Dr. İmbat Muğlu

Dr. İmbat Muğlu

İdris-İ Bitlisi

Varoluştan bugüne nice medeniyete ev sahipliği yapmış, ecdadın bir zerresi için feday-ı cân eylediği kadim topraklar Anadolu, Mezopotamya ve Ortadoğu bin yıllardır hep Peygamberler, Evliyalar, Âlimler, Kumandanlar diyarı oldu… İslam ile bu topraklar adeta bir başka manaya büründü… İslam ile her karışı misk-ü amber kokan bu kadim coğrafyada yaşayan milletler kalpleri bir, gönülleri bir, ruhları bir olan ‘İslâm Ümmeti’ oldular. Bugün bu topraklarda kardeşlik ilkesini tesis eden İslâm ittihadı davasının öncü liderleri ve kanaat önderleri hep ümmet şuurundan mülhem hareket ettiler. Güzel ülkemde bu kardeşliğin en büyük mimarlarından biri dokuzuncu Osmanlı Padişahı ve Osmanlı'nın ilk İslam halifesi Yavuz Sultan Selim Han diğeri ise  İdris-i Bitlisî Hazretleri’dir… Bu köşe yazımda son nefeslerine kadar İslam’a hizmet eden İdris-i Bitlisî ve davasını anlatmaya çalışacağım…  Heşt Bihişt adlı eseriyle tanınan müellif, münşî, şair, hattat ve siyaset adamı İdris-i Bitlisî Hazretleri Bitlis’te dünyaya geldi. XV. yüzyılın ortalarında doğduğu tahmin edilmektedir. Bölgenin âlim ve şeyhlerinden olup Diyarbekir’de Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın sarayında münşîlik yapan, Akkoyunlu Devleti’nin merkezi Tebriz’e nakledilince oraya giden ve burada Abdurrahman-ı Câmî’nin ilmî toplantılarına katılan Hüsâmeddin Ali’nin oğludur. “Hakîmüddin” ve “Kemâleddin” unvanlarıyla da anılan İdris ilk eğitimini babasından aldı ve onunla birlikte gittiği Diyarbekir ve Tebriz’de aklî ve dinî ilimleri tahsil etti. Uzun Hasan’ın 1478’de ölümünden sonra yerine geçen Yâkub Bey zamanında Akkoyunlu sarayında münşîlik yaptı ve hükümdar çocuklarına lalalık hizmetinde bulundu. Bu arada Abdurrahman-ı Câmî, Kadı Seyfeddin Savucbulağı, Vezir Necmeddin Mesud, Molla Şehîdî ve Kadı Îsâ es-Sâvecî gibi âlimlerle tanıştı. Sultan Yâkub’un halefleri Rüstem ve Elvend beylerin sarayında da münşîlik görevini sürdürdü. Akkoyunlu Devleti’nin Safevî şeyhi İsmâil tarafından ortadan kaldırılmasından sonra Şah İsmâil’in Tebriz’e davetini reddedip Osmanlı Devleti’ne sığındı (1501).[1] II.  Bâyezid’in emriyle kaleme aldığı ilk sekiz Osmanlı padişahını ve dönemlerini konu alan 8 Cennet anlamını taşıyan “Heşt Bihişt” adlı eseriyle ün yapmıştır. Farsça olarak kaleme aldığı ve yedi bölümden müteşekkil olan “Heşt Biheşt” adlı eseri Osmanlı döneminde yazılmış ilk Farsça Osmanlı Tarihi kitabıdır. İdris-i Bitlisî Hazretleri, Kürtçe kadar, Arapça, Farsça ve Türkçeyi de çok iyi bilmektedir. 1511 yılının Temmuz ayında hac görevini yerine getirmek için önce Kahire’ye, sonrasında Ceziret-ül Arap’ta  “Ümmül Kura “  yani  “ Şehirlerin Anası”  olarak bilinen Mekke-i Mükerreme ulaşır. II. Bayezid’in ölümüne kadar orada kalan İdris-i Bitlisî, Sultan Bayezid’in yerine, 1512 yılında Osmanlı tahtına Yavuz Sultan Selimin geçmesiyle tekrar İstanbul’a gelmiş ve Yavuz Sultan Selim’in danışmanı olmuştur. İdris-i Bitlis-i, hep İslam birliğini savunmuş ve Müslüman devletlerin birbirleriyle savaşmak yerine hilafet etrafında toplanmaları gerektiğini belirtmiştir. Safevî Devleti’nin kurucusu Şah İsmail’in Anadolu insanını Şiileştirme çalışmaları yürütmesini engellemek ve bu bölgede bulunan Kürtlere yapılan baskı ve çatışmaları sonlandırmak için Osmanlı’nın derhal müdahale etmesi gerektiğini dile getiren Bitlisi; bu hassas meselenin öne alınmasında başrol oynamıştır. Bitlisi’nin öngörüleri ile Yavuz Sultan Selim Han önderliğindeki Osmanlı Ordusu 1514 yılında Çaldıran Savaşı’nda Şah İsmail liderliğindeki Safevileri mağlup eder. Böylece Anadolu’daki Şia faaliyetleri belli bir süreliğine sona ermiş oldu. Bununla birlikte Kürtler Şah İsmail baskısından kurtulduğu için rahat bir nefes almıştır. Bitlisî’nin başarıları ve çalışmaları Yavuz Sultan Selim’in  siyaseti üzerinde önemli bir etki yapmış ve padişah hemen hemen tüm  istişare toplantılarına Bitlisi’yi davet edilerek kendisinden istifade etmiştir.  