Mehmet TAŞ
Baki Kalan Bu Kubbede Hoş Bir Sada İmiş!...
Kahramanmaraş’ta son otuz yılda tanıdıklarım, büyüklerim, benim için özel olan, bende farklı hatıraları olan dostlar, ağabeyler birer birer aramızdan sessizce, bir el sallamaya bile zaman bulamadan ayrılıp gidiyorlar…
Geçen Pazar günü Kahramanmaraş’ın gelişmesine katkıları olan, emekleri sinen iki güzel insanı ölümlülerin limanından sonu görülmeyen ve kimsenin de yeniden bir daha gelmediği ayrılık gemisiyle limandan ölümsüzlüğe doğru kalkışına şahit olduk.
Merhum Hasan Balcı ve Balcı ailesi bizim için özel bir yere sahiptir. Merhum benim babam ile Hasan Balcı çok eski dosttular. Hasan Balcı’nın babası ile benim dedem dostlarmış.
Marteks Fabrikası yapılırken 5 yıl kadar Babam orada çalıştı. O fabrikanın temellerinden itibaren bir çok pazarımız orada geçti.
Merhum Kasım Yağlıca, merhum Faruk Arıkan, merhum Hasan Balcı ve adını sayamadığım diğer değerli insanlar.
Ben zaman zaman Marteks Fabrikasını bir okula benzetirim.
Ne diyelim her canlı ölümü tadacaktır. Merhum Hasan Balcı beye Allah’tan rahmet dilerken, bizim için özel olan Sanayicilerimiz Kadir Kurtul’a, Şahin Balcıoğlu’na merhum Hasan Balcı’nın çocuklarına ve dostlarına sabrı cemil dilemekten başka elimizden bir şey gelmez. Ruhu Şad olsun!....
Ah Metin abi, yolun açık olsun!...
Pazar günü bu şehirde hoş bir sada bırakan Avukat Metin Şirikçi’yi de son yolculuğuna uğurladık.
Samimi ve nüktedan kişiliği ile tanımaktan büyük memnuniyet duyduğum Metin abi için de aynı şeyler geçerli. Ailesine sabır ve sonsuzluğa yelken açan büyüklerimize de dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimizden.
Geçmişte zaman zaman bizim davalarımızda karşı tarafların Avukatlığını üstlenen ama dostluğumuza hiç zarar gelmeyen ölünceye kadar muhabbet bağı ile bağlı olduğumuz Metin abi, seni unutmamız mümkün mü?
Yayınladığı kitaplarında gazetecilerden de bahsetmişti. Merhuma bir gün sordum ya abi; - bizden neden bahsetmedin? El cevap; yahu kardeşim senin sağın belli olmaz. Bir tepki verirsin altından kalkamam diye yazmadım. Ama söz bundan sonra ki kitaplarımın birinde en azından şu mahkemelerde mahkemeleştiklerimizle ilgili yazarım demişti.
Demişti demesine ama; ansızın bir vedalaşma, helallaşma fırsatımız olmadan aramazdan bir yıldız misali kayıp gitti işte!...
Etrafımızda her gün tanıdığımız birkaç dostumuz bu sessiz gemiye binerek ucu gözükmeyen limanlara karşı yelken açıyorlar.
Bizlerde artık azık biriktirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Ayrılık genç ya da yaşlıya bakmıyor.
Akşam selamlaştığımız, konuştuğumuz insanla bir gün sonra karşılaşma fırsatı kalmıyor, apansızın aramızdan bir yıldız misali kayıp gidiyorlar.
En iyisi mi; bu günün işini yarına bırakmamak gerek.
Her an hepimizin kapısı çalınabilir!...
Önemli olan bu kubbede hoş bir sada bırakabilmek. Ardından iyi sözlerle anılabilmek ve azığı dolu bir şekilde yolculuğa çıkabilmektir.
Burada biriktirdiklerimiz burada kalacaktır.
Onun için dünyalığı bir yana bırakıp ahiret azığına sarılalım!...
Gerisi laf-ı güzaf!...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.