Adnan GÜLLÜ
Geç Hitit Kentdevletleri Devride Elbistan ve Çevresi
Elbistan gerek coğrafi, gerek sosyolojik, gerekse tarihi açıdan kendini tam anlatabilmiş bir şehir değildir. Hele Elbistan tarihini anlatmak, yazmak başlı başına iştir. Çünkü Elbistan üç- beş kitapla anlatılacak bir konu değildir. Çünkü yeni belgeler ve bilgiler ortaya çıktıkça mutlaka yeniden ele alınmalı ve bilgiler güncellenmelidir diyorum.
Cumhuriyetin ilk yıllarında H. H. von der Osten (von der Osten 1929) Elbistan'da yaklaşık olarak bir ay gibi bir zaman geçirmiş ve bu zaman zarfından Elbistan Ovası ve çevresinde bulunan birçok eski yerleşim yerini ziyaret etmiştir. Bölgedeki ilk bilimsel çalışma Karahöyük'te 1947'de Tahsin Özgüç başkanlığında yapılan Karahöyük kazısıdır (Özgüç - Özgüç 1949). Karahöyük kazısı Elbistan Ovası ve çevresinde bugüne kadar yapılan en önemli çalışmayı oluşturmaktadır. Kısa bir süre sonra bölgede bulunan Dönmez ile Brice (Dönmez - Brice 1949:50-51) ve G. H. Brown (Brown 1967: Elbistan ve çevresindeki eski yerleşim yerlerinde bulunan Kalkolitik ve Erken Tunç Çağı çanak çömleğini yayınlamışlardır. Bu çalışmalar Elbistan Ovası ile çevresinin insanlık tarihinin erken dönemlerden itibaren önemli yerleşmelere sahne olduğu ve Anadolu'da tarihi devirlerin başlamasıyla birlikte özellikle AssurTicare t Koloni Çağı ile H itit ve Geç Hitit şehir devletleri döneminde yoğun yerleşmelere sahne olduğunu göstermiştir.
Bu çalışmamda Elbistan’ın az bilinen Hitit şehir devletlerinden bir kesit anlatacağım.
Geç Hititler veya Geç Hitit Devletleri, Anadolu’nun Demir Çağı'ndaki Luvice, Aramice, ve Fenikece konuşan siyasi varlıklarıdır. MÖ 1200'lerde batıdan gelen Ege Göçleri'nin saldırılarından kurtulabilen Hititler güney ve güney - doğu Toroslar’ın dağlık bölgelerine çekilerek yaşamışlar ve her biri (bağımsız şehir devletleri) beylikler kurmuşlardır. Geç Hitit Devletleri MÖ 11. yüzyıldan itibaren hem siyasal hem de kültürel anlamda Arami etkisi altına girdiler ve zamanla Aramileştiler. Geç Hitit Devletleri Urartu ve Asurlular'a bağımlı olarak yaşadılar. MÖ 7. Yüzyılda ise Asurlular bu devletlerin siyasal varlığına son verdi. Bu tarihten sonra bu devletlerin her biri Asur eyaleti oldu. Karkamış, Pattin(Unqi), Sam'al, Gurgum, Kummuhu, Milid, Keveh (Karatepe deki müstahkem mevki ile birlikte), Hilakku ve Tabal devletleri; Geç Hitit Devletleridir. (Vikipidi Ansiklopedisi)
Yörede Hitit Devleti yıkıldıktan sonra tahminen(M.Ö.1200 'ler de ) M.Ö. 2000'nin son yüzyılından M.Ö. 700 yüzyılına kadar Geç Hitit Prenslikleri (Kent devletleri) adı altında yerleşmeler olmuştur.
Hitit Devleti’nin yıkılması sırasında bu devlete bağlı olan alanlarda yarı bağımsız yaşayan bölgelerin başta TARHUNTAŞA ve KARGAMIŞ olmak üzere bir süre sonra bağımsız oldukları bilinmekle beraber bu geçiş dönemine dair çok az bilgiye sahibiz (M.Ö. 1200 -1000) Hititlerin ortadan kalkmasından sonra Tarhuntaşa’nın Batı, İç Anadolu ile Kilikya (Çukurova) Bölgesini kısa sürede kontrolu altına aldığı buna karşın Kargamış Krallığı’nın da Kuzey Suriye ile Fırat vadisi boyunca Malatya’ya kadar olan alanı kendi kontrolü altına aldığı anlaşılmaktadır. Ancak bu yeni ortaya çıkan iki krallığın tam olarak birbirinden ayıran sınırları bilinmemekle beraber aşağıda ele alınacak olan Karahöyük kitabesi bu konuda önemli ipuçları içermektedir.