Mezopotamya’nın  (Mezopotamya Ortadoğu’da, Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bölgeye verilen addır. Mezopotamya’nın yaşadığımız coğrafyada şu andaki yerini belirtmek gerekirse Irak, Kuzeydoğu Suriye, Güneydoğu Anadolu ve Güneybatı İran topraklarından oluşmaktadır. Büyük bir bölümü bugünkü Irak’ın sınırlarının içinde kalan Mezopotamya, tarihte birçok medeniyetin doğduğu ve asırlar boyunca kavimlerin uğruna kan döktüğü bereketli topraklara sahip bir bölgedir.[2] ) birçok bölgesinin çok kısa bir zaman içinde Osmanlı İmparatorluğu’na iltihakı İdris-i Bitlisi’nin katkılarıyla olmuştur. İdris-i Bitlisi’nin gayretleri neticesinde bölgedeki yirmi beşten fazla Kürt aşireti ve Türkmen beyleri kendi istek ve arzularıyla Osmanlı’ya tabi olmuştur. Ayrıca bu çalışmalar neticesinde Safavilere bağlı bulunan bazı yerleşim birimlerinin ve yerel yönetimlerin de ayrılmaları sağlandı. Bitlisi’nin gayretleri neticesinde din kardeşi iki milletin arasına kan dökülmeden bugüne kadar birlik ve beraberlik içinde yaşamalarının temelleri atılmıştır. Sultan Selim Han yapılan bu başarılı çalışmalara karşılık  Bitlisi’yi  Osmanlı Ordusu’nun en büyük rütbesi olan Kazaskerlik rütbesi ile ödüllendirdi. Bununla Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun yönetimi İdris-i Bitlis-i’ye verilmiştir.  Musul ve Urfa’nın Memlûklular'dan alınarak Osmanlı topraklarına katılmasına da katkı sağlayan Bitlisi,  daha sonra Yavuz Sultan Selim’in Suriye ve Mısır seferlerine katılarak 1516 ve 1517 yıllarındaki Ridaniye ve Mercidabık Savaşlarına Sultan ile beraber katılmıştır. Mısır’ın idare edilmesinde İdris’in görüşleri temel alınmıştır. Yaşadığı dönemin en önemli şahsiyetlerinden biri olan İdris-i Bitlisi, Yavuz Sultan Selim’in  22 Eylül 1520'de vefatından kısa bir süre sonra,  12 Kasım 1520 yılında İstanbul’da, hakkın rahmetine kavuşmuştur. İdris-i Bitlisi’nin mezarı, bugünkü Eyüp semtinde kendi adıyla anılan “İdris Köşkü” ve "İdris Çeşmesi” denilen yerde muhterem hanımları Zeynep Hatun tarafından vakfederek yaptırdığı mescidin bahçesindedir. Ömrü eser yazmakla geçen Mevlana İdris-i Bitlisi’nin bilinen eserleri şunlardır: 1. Heşt Behişt, 2. Selim - Name:, 3. Risâle-i Hazâniyye , 4. Risâletü’l-İbâ an Mevâki’i’l-Vebâ, 5. Tercüme-i Hayâtü’l-Hayavan, 6. Risâle-i Bahâriyye Yâ Râbi’a’l-Ebrar:, 7. Risâle-i fi’n-Nefs, 8. Şerh-i Haşiye-i Tecrid, 9.  Münâzara-i Işk bâ Akl, 10. Râfizilere Reddiye, 11. Kenzü’l-Hafi fi Beyâni Makamati’s-Sûf, 12. Mir’ât’l – Uşşak, 13. Tuhfe-i Dergâh-ı Âli, 14. Şerhu Fusûsi’l-Hikem, 15. Hakku’l-Musin fi Şedhi Hakki’l-Yakin, 16. Şerhu’l-Hamriyye, 17. Şerh-i Manzume-i Gülşen-i Raz, 18. Kanun-i Şahenşâh, 19. Mir’atü’l-Cemal, 20. Münâzarâtü’s-Savm ve’l-İyd, 21. Tercüme ve Tefsir-i Hadis-i Erba’in, 22. Şerhu Esrâri’s-Savm min Şerhi Esrâri’l-İbadin, 23. Risâle Der İbâhat-ı Ağâni, 24. Tercüme ve Nazm-ı Hadis-i Erba’in, 25. Hâşiye alâ Tefsir-i Beyzâvi, 26. Kasâid ve Münşa’ât ve Müraselât, 27. Mecmu’a-ı Münşa’ât, 28. El-Münşa’ât.

Bu coğrafyada Türk’ü Kürt’ten, Kürt’ü Arap’tan, Arabı Türk’ten ayırmak imkânsızdı, imkânsızdır. Bu kardeşliğin en büyük mimarlarından olan, Ümmet şuurundan mülhem hareket eden İslâm ittihadı davasının öncü lideri ve kanaat önderi İdris-i Bitlisi’yi  rahmet ve minnet ile anıyorum.  “Biz Allah’a aidiz ve tekrar O’na dönücüleriz. Ey Rabbimiz! Onu sâlihlere ilhak et ve zürriyetine geride kalanlarla beraber halef ol, yani muîn ol, onu ve bizi dîn gününde mağfiret et! Ey Rabbimiz onun ecrinden bizi mahrum etme, onun arkasından bizi fitneye duçar etme!” AMİN

[1] İDRÎS-i BİTLİSÎ - TDV İslâm Ansiklopedisi islamansiklopedisi.org.tr

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. İmbat Muğlu Arşivi

Milat

24 Ekim 2024 Perşembe 11:35