Z. Abidin KIYMAZ
Bayraktar Ve Ülkücü Yol Arkadaşları
AK Parti serüveninin bugün geldiği noktaya farklı bir pencereden bakmayı deneyeceğim. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın "Başbakan istifa etmeli" tavrını analiz etmeye çalışacağım. Her ne kadar bu analizi yapmaya yürek el vermese de..!
Daha karakola girmeden ifade vermeden yol arkadaşlarını satan, "bizi bu yola falancalar sevk etti" diyen bu silik tavrın sahibi öyle anlaşılıyor ki hayatı boyunca sadakat, dava ve vefa gibi kavramlarla tanışmamış.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından başlayarak kendisine önemli makamlar vermiş, geldiği her yere Bayraktarı da taşımış olan Başbakan'a karşı bu muamele reva mı?
Toplumsal ve ahlaki yozlaşmadan kaygı ile bahsederken güya bu hususlarda cemiyete rehberlik edeceğini sandığımız Bayraktar ve benzeri adamların var olduğu gerçeği ile düşündüğümüzde kaygılanmamak elde mi!
Daha ne olduğunu, olacağını bilmeden "ben yapmadım onlar yaptı" diye çığlık atan Bakanı dinlediğimde aklıma 12 Eylül işkence hanelerinde geçirdiğimiz günler geldi. Enva-i çeşit tezgâhlardan geçtik, bedenimizde işkence görmemiş yer kalmadı ve hiç bir arkadaşımız davasını satmadı, lideri aleyhinde ifade vermedi, yakayı kurtarma hesapları içinde olmadı.
Aradan şunca zaman geçti o işkencelerden geçen bizler inandığımız değerler etrafında var olmayı sürdürdük. Bizden sonra çocuklarımız da var olmaya ve haykırmaya devam edecekler.
"Başbakan istifa etsin" açıklamasının üzerinden daha saatler geçmeden aynı zat, hiçbir şey olmamış gibi "kırk yıllık davama bundan böyle de hizmet edeceğim" gibi bir açıklama yaptı. Kırk yıl? Kırk dakika bile sürmeyen bir inanç kişiye dava olabilir mi? Muhammed İkbal'in dediği gibi: 'Ben sana yol sormuyorum arkadaş soruyorum. Yol arkadaşı yoksa yol neye yarar"
Her şeyde bir hayır vardır. Bir de bu zaviyeden bakmak gerekir. Ekonomik büyüme hedefi üzerinden yol alan AK Parti ve Başbakan, Erdoğan Bayraktar ve bu puslu havayı fırsat bilip istifa eden diğerleri sanırım yeniden düşünmek gerekliliğini zorunlu kılacaktır.
Böylesi zamanlar sağlıklı muhasebe yapma olanağı da verir. Bu gemide birlikte seyahat edeceğiz, hatadan dönmek erdemliliğini göstererek ülkemizin hayrına olan seçimlerde isabet kaydetmek için bu günler iyi birer fırsata da dönüştürülebilir.
Yol arkadaşı yoldan öncelikli. Yola gitmeye değecek değerde arkadaş bulunursa yol bir şekilde bulunur ama kader birliği yapacak adamların çapı olmayınca en emin yol bile bir müddet sonra uçuruma açılır.
İddiasını ispat edemeyen iki kötülüğü birlikte irtikap eder. İtham ettiğini mahkûm edemediği için kendisi mahkûm olur ve bir daha kimsecikler bu mevzuyu açmaya cüret edemez. Ya gerçekten büyük yolsuzluk yapıldıysa ne olacak?
Türkiye ekonomisi bu tartışmalardan 100 milyar dolar bir kayıp aldı. Peki, bu operasyona karar verenler Türkiye'nin hangi derdine deva oldular? Bu sonuca en çok kimler seviniyor?
Dert yolsuzlukla mücadele miydi? Adliyenin avlusuna çıkarak bildiri okuyan savcının görüntüsü hangi aklı başında insana güven verdi? Yolsuzlukla ilgili adı geçenlerin masum olduklarını söylemiyorum. "Evet yapmışlardır" demek için de yeterli ve ikna edici bilgi belgeler hakimlerin önüne gelir kararı onlar verirler, toplum vicdanı da buna ikna olursa ne ala.
Sizin anlayacağınız operasyon Türkiye’yi vurdu. 100 milyar dolar faiz lobisinin cebine indi, bu ülkenin insanı, esnafı, iş adamı kaybetti. Bize de bu olaylar ders oldu yol arkadaşlarımızı gözden geçirmemize imkân tanıdı. Sosyal hayat içerisinde hatalı davranışlarıyla bizleri arada bir üzen ülkücü yol arkadaşlarımıza bundan böyle az kırılıp az darılacağız onların kıymetini daha iyi anladık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.