Adnan GÜLLÜ
Fransa’nın İşgale Başlaması
TARİH, bir milletin hafızasıdır. Hafıza kaybı yaşayan milletler önce köle, daha sonra da yok olmaya mahkum olurlar. Tarih aynı zamanda bizleri geçmişimizle yüzleştirerek bu güne kadar belki de doğru olarak bildiğimiz birçok şeyin yeniden değerlendirilmesine fırsat verir. Tarihin belgelerle tespiti ise bir bakıma ezber bozar. Belgelerle ortaya konan tarih, kimsenin inkar edemeyeceği sonuçları ortaya koyduğu gibi iç dünyamızda saklı kalan derin şüphelerin ortadan kalkmasını sağlar.
15 Eylül 1919 tarihinde İngilizlerle Fransızlar arasında akdedilen Suriye İtalafnamesi üzerine Fransız kuvvetleri bölgeyi işgale başladılar. Fransız kuvvetleri bu amaçla 29 Ekim 1919’da Antep şehrine girdiler. Şehirde ki Ermeniler tarafından alkışlarla, çiçeklerle karşılandılar. Çünkü Fransız kuvvetleri içinde bir Ermeni taburu bulunuyordu.
Fransız işgali bölge halkının ekonomik gücünü etkileyecek nitelikte idi. Çünkü Malatya, Adıyaman, Darende, Gürün, Pınarbaşı, Sarız, Elbistan ve Pazarcık bölgeleri ekonomik açıdan dünyaya açılma kapısı Fransız işgaliyle kapatılmış oluyordu. Bu sebeple bölge ekonomik açıdan Fransızlara bağlı olacaktı ki bu durumda adı geçen yerlerin Türk hakimiyetinden çıkması demekti. Zaten Fransızların bölgeyi işgal amacı ekonomiktir. Fransızlara göre Çukurova, Alp dağlarına sahip olan Nil Deltasıdır. Bu bölgeyi elinde bulundurmak isteyen Fransızlar Maraş’ı işgal etmeden kendilerini emniyette hissetmiyorlardı. Çünkü Maraş stratejik konumu açısından İç ve Doğu Anadolu’ya geçiş noktasında bulunuyordu. Üstelikte buradan güneye doğru rahatlıkla genişleyebilirdik. Zaten bu işgal karşısında İstanbul Hükümeti’nin eli –kolu bağlı idi. İstanbul Hükümeti işgale karşı bir tavır almadı. Çünkü bir tavır alması karşısında İtilaf Devletlerini kızdırabilirdi. Bu yüzden iş başa kalmıştı.
Fransa ve Maraş Ekonomisi
Maraş, 1900’lü yıllarda bilhassa ticaret ve kervan yollarını birleştiren ve Kayseri, Malatya, Antep, Adana, Halep ve Antakya istikametlerinden gelen yolların kavşak noktalarını teşkil eden bir şehirdir. Bunlara ilaveten Fransa’nın sanayi hammaddesi olarak, Maraş’ta üretilen kaliteli pamuğa da büyük ihtiyacı vardı. Çünkü Fransa, pamuk ihtiyacının %7,4’ünü sömürgelerinden karşılıyor, kalan ihtiyacını Amerika ve İngiltere’den satın alıyordu. Beyrut’ta görevli bir Fransız ziraat mühendisi, Çukurova ve Maraş ovalarının, Fransa’nın tüm pamuk ihtiyacını karşılayabileceğini değerlendirmiştir. İlave olarak Toros, Amanos ve Maraş kuzeyi dağlarının orman ve orman ürünleri açısından zenginliği de cezp edici faktördü. Osmanlı Devleti demiryollarının yapımında %21 hisseye sahip olan Fransa, ek haklarda elde ederek Anadolu’nun ekonomik hayatında önemli bir rol oynamak istemiştir.
