Fatmagül Abacı
BİRGÜN BELKİ HAYATTA
Ramazan bayramının arefesinde üst kat komşum Muazez Teyze aradı, Kastamonu’dan.(yazın memleketine gider, üç ay kalırdı) Hal hatır sorduk, kısa bir sohbet geçti aramızda. Kapatmadan önce karşı komşu Kezban’a da git , iyi kadındır, iyi komşudur dedi. Hasta zaten kimsesi yok dedi. Esenlikler diledik birbirimize ve telefonu kapattık.
Bayramın birinci günü aile büyükleri için mezarlığa gittik. Kalabalıktı. İnsanlar su taşıyor, dua edenler, mezarın üzerindeki ayrık otlarını temizleyenler…Biz annem ve babama dualarımızı okuduk.Ve kalabalığın içinden yol bularak arabamıza binip eve doğru yol almaya başladık.
Birinci gün Kezban Teyzeye gidemedim. Ben misafirliğe gittim, aile büyüklerini. Bayram ziyaretleri akşama dek sürdü.Akşamda benden yaşça küçük kardeşlerim geldi. Bayram , bayram gibi geçiyordu, çok şükür.
İkinci gün bayramlaşmalar devam etti. Bir fırsat bulup karşı komşuya gidemedim , ama aklımdaydı. Lakin gelip giden misafirler olunca evden çıkmadım. Çıkamadım.
Bayram üçüncü günü sabah kalkıp gittim, Kezban Teyzeye. Merdivenleri çıkıp, kapıya kadar geldim. İkinci katta oturuyordu. Demir kapı kapalıydı. Vurdum birkaç kez. Dikkat kesildim, baktım yarı aralık pencerenin kıyısından. Karşı çekyatta yattığını gördüm. Bana kapıyı açabilmem için tarifte bulundu. Ben de kapının aralığından uzanıp kapı kilidiğini çektğimde kapı açıldı.
Yanına doğru giderken o da kalmak için hamle yaptı ve , oturdu. Elini öptüm, bayram dileklerimi sundum. Anlatmaya başladı. Arefe günü yataktan düştüğünü, her yerinin ağrıdığını ve yara aldığını, yüzünde oluşan yaraları işaret etti. Geçmiş olsun dileklerimle sordum ”kimsen yok mu?” olmaz olurmuymuş . Üç evladı varmış,biri kız,kız prof. Olmuş.İki oğlundan biri mühendis, diğeri de doktor olmuş. Neden onlarla yaşamadığını sordum. Aldığım cevap olgunca alınmış bir karardı. ”kızım en iyisi kendi evin.onların yanına gitsem bu kadar rahat olamam” dedi. Haklıydı.
Aslında ilkokula bile gitmediğini, eşinin ilkokul mezunu olduğunu anlattı. Ama çocuk yetiştirirken hep birlikte karar alıp, birlikte uyguladıklarından, helal lokma yedirdiğinden, Allah korkusundan, Komşu hakkından … bahsetti. Çocuklarını hep disiplin içinde yetiştirdiğini anlattı. Tebrik ederim, dedim. Maşallah hepsi de okumuş. Baba ne iş yapıyordu dedim. Bir fabrikada hurdacıydı. Kaybedeli 21 yıl oldu dedi.
Artık ben çocuk gibi oldum yavrum, benim dualarım kabul olur dedi. Dualar etti, davetim için. Memnun olduğunu belirtti.
Kimsesi yok, çocukları da gelmiyor diye geldiğim yerden üç çocuğunu öğrenmiş bulunuyorum. Ayrıca kızı hafta gelip, bir hafta gelmiyormuş. Yani evde yalnız kalmak kendi tercihi. Çocukları da ilgileniyormuş, özellikle düştüğünde iki oğluda gelmiş. Kızı da gelmiş, arafe günü.
Tanımakla mutlu oldum Kezban Teyzeyi. Kendini bilmiş, kendine güvenen edası, şevkatli yaklaşımı ile 85 yaşına kadar gelmiş. Artık ölümüm yaklaştı , bugün mü yarın mı olur bilmem ama yaşım geldi artık diyerek ,olumlu bir şekilde bekliyor ölümü.
Tam ben müsaade isteyecekken ev telefonu çaldı. Gidip açtım, kendi de yerinden kalktı yavaş yavaş telefona kadar geldi. Telefon konuşması bitmek üzere derken kapı çalındı. Bir çocuk, anne babasıyla kapıdaydı. Kapıyı açtım.Telefon görüşmesi bitti, oda bende gelen misafirlerde ayaktaydık.
-Bak dedi, küçük oğlum.
-Osman mı ?
-evet.
Oğluna dönüp, “sizden bahsetmişti.” Dedim.”Ben de kalkıyordum,”diyerek misafirlerle bayramlaşıp,müsaade istedim.
Evden ayrıldığımda komşumun dedikleri geldi aklıma.Doğru iyi insandı ama “yalnız “ değildi.
***
Bayramın son günüydü ve emekli ,yalnız yaşayan 76 yaşında bir arkadaşım vardı ki, uzun zamandır görüşmemiştik. Sermin öğretmen coşkulu, güler yüzlü, dobra bir hanımdı. Ne zamandır evine ziyarete gitmemiştim. Gidip onu sevindirmek , görmek bana da iyi gelecekti.
Kapıya geldiğimde zile bastım. Ses yoktu. Boşyere geldiğimi düşünürken ikinci kez zile bastım. İçerden sesi geldi. Bekledim. Kapıyı açtı. Yüzünde tatlı bir gülümsemeyle coşkulu bir şekilde sarıldı.
-Hoş geldin, hoş geldin…Nerelerdesin?
-Hoşbulduk, ancak fırsat bulabildim…İşler güçler bilirsin.
Hava çok sıcaktı ve birlikte balkona çıktık.”Etrafı seyret bak ,altı yolun birleştiği noktadayım. Manzaram çok güzel.” Yanlızdı ama temiz ve titiz bir kadındı. Evin her tarafı düzenliydi.
-Dur, kahve yapayım ikimize, dedi. “Ben yaparım sen zahmet etme “dedim.Çünkü sağ elini kullanmakta zorlanıyordu. Onu bu halde yoramazdım. Birlikte mutfağa gittik. Malzemeleri uzattı ve “ne iyi ettin de geldin, bir başıma oturuyordum.”
-Yanlızlık zor hem de çok zor . bir oğlum vardı hayırsız çıktı. Evi de yazlığı da sat diyor. Benim nerede yaşayacağım onun umrunda bile değil. Kızım iyi çok şükür ama onun kocası da işsiz. Ben yardım ediyorum.
-Hocam üzme kendini.Sen kendine iyi bak. Biliyorsun herşey sıkıntı ve üzüntüyle olur, dedim ama;
-Nasıl üzüntü olmasın, kafamı yoruyorum yine de.
Yanlızlığını paylaştığım saatlerde öyle hüzünlüydü ki. Dinlenmeye ihtiyacı vardı. Dinledim, başımı saIladım, hak verdim, gözlerine baktım. Derinlerinde hüzün vardı. Ama coşkusu anlatırken kayboldu, gülen yüzü yeisle kaplıydı.
***
Her iki ziyaretimde de amacım dinlemekti ve onların yanlızlığını paylaşmaktı. Mutlu olduklarını gördüm ve memnun oldum.
Hayatın aşamalarından biridir yaşalmak. Bunu engelleyemeyiz ama insanca paylaşabiliriz. Çünkü yolumuz hepimizin oradan geçecek.
Yolunuz hayat yolunda açık , paylaşım yapacak dostlarımız çok olsun.
Mutlu günler
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.