Kocatepe'de Çekilen Fotoğrafın Hikayesi...

Şarışın bir kurda benziyordu”

Büyük şair Nazım Hikmet şiirinde o anları Kuvayı Milliye Destanı’nda şöyle tasvir ediyor:

“…Sarışın bir kurda benziyordu.

Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.

Yürüdü uçurumun başına kadar,

eğildi, durdu.

Bıraksalar

ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak

ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak

Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı

…”

 

 

            ETEM TEM, KİMDİR? ( Etem Hamdi Tem (1895, Halep - 1971, Ankara), Türk fotoğrafçı. ... Bir subaydı ve aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafçılığını yapıyordu. Kurtuluş Savaşı sırasında Batı cephesinin fotoğrafçılığını, 10 Kasım 1938'de öldüğü güne kadar sürdürdü.

Not: Etem Hamdi Tem, Milli Mücadele’nin başlarında Mustafa Kemal Atatürk’ün yanındaki tek fotoğraf makinesi sahibi yedek subaydı. 1921 yılından Atatürk’ün aramızdan ayrılışına, 10 Kasım 1938’e kadar, tarihi, yeri belli 700’e yakın fotoğraf, bir kısmı Kurtuluş Savaşı’na ait 800 metre sinema filmi çekti. Etem Tem, kendi ifadesiyle “Elli yıl, yüz yıl ve daha ileride dünyaya gelecek Türk çocuğu, ‘bu devletin kurucusu Atatürk işte budur’ diyebilsin” diye, fotoğrafları ile Atatürk’ün yanında bulunduğu sürece tanık olduğu olaylara dair notlarından bir arşiv oluşturdu. Bu hazine bugün, Yeditepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Tülay Âlim Baran tarafından yapılan titiz çalışma sonucunda kitap haline getirildi.

ETEM TEM, Büyük Taarruz başladığı saatlerde Tem, taarruzu takip eden Atatürk’ü tek başına ve kayalıklar arasında dolaşırken fotoğrafladı. O fotoğraf aradan geçen yıllara rağmen herkesin hafızasında yer etti.

Afyon Kocatepe'de yarattığı "anıt fotoğrafı" nasıl çektiğini, ülkenin kaderini belirleyen o sabahı ve ardından gelen günlerde neler olduğunu aradan yıllar geçtikten sonra FİKRET OTYAM, 1960 yılında o fotoğrafı çeken ETEM TEM ile Ulus Gazetesi için bir röportaj yaptı. Etem Tem, o röportajda Afyon Kocatepe’de Büyük Taarruz’un başladığı sabahı, o fotoğrafı ve peşi sıra gelen günleri şöyle anlatmıştı:

" O sabah Kocatepe'de bulunuyorduk. Taarruz, şafak vakti saat beşte başlamıştı. Mustafa Kemal Paşa, günler ve geceler süren yorgunluğuna rağmen ayakta, vaziyeti adım adım takip ediyor, direktifler veriyordu. Bir ara kumandanlardan ayrıldı. Tek başına, kayalıklar arasında dalgın ve düşünceli dolaşmaya başladı. Zaman zaman sahra dürbünleriyle düşman cephesine bakıyordu... Bir aralık o kayalık tepenin ucuna geldi. Hafifçe eğilmişti. Başparmağı dudaklarının arasındaydı... Hemen objektifimi çevirdim, adeta nefes almayacak kadar bir sessizlik içinde deklanşöre bastım, resmini çektim. Saat 11'di... O gün 7x11 boyunda sekiz on rulo film çektim. Bir kaç tane 10x15 cam... Mustafa Kemal Paşa, bütün gün ağzına bir lokma koymamıştı... Gece ric'ate (geri çekilme) başladılar. 2 Eylül'de Uşak'a girdik. Vakit yoktu. Ahır bozması bir yerde bir kaç film yıkadım. Fotoğraflar birbirinden güzeldi. Hemen dört tane yaptım, ertesi sabah götürdüm. İçeri aldılar. Berberi tıraş ediyordu. Odada portatif bir masa, bir portatif karyola, iki iskemle vardı. Bir aralık odayı işaret etti: "A be.... Bu bir başkumandan odasına yakışmaz" dedi. Salih (Bozok) odayı halılarla süsleyeceğini söyledi. Zira o gün TRİKOPİS getirilecekti. Gazi, fotoğrafları aldı, baktı. Parmaklarını fotoğrafların üzerinde gezdirdi ve çekti: "Çok güzel, " dedi.

" 9 Eylül'dü... Kadifekale'ye çıkmıştık. Zaman güneş batımına yakındı. Deniz pırıl pırıldı... Şehir ayaklar altındaydı... Körfezde bazı vapurlar vardı...Dumanlıydı vapurlar... Bir rapor geldi. Süvarilerimiz İzmir'e girmişti...."ORDULAR İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ'DİR, İLERİ.." emri yerine getirilmişti. İzmir bizimdi yine...

"Sonra mı?.. Ha, evet... Sonra otomobillerle şehre girdik. İlk işim bir fotoğrafçı bulmak oldu. Kocatepe'de çektiğim sekiz on rulo filmi bir Rum fotoğrafçıya verdim. Zaman geçirmek için etrafta biraz döndük, dolaştık... Sonra yeniden geldik. Fotoğrafçı geldiğimizi, içeri girdiğimizi görünce "fotoğraflarınız bir harika!" diye bağırdı. Baktım fotoğraflar daha yaş yaştı... Doya doya baktım...Hakikaten