1914 yılında Osmanlı devletinin 3,5 milyar Frank olan dış borcunun %60’ı Fransa’ya aitti.Yabancı özel sermayeler tarafından Osmanlı devletine yapılan yardımların tutarı 830 milyon Frank olup genel yatırımlar içerisindeki Fransa’nın payı %50 idi. Özetle; bankaların %37,7 ‘si, demiryollarının %46’9 ‘u, madenlerin %100’ü, Limanların %67,9’u, su tesislerinin %88,6 ‘sı Fransa’ya aitti. Suriye’deki demiryolu şebekesinin %55’ini Fransa kontrol ediyordu. 600 Km. uzunluğundaki Eğe demiryolu ile Bursa- Mudanya hattı da Fransızlar tarafından inşa edilmişti. Tüm bu mali ve iktisadi yatırımlar, kapitülasyonların özü olarak Fransa’ya büyük menfaat ve haklar sağlamaktaydı. Ayrıca Maraş’ın coğrafi yapısı ve o tarihteki ekonomik gücü ile güneyden gelecek yabancı kuvvetlere karşı çok güçlü savunma hattı oluşturur. O dönemde Maraş, Göksun üzeri Kayseri, Elbistan üzeri Malatya, Narlı üzerinden Antep’e yapılacak bir hareket içinde mükemmel bir üs teşkil eder. Böyle bir hassas bölge düşman güçlerinin cazibe merkezi haline geliyordu.) diye ifade etmektedir.
Fransızların İşgale başlaması
Fransız işgali başlayınca (1 Kasım 1919 ) Maraş'ın ileri gelenleri toplanarak aldıkları karar doğrultusunda Maraş'ı terk ederek, Elbistan'da toplanıp kurtuluş hareketi için organize olma kararı aldılar. Bunun için Kadızade Hacı Hasan Efendi, oğlu Mehmet Ziya, Dr. Mustafa Bey, eczacı Ömer Lütfi Bey, Katipzade Mehmet, VehbizdeHasib, Kocabaşzade Ömer, Tapağın oğlu Mustafa, İslâhiyeli Nazım Bey, diğer kimselerle birlikte Fransız kuvvetleri gelmeden bir gün önce gece Maraş'tan yola çıktılar. Bertiz'inBaşdervişli köyüne gittiler. Gece orada kaldıktan sonra ertesi gün Elbistan'a gittiler. Orada Kuvay-ı Milliye’nin takviyesi ve silah temini ile meşgul oldular.
İngilizler, Fransız kuvvetlerin Maraş'a gelmesi üzerine 1 Kasım 1919 tarihinde akşamüzeri şehirden ayrıldılar ve Antep'e gittiler. Geceleyin Antep'te kamp kurdular. 4 Kasım 1919 tarihinde sabah 8.30 da kamplarını kaldıran Maraş Antep'teki İngiliz askerleri gurubu Mısır'a uzun bir yolculuğa başlamak üzere bölgeyi terk ettiler.
Arşiv Yusuf Köleli Maraş Avcumda sitesinden alınmıştır. Fransız tankı ve askeri
Maraş kale’sinde Fransız askerleri 1919
Bu sırada 12.nci Kolordu Kumandanlığından Fransızlara bölgeyi işgal ettirmemek için her türlü tedbirin alınmasını isteyen, Mustafa Kemal Paşa, daha sonra Elbistan'da bulunan SULH HAKİMİ ALİ RIZA BEY'e; Maraş, Antep ve Urfa'nın işgali hakkında siyasi ve askeri tedbirler alınmaya başlandığını, ahalinin manevi gücünün takviyesi ile göçe meydan verilmemesini istedi. Ayrıca, 3.ncü Kolordu tarafından Aziziye(Pınarbaşı İlçesi) den hareket ettirilen süvari bölüğü ile irtibat kurulmasını, milli teşkilata dayanarak haksızlığa karşı mukabelede tereddüt edilmemesini, ihaneti görülecek kişiler hakkında gereğinin yapılmasını bölgeye her türlü yardım hususunun da dikkate alındığını belirtti.
Mustafa Kemal Paşa'nın bütün vilayet ve Heyet-i Merkeziyelere gönderdiği tamimle(bildiri) işgalin protesto edilmesini istemesi üzerine Türkiye'nin her tarafında protestolar ve mitingler yapıldı. İngiliz kaynaklarına göre, kendilerine Türkiye'nin çeşitli İl ve İlçelerinden 81 protesto telgrafı gelmiştir. Bu telgrafları burada uzun uzun yayınlamak istemiyorum sadece Elbistan'dan bahsetmek istiyorum. 11–17 Kasım 1919 tarihinde protesto telgrafı çekilerek, Türkiye'deki protesto eyleminde yerini almıştır.