Arkeolog Profesör HansGüstavGüterbock, Elbistan Karahöyük kazılarından çıkan kitabenin bir kısmını okumuş ancak daha sonra okunamadan kalan kısımlarını ise HititoloğJonh David Hawkins tarafından çözülmüştür. Bu çalışmalardan öğrendiğimize göre; Hitit devletinin yıkılmasından sonra Kuzey Suriye ile Anadolu’da oluşan bu güç boşluğundan ilk olarak Tarhuntaşa ve Kargamış tarafından doldurulduğu daha sonra da şehir devletlerinin bu geçiş sürecinde önemli rol oynadıkları anlaşılmaktadır. Eski Hitit Devleti topraklarında yeni krallıkların ortaya çıkmasıyla başladığı örneğin TABAL (KULULU – KAYSERİ), GURGUM (MARAŞ), MELİD(ARSLANTEPE-MALATYA),KARGAMIŞ, KUMMUH (SAMSAT – ADIYAMAN), CİLİCİA (HİLAKKU) (ÇUKUROVA – ADANA) gibi şehir devletlerinin ortaya çıkıp bu döneme damgalarını vurdukları ifade edilmektedir.
Bu küçük ancak güçlü şehir devletlerinin yanı sıra özellikle İç Anadolu ‘da Friğler(Gordion) ve Urartu Krallığı’nın (Tuşpa- Van) büyük birer güç olarak ortaya çıktıkları ve çoğu zaman bu büyük krallıkların Melitane (Malatya), Kummuh ve Kargamış gibi şehir devletlerinin iç işlerine karştıkları görülmektedir. Bu dönemde Elbistan Ovası ve çevresinin Kargamış Krallığı’ndan yeni ayrılmış olan Melitane Krallığı toprakları içerisinde yer aldığı ELBİSTAN ile MALATYA civarında elde edilen çivi yazılı kitabelerden anlaşılmaktadır. Ancak bu yazılı kaynaklar da ifade edilenlerle Elbistan Ovası ve çevresinden gelen arkeolojik malzemenin özellikle çanak çömlek örneklerinin birbirinden farklı olduğu görülmektedir.
ELBİSTAN’IN KARAHÖYÜK KÖYÜNÜN merkezinde bulunan tarihi höyükte 1947 yılında Tahsin Özgüç ve ekibi tarafından kazı yapılmıştır. Yapılan kazılarda çivi yazılı Karahöyük kitabesi çıkartılmıştır ve bu kitabe bölge tarihine büyük bir ışık olmuştur. Bu kitabedeki çivi yazıları önce Arkeolog Profesör HansGüstavGüterbock okumuş ve son olarak HititoloğJonh David Hawkins tarafından okunarak çözülmüştür. Onun belirttiğine göre bu kitabe Fırtına Tanrısına adanmış. Bölgenin yerel beyi olan Armanani tarafından, büyük kral Ir- Teşub için yaptırılmış. Ancak bu kralın kim olabileceği konusunda değişik fikirler ileri sürülmüştür. Hawkins’e göre büyük kral Ir- Teşub Kargamış ‘ta bulunan kraldan ziyade, İç Anadolu’da Hitit Devleti’nin dağılmasından sonra ortaya çıkarak bu bölgede ki güç boşluğunu dolduran Tarhuntaşa Kralı’dır. Bu yazıt Tarhuntaşa kralı tarafından Elbistan bölgesinde M.Ö. 12 yüzyılda yapılmış ve dolasıyla bu dönemde Elbistan bölgesi Tarhuntaşa Krallığı’nın eğemenliği altında olduğu, ancak daha sonra M.Ö. 11 yüzyılda Malatya’da bulunan Melitane Krallığı’nın bölgeyi kendi topraklarına ilhak ettiğini belirtmiştir.
