısız örnekler tarihimizin altın sayfalarında ak ve pak olarak dünya durdukça duracak ve kem gözler görmese de içinde insanlık namına zerre kadar bir duygu ve vicdan kalmışlar göreceklerdir. Zalimin zulmüne sabreden mazlumların ahını hesaba katmayanların pişman olacağı günleri görmek dileği ile.
Gavur gavurdur
Zeytin dalı barış ve huzur harekatı ile dost düşman ayrışması daha da netleşecek. Malum her sene bu zamanlar bazı memleketlerde ermeni soykırımı(!) adı altında bir halt işlenir. Geçen yıl İsrail’e gittiğim günlerde yine bu mesele gündemde idi ve Kudüs sokakları bu safsatayı anlatan broşürlerle dolu idi.
Rahmetli büyük babam Maraş harbinde mahalle hatta sokak komşusu Ermenilerin Fransız gavuruna nasıl kucak açarak bel bağladığını anlatırken gözleri dolar ve şehit edilen masum insanlardan bahisle gözü dönmüş Ermenilerin yediği herzeleri şaşkınlıkla aktarırdı.
Hasılı kelam şimdi de Hollanda aynı minval üzerine Ermeni soykırımını(!) tanıyarak gavurluğunu ispatla meşgul. Osmanlının zayıflatılarak devlet vasfını yitirdiği zor günlerin dostu olması gereken bu azınlık güruh maalesef o günlerde konu komşusunu arkadan hançerleyerek tarihin yüz karası olmuşlar. Tarihi tahrif ederek yutturmaya çalışılan soy kırım moy kırım hikaye ve safsatadan başka bir şey değil ama gavura yakışan gavurluk olduğu için şeşi beş göstermeye inatla devam ediyorlar. Bu günlük de bu kadar. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.