Heyet-i Temsiliye Reisi, Mustafa Kemal Paşa'nın bütün yurt çapında yayınladığı tamim(bildiri) sonucu meydana gelmiştir. Bu protestolar, düşmana karşı koymak amacıyla Türk milletinin örgütlenip, tek vücut olarak bütün dünyaya sesini duyurduğu ve bu toprakların kesinlikle işgal edilemeyeceği, işgal edilse bile, ergeç düşmanın yurttan atılacağını belgeleyen olayların başında gelmektedir. Düşmana karşı koymada, psikolojik bir savaşın bir örneği olan bu miting ve protestolar, Milli Mücadelede önemli yer işgal eder.
Ayrıca işgalin kuzeye doğru genişletmelerini önlemek için Malatya’da ki 12. Süvari alayını iki cebel topu ve iki mitralyöz ile takviye ederek Besni’ye gönderdiğini ifade etmiştir. Diyarbakır’ın işgalini önlemek içinde Karacurun’da ve Viranşehir’de hazır kuvvetler bulundurduğunu, Elbistan’da III. Kolordudan hazır kuvvet bulundurmasının uygun olduğunu bildirmiştir. Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa coğrafyayı Fransızlara karşı harekete geçiriyordu.
Bu arada işgalden önce Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyesi adına Muallim Hayrullah Bey Sivas’ta bulunan Müdafaa-i Hukuk-u Başkanı Mustafa Kemal Paşa’ya bir telgraf çekerek, “Salı günü Fransızlar’ın Maraş’a geleceğinin kesinleştiğini, bu sebeple acele olarak takip edilecek hareket hattının kendilerine bildirilmesini “istedi.”
Mustafa Kemal Paşa, bu amaçla 13. Kolordu Kumandanlığına verdiği talimatta, Maraş, Antep ve Urfa’nın Fransızlar tarafından işgal edilmesinin engellemeye çalışılmasını, bu yapılmadığı takdirde Fransız kuvvetlerinin bölgede barındırılmaması için her çareye başvurulmasının gerekli olduğunu bildirdi.
Antep, Urfa ve Maraş’ta Fransız kuvvetlerinin İngiliz kuvvetleri ile yer değiştirmesi ile görevlendirilen ColonelPiepape ile Osmaniye’de temasta bulunan Ermeni Doktor Artin 28 Ekim 1919 ‘da eski Osmanlı Mebuslarından ve Hınçak komitesinin aktif üyelerinden olan AgopHırlakyan ‘a çektiği telgrafta “yarın misafirlerimizle Maraş’ta olacaklarını “ bildiriyordu. Artık Maraş’ın Fransızlar tarafından işgalinin başlayacağının kesin işareti idi. Nitekim 29 Ekim 1919 Çarşamba günü Fransız Yüzbaşı’sı Joly, yanında bir kısım kuvvet olduğu halde Maraş’a geldi ve İngiliz kumandanı ile görüşmede bulundu.
Bunun üzerine Maraş Mutasarrıfı ATA BEY (Daha sonra Niğde mebusu olduğundan yerine Cevdet Bey vekil olarak bakmıştır. ) Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliye ‘sine durumu bildirerek alınması gereklitedbirleri telgrafla sormuştur.
Fransız kuvvetleri işgal başında ki kuvvetleri şöyle oluşmakta idi. 400 Ermeni,100 Fransız, 50 Cezayirli süvarilerden ibaret olduğu yazılmakta isede Türk kaynaklarında bu sayı şöyle verilmektedir. 400 Ermeni, 1000 Fransız ve 500 Cezayirli olarak verilmektedir.
Ancak şu gerçek ki Fransızlar İngilizlerden bölgeyi devraldıklarında yeterli kuvvetleri yoktu. Çünkü Fransız işgali için Mareşal Foch ifadesiyle 32 tabur, süvari taburu, 14 batarya gerektiğini belirtmişti. Ama Fransız işgal kuvvetleri Kumandanı, General Hamlin’e göre bu iş için Adana’dan Urfa’ya kadar Fransa sadece altı tabur kullanmıştır. Bunun gören İngiliz subayları “felakete gidiyorsunuz, bir avuç adamla devralıyorsunuz, Türkleri tanımıyorsunuz” diyorlardı.
MUSTAFA KEMAL PAŞA VE HEYET-İ TEMSİLİYE’NİN TEPKİSİ
Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa’ya göre, İngilzler Güney Vilayetlerini Farnsızlara’a devretmesi ve Faransızlar’ında bu bölgeyi işgale kalkışması dikkat çekicidir. Mustafa Kemal Paşa’ya göre, Doğu Anadolu’da büyük bir Ermenistan kurulmamasının imkansızlığını gören itilaf devletleri, Adana, Maraş, Antep ve Urfa yöresinde, Diyarbakır’ın da ilhakı ile küçük bir Ermenistan oluşturmaya karar vermişlerdir. Bu sebeple bölge ahalisinin işgale karşı hareketsiz kalması halinde bu Fransızların cesaretini artıracaktır. Bunu engellemek için bu bölgelerde gizli teşkilatlar kurularak, halkı işgal aleyhine örgütlenmeleri ve kurulacak milli müfrezelerle Fransız kuvvetleri ve kıtaları vurulmalıdır.
Bu görüşleri savunan Mustafa Kemal Paşa, yayınladığı bildiri ile Suriye İtilafnamesinde alınan kararları bütün Türk Milleti’ne ve bölge halkına duyurdu. Bildiride; 1916 yılında yapılan antlaşmanın esas alınarak 15 Eylül 1919 da yeni bir antlaşma yapıldığı milletin, Erzurum ve Sivas Kongrelerinde mukaddes ve meşru hukukunu müdafaada azimli ve kararlı olduğunu ilan ettiğini ve bu gibi kararlara asla boyun eğmeyeceklerini belirterek vatan ve milleti önemle ilgilendiren antlaşmada alınan üç maddelik kararları şöyle açıkladı:
1-Vatanımızda İngilizler ’in haksız yere işgal etmiş oldukları bölgeleri bu defa tahliye ile, Fransızlarhaksızlık üzerine haksızlık olmak üzere işgal ederek işe başlayacaklardır
2-Halep’i hariçte bırakarak bu şehrin batısından geçen ve Urafa, Antep, Maraş, Adana vilayetlerini içine alarak Harput ve Sivas’a kadar uzanan oradan, Mersin’in batısına ulaşan sınır içinde ki, çoğunluğu Türk olan toprakları Fransız nüfuzu ve idaresi altına girecektir.
3-İtilafnamenin Suriye’ye ait kısmında, Beyrut vilayetinin Fransızlar tarafından işgal edileceği bildirilmektedir. Bu durum dindaşlarımızı en zengin topraklarından mahrum edecektir.
Durumu böyle millete duyuran Mustafa Kemal Paşa, İstanbul hükümetini de bu hususta uyarmıştır. Mustafa Kemal Paşa, yazısında Urfa, Antep ve Maraş’ın mütakereye aykırı olarak bu defada Fransızlar tarafından işgal edilebileceği haberinin bütün yöre halkını heycanlandırdığını, Müdafaa-ı Hukuk Cemiyetinin bu gibi işgallere karşı müdafaa ve direniş fikrini kabul ettiğini ve tarafsız kalmanın mümkün olmadığını, bölge halkınında önce işgali protesto edeceğini ve protestolara Fransızlar tarafından itibar edilmediği takdirde, milletin topyekün karşı duracağını belirtti. Merkezi hükümetindebu bu işgali kararlı bir dille anlatarak, milleti itham ve mesuliyet altında bırakmamak için icap eden tedbirlerinin alınmasının gerektiğini bildirdi.
İstanbul’da ki Ali Rıza Paşa, Hükümetine göre, İtilaf devletlerinden herhangi birisine silah kullanarak başarı elde edilmesi mümkün değildir.Devletin gelecekteki selametini sağlayacak başarıları elde etmede en güvenilir silah, siyaset ve hakları tanımak olacaktır. Müttefik işgal kuvvetlerini mahalli silahlı ayaklanma ve yahut muharebe ile uzlaştırmak üzere memleket içinden silahlı kuvvetler tertip ve sevki başarılı olamaz. Bu gibi hareketler düşmanlığın iadesi süretinde tecelli edecek ve devleti her bakımdan yeni güçlükler içine sokacaktır.
İstanbul Hükümeti’nin bu görüşüne Mustafa Kemal Paşa karşı çıktı ve şu görüşleri savundu: Antep, Adana, Maraş ve Urfa şehirlerini haksızlık üzerine haksızlık olarak işgal eden, Mütarekeden sonra İstanbul’da Türk’ün hukukunu ayaklar altına almada arkadaşlarına taş çıkartan, şimdi de Ermenistan teşkili maksadıyla İngilizlerle anlaştıktan sonra Diyarbakır vilayetine göz diken Fransızlar’ın hoş tutulmasında Türk Milletinin ne kazancı olacağına kimsenin aklı ermemektedir. Batının taassup ve riyarkalığı bir millete herhangi bir tepki görmezse o milleti hakir görür ve hain maksatlarının tatbike başlar. Bu sebeple millet avazı çıktığı kadar bağırmalı ve böylece Türk milletinin hayatına kastedilmiş olan Avrupa’ya karşı hayat hakkına sahip olunduğu isbat edilmelidir.
Mustafa Kemal Paşa, SURİYE İTİLAFNAMESİNİNuygulamaya konulması Antep, Urfa, Adana ve Maraş’tan İngilizlerin ekilerek, yerine Fransızlar’ın buralara işgale başlaması üzerine bütün yurt çapında vilayetlere ve Heyet-i Merkeziye idarelerine 6 Kasım 1919 tarihli bir tamim(bildiri) gönderdi. Tamimde; Urfa, Maraş, Antep’ten İngilizler ‘in geri çekilmesi ile Fransızlar tarafından işgal edildiği, İstanbul Hükümetinin bu hareketi İtilaf Devletlerinin nezdinde protesto ettiğini adı geçen bölge ahalisinin de muazzam mitinglerle, Osmanlı ve vatanının ayrılmaz bir parçası olduklarını dünyaya ilan etmeye başladıklarını bildirdi. Ayrıca, bütün Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti heyetleri ve idareleri ile Belediye başkanlarının, Osmanlı Devletinin bir parçası olan bu yerlerin haksız olarak Fransızlar tarafından işgal edildiğini telgraflarla itilaf devletleri elçilerine, Avrupa ve Amerika kamuoyuna duyurulmasını, bu hususta protestolarda bulunulmasını ve haksızlığın düzeltilmesinin karalı bir dille istenilmesini bildir.
Bu azimli ve karalı tutum dış basında da aksedilmiştir. Mustafa Kemal “LE TEMPS” gazetesine verdiği demeçte; Mütareke hükümetlerine göre, anavatan hudutları dışında bırakılmış olan Aydın, Konya, Adana, Musul gibi Türk nüfusunun büyük bir çoğunlukta olduğu vilayetleri, Osmanlı Devletinden ayırmaya imkan olmadığını ve milli hareketin sarsılmadan devam edeceğini bütün dünya kamuoyuna ilan etmiştir.
Mustafa Kemal Paşa’nın bütün VİLAYET ve HEYET-İ MERKİZİYELERE gönderdiği tamimle işgalin protesto edilmesini istemesi üzerine Türkiye’nin her tarafında protestolar ve mitingler yapıldı.
MUSTAFA KEMAL –GEORGE PİCOT GÖRÜŞMESİ
Bir tarafta milli teşkilatlar kurulurken, diğer taraftan, Mustafa Kemal Paşa, Fransız Yüksek Komiseri George Picot ile Güney Cephesi’nin boşaltılması hususunda bir görüşme yaptı. Picot Beyrut’tan Paris’e giderken Sivas’a uğradı. 21 Kasım 1919’da Beyrut’tan ayrılan PicotKayseri’ya geldi. Orada Ali Fuat Paşa tarafından karşılandı. Picotyakında Fransa’da bir hükümet değişikliği olacağını, yeni hükümetle birlikte durumun değişeceği ve Fransız milletinin, “Türk nüfusunun çoğunluk olduğu bir kıtada müstakil ve kuvvetli Türkiye devletinin ”kurulmasını istediğini belirtti ve “Kilikya’ da başlamış olan kanlı savaşların önüne geçilmesi her iki tarafın menfaati gereğidir.” dedi 8 ARALIK 1919’da Sivas’ta Mustafa Kemal ile George Picot bir araya geldi. Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ki konuşmasında bu görüşmeyi şöyle dile getirdi.
“ Suriye Fransız Yüksek Temsilcisi bulunan George Picot Sivas’a kadar geldi ve görüştük. Kendisi, Fransız Hükümeti’nin biz karşı yapmakta olduğu davranışları doğru bulmuyordu. Açık söylediği şey; Suriye’yi müstemleke yapmak istiyorlardı, fakat Kilikya dahil olmak üzere… En nihayet Kilikya’yı da tahliye edeceğiz. Yalnız orada bize iktisadi emniyet sağlayacak bir vaziyeti kabul ediniz. Biz kendisi ile görüştüğümüz zaman; bizim için bir Kilikya bir de Türkiye meselesi gibi iki mesele yoktur. Bir mesele vardır. O da Türkiye meselesidir. Bizim üzerinde çalıştığımız mesele budur. Bütün vatanımızın tamamiyeti ve bu vatanda yaşayan milletimizin istiklalidir. Bu nokta-i nazarda anlaşmak gerekir. Fransızlar için Kilikya meselesi vardır. Neticede Kilikya’da arzu ettiğim şekilde kalmıştır. Heyeti umumiyede her suretle bize yardım vadetmişti. Yalnız bütün hususları tatbik ettirebilmek için ancak Paris’e ulaştığında çalışabileceğini ve barış yapılıncaya kadar Kilikya dahilinde hiçbir hareket olmamasını rica etti. Biz de netice itibarıyla dedik ki; şimdi, Fransız işgalinde bulunan mıntıkalara bizim tarafımızdan kuvvet ve asayişinden, emniyetinden sizin mesul olduğunuz mıntıkalar olan Kilikya ve Maraş dahil bu yerlerde Fransızlar tarafında silahlandırılan Ermenilerin Müslüman halka saldırması ve onları katletmesi neticesi meydana gelecek olayların hiçbir sorumluluğunu kabul etmeyiz. Bu gibi olayların önüne geçmek için siz derhal tedbirlere başlayınız. O zaman bilindiği gibi valimizi kovmuşlardı. Siz valimizi iade edeceksiniz. Diğer Osmanlı memurlarını da yerinde bırakıp Müslüman halka musallat olan Ermenileri oradan uzaklaştıracak ve bilhassa bundan sonra teşvik ve destek vermeyeceksiniz. Bunlara kesin olarak söz verdi. Hatta Sivas’ta icap edenlere tebligatta bulundu.
Gerçekten valimiz oraya gitti. Vaziyet iyi hale girer gibi oldu. Fakat burada ki kuvvetlere kumandan eden Fransızlar başka adamlardı. Bunlardan bilhassa Kilikya dahilinde bir miralay vardı ki E.Bremond bir Türk ve İslam düşmanı ve Ermeni hamisi bir adamdı. Tazyikten bir an bile geri durmadı. Bunun neticesi olarak Maraş’ta Müslüman Türk halkına saldırırlarda bulundu. Birçok memuru tevkif ettiler. Bunun üzerine Maraş halkı ile çatışmalar oldu oradan Fransızlar çekildiler.
Görüldüğü gibi Picot ve MUSTAFA KEMAL arasında yapılan görüşmede görüş birliği vardı. Buna göre GEORGE PİCOT Türkiye’nin lehine olarak Kilikya’yı boşaltmaya rıza gösteriyordu. Yalnız geniş yetkilerle donatılmış Fransız Konsolosları orayı kontrol hakkına sahip olacaktı. Mustafa Kemal Paşa’da Anadolu’da Fransız ekonomik menfaatlarını tanıyordu.
Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, Güney Cephesi kumandanlarına ve Urfa Mutasarrıfına bir yazı göndererek, Fransızlar tarafından sebebiyet verilmedikçe silahlı saldırıda bulunulmamasını istedi. Anacak bu görüşmede alınan kararlar sözde kaldı. Fransızlar sözünde durmadı, 13 ARALIK 1919 ‘da Antep’e gelen General Querette, ANTEP, MARAŞ, URFA halkına bir beyanname yayınlayarak Fransızlara itaat etmelerini istedi. Amaçları KAYSERİ istikametine doğru işgali genişletmek 1916 yılında imzaladıkları FRANSIZ- İNGİLİZ antlaşmasında kendilerine düşen yerleri ellerine geçirmekti.
Tarih; “geçmişte yapılmış ve şu anda elimizde olan ve aynı zamanda istikbali gösteren bir dürbündür.”
Adnan Güllü
Tarih Araştırmacısı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.