Hawkins’inbilgilerindende anlaşıldığına göre Elbistan bölgesinin bu dönemde yerleşmeye sahne olmadığı veya Hitit Devleti’nin dağılmasından sonra Elbistan Ovası ve çevresine hakim olmak için Kuzey Suriye ile Fırat havzasına hakim olan Kargamış ile İç Anadolu ve Kilikya Bölgesi’ni eğemenliği altında bulunduran Tarhuntaşa Krallığı arasında bölgeye hakim olmak için bu alanlarda yapılan mucadeleler sonucunda bölgenin yıkıma ve talana sahne olduğu anlaşılmaktadır. Yine kitabenin ifade edildiğine göre büyük Kral Ir-Teşub Elbistan ve çevresinde imar faaliyetlerinde bulunduğu ve artık bölgede kendisine karşı kimsenin gelmeyeceği anlatılmaktadır. Ancak bölgede ki Tarhuntaşa Krallığının varlığını fazla sürmediği anlaşılmaktadır. Çünkü Karahöyük’ün 5 km kadar güneyinde IZGIN KÖYÜN’den gelen Izgın I ve II kitabelerinden anlaşıldığına göre bölge M.Ö. 11 yüzyılda Melitane Krallığı’nın hâkimiyeti altına girmiştir. Bu arada Malatya Ovası’nda kurulmuş olan Melitane Krallığı’nın Kargamış’tan ayrıldığını ve Kargamış’ta bulunan Kuzi-Teşub’un ardılları tarafından kurulduğu bilinmektedir. Bu yazıtlarda şehirlerde yapılan imarlarla ilgili bilgilerede yer verilmiştir.(HititoloğJonh David Hawkins çalışmalarından öğrenmekteyiz)
Izgın höyüğünden çıkan kitabelerde “Ülke Bey” ifadeleri taşımakta ki bu unvan Malatya ile Elazığ Tohma Suyu vadisi ve Elbistan bölgesine kadar hakim olduğu bilinen Melitane Krallığı tarafından kullanıldığı bu alanlarda elden diğer yazılı kitabelerden anlaşılmaktadır. Izgın kitabeleri yaklaşık olarak M.Ö. 11 ve 10 yüzyıllar arasındaki bir döneme tarihlenmekte ve içeriklerinden anlaşıldığına göre bu kitabeler yukarıda belirtildiği üzere Malatya ve civarında elde edilen kitabelerle aynı ifadeleri taşımakta ve yazım şekilleri ile de uyum göstermekteler. Ancak bu kitabeler Karahöyük’te bulunandan farklı olarak Paculum şehri yine bu bölgede bulunan başka bir şehir olan Taita’nin kuruluşu ile ilgilidir. Malatya Ovası’nda kurulmuş olan Melitane Krallığı’nın Kargamış’tan ayrıldığı ve Kargamış’ta bulunan Kuzi-Teşub’unardıları tarafından kurulduğu bilinmektedir. Bu yazıtlarda yukarıda bahsedilen şehrin kuruluşu dışında yine bölgede inşa edilen diğer kentler ile bu alanlarda yapılan imar faaliyetleri de ifade edilmektedir.
Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere Elbistan ve civarıdaki topraklar Malatya’da bulunan Melitane Krallığı tarafından ilhak edilmiştir. Yine bu satırlardan da anlaşılacağı üzere muhtemelen Elbistan Ovası ve civarının TARHUNTAŞA ile KARGAMIŞ, MELİTANEKRALIKLARI arasında mücadeleye sahne olduğu dolasıyla bölgenin tahribe uğradığı bunun içinde Melitane Krallığı tarafından bölgede yeniden imar faaliyetleri yapıldığı anlaşılmaktadır.
