Mehmet TAŞ
ARİF EREN HOCA VE MAZİYE YOLCULUK
Arif Eren iyi bir şair, iyi bir edebiyatçı, iyi bir öğretmen ve iyi birde ağabeydir, dosttur, büyüktür.
1981 yılında Kahramanmaraş Meslek Yüksek Okulunda dersimize girdi. Tam gençlik dönemimiz. Yalçın Özalp hocadan çok korkarız ama Arif Hoca dünya tatlısı. Samimi, candan…
O yıllarda bende şiir yazıyorum. Kimi şiirlerim o zamanlar TRT’de proğram yapan meşhur şairlerimizden Necdet Evliyagil’e benzediği için, sınıfta ki kız arkadaşlarımız bana “Mehmet Evliyagil” diye isim de takmışlardı.
Şu anda Kipaş Çimonto’da yöneticilik yapan Sedat Kazancı, MEM Tekstilin Muhasebe Müdürü Cuma Küçük, Abid Vanlı ve adını hatırlayamadığım onca öğrenci arkadaşlarımız!...
30 Yıl öncesine gittik. Çünkü Ak Parti İl Başkanı Mehmet Fatih Erkoç’un işyerinde otururken Arif Hocam oraya geldi, Sayın Erkoç ile tanıştırdım. Fatih Erkoç’da saygıda kusur etmedi.
Birkaç gün sonra ise yeni çıkan “ Arif Eren Hayatı, Sanatı, şiirleri” adını taşıyan kitabı ile yanıma geldi, çayımı içti.
Yazıma girerken ifade etmeye çalıştım ya. Öğretmen, ağabey, sanatçı, edebiyatçı diye.
Bütün güzellikleri üst üste koyarak övmeye çalışsanız bile az olacağına inandığım bu değerli söz ustası şair için diyecek bir söz bulamıyorum.
Hocamın çok sevdiğim biir şiiri vardı. Bu şiiri zaman zaman uzun ve edebi olmasını istediğim mektuplara başlarken yazardım.
Kiraz Bahçesinde Gece
Yeşil abajurlar içinde
Kırmızı ampuller gibi yanan kirazlar
Kızların kulakları çınlasın
Alınız görünür her an yanaklarında
Kuş gagasıyla kanarsınız gül gül
Bir nazla olgunlaşırsınız
Ağacın dallarında…
…..
Değerli hocamın bu şiirini sebebini bilmiyorum amma çok sevmişimdir. Sevgilinin dudakları al al kiraza benzetiliyor ondanmıdır bilemem.
Ama bu şiir bana ilham olmuştur.
Arif hocamın şiirlerine bakarak taklit ettiğim ve yazdığım şiirler vardır.
Ve bu yazıyı yazarken o günleri anmak adına bir şeyler yazmak istiyorum şimdi;
Hayatı Ne Çabuk Tükettik?
İlk, orta ve lise derken
Birden yokluk içinde
Yarı aç yarı tok
Üniversite kapılarına yığıldığımız
O yıllar.
Heyhat! Ne de çabuk geçmiş.
Tamı tamına otuz yıla yaklaşmış.
Evlendik, çoluk çocuğa karıştık.
Ellerinizden öperler hocam;
İki kız çocuğum var.
Ömür geçti.
Öyle çabucak ki.
Otuz yıl, otuz saniye kadar.
Ve biz bu ömürü boşa harcadık.
Siz öğrettiniz, sizler öğrettiniz!...
Onurlu olmayı, dik durmayı.
Onca kalleşin arasında,
Dik durmak- durabilmek
Bana bir şey kazandırmadı.
Kazandırmadı hocam!...
Ne Hanımız,
Ne de Hamamımız var.
Yel değirmenleriyle savaşıyoruz.
Ve gücümüz bitti.
Ve bir ömür heba olurken,
Geride ne bıraktığımızı,
Bizde bilmiyoruz hocam!...
İşte böyle dostlar.
Bize dik durmayı, bize onurlu olmayı, onurlu duruşlar sergilememizi isteyen ve beni çok etkileyen değerli Öğretmenin, büyüğüm, şair Arif Eren’i anlatmaya benim kelime hazinem yetmiyor.
Değerli Hocamın kitabı satışa sunuldu. Mutlaka okumanızı öneriyorum.
Değerli hocama uzun ömürler dilerken, en kalbi duygularla da ellerinden öpüyorum!....
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.