1890 Hitit Aslanları (Elbistan ile Darende yolu üzerinde
Yarımca ve Yeniköy arasında bir alanda)
Yukarıda bahsi geçen kitabelerin dışında Elbistan Ovası’nın kuzey doğusunda Demir çağına tarihlenen üç adet aslan heykeli bulunmuştur. Bu aslan heykellerinden Arslantaş olarak bilinen ve Elbistan şehir merkezinden yaklaşık olarak 35 km uzakta Elbistan ile Darende yolu üzerinde Yarımca ve Yeniköy arasında bir alanda ele geçirilmiştir. 19 yüzyılın ortalarında itibaren varlığı bilenen Arslantaş heykellerinin bulunduğu yerde herhangi bir yerleşmenin veya bulundukları yerde herhangi bir binaya veya kapısına dair bir bilgi ortaya çıkartılmamıştır. Karahöyük kazısını yapan Tahsin Özgüç ekibi tarafından ziyaret edilerek aslan heykelleri M.Ö. 12 ile 11 yüzyıllarına ait döneme tarihlendirilmiştir
Aslantaş heykellerinin bulunduğu alandan fazla uzakta olmayan Sevdilli Köyü’nde yine bir adet aslan heykeli bulunmuş ve Kahramanmaraş Müzesi’ne taşınmıştır. Sevdilli aslanı 2.04 cm yüksekliğinde olup andezit blok üzerine ayakta tasvir edilmiştir. Arslantaş heykelleri ile Sevdillli heykelinin yapılış tarzları birbirine benzerlikler göstermekte, tahminen heykeller aynı atölyelerde yapılmış olabilir. Aslan heykellerinin bulunduğu noktadan uzak olamayan bir noktada Palanga (Başdirek) Köyü’nde üzeri çivi yazılı bir heykel parçası bulunmuş ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne taşınmıştır. Palanga’da bulunan bu çivi yazılı heykel parçası ile Kululu’da bulunan bir heykel benzerlilikler göstermekte ve yapılış tarzına göre M.Ö. 7 yüzyıla tarihlenmiştir. ( Tahsin Özgüç – J.D. Hawkins çalışmaları)
Not: “ Aslan figürü ilk çağlardan beri, her kültürde ve bu arada Orta Asya ve Anadolu Türk Mitolojisinde kuvvet, kudret, hükümdarlık sembolü olarak kullanılmıştır. Anadolu'da taş, mermer, ahşap, halı, kilim, minyatür vb. her tür malzeme üzerinde görülür. Günümüzde de hemen hemen aynı amaçlarla kullanılmaya devam etmektedir. Ancak, çift gövdeli aslan figürü, kaynakların da işaret ettiği gibi, kuvvetin iki katına çıkışını ifade ediyor. Aslan kaya heykel halinde olanlar mutlaka kral mezarlarında kullanılmştır. Çift olanları höyük önlerinde tek olanları yüksek kaya mezarlarının altı veya üstündedir. Define 30 metreden uzak değildir. Saklantı çok değerlidir. Aslan: Antik dönemlerden kalma saray veya benzeri seviyedeki harabelerin giriş ve yürüme bantlarında bazen açıkta veya toprak altında bir aslan heykelinin bulunması sık yaşanan olaylardandır. Şayet bunlardan bir tanesine rastlanırsa bilinmeli ki burası sarayın giriş yoludur. (Aslanlı yol) aynı zamanda bu tür bir heykel tek olmayacağı için aynı mekânda ve yolun sağlı sollu giriş noktasında bundan iki tane olacaktır.”
Geç Hitit Prenslikleri Döneminin sonlarında bölgede Kahramanmaraş ve Elbistan yöresinde“Gurgum Kent Devleti”egemendi. Asur kaynaklarından öğrenildiğine göre, bu devletin başkenti Markasi'ydi. Öbür kent devletlerinin ki gibi, Gurgum'un siyasal tarihi de yalnızca Asur kaynaklarından öğrenilebilmektedir.
Faydalanılan Kaynaklar
Bir Kentin Hafızası (Elbistan Tarihi) Göçer yayınları 2016
Ali ÇÎFÇÎ, University o f Liverpool, School o f Archaeology, Classics&Egyptology, 12-14 AbercrombySquare, Liverpool L69 3WZ, ENGLAND a.cifci@liv.
Özgüç, T.; N. Özgüç 1949, Türk Tarih Kurumu Tarafindan Yapılan Karahöyük
H a rfiyat Raporu 1947; Ausgrabungen in Karahöyük, Ankara
1998, "H ittitesandAssyrians at Melid (Malatya)" 34 International AssyriologyCongress, (ed.) Hayat Erkanal, Veysel Dönmez, Ayşegül Uğurlu, 63-78, İstanbul
1993, "Thehistoricalsignificance o f theKarahöyük (Elbistan) Stele" A spects o f A r t andIconography: Anatolia anditsNeighbors, Studies in Honor o f Nim et Özgüç (ed.) M. J. Mellink - E. Porada - T. Özgüç, 273-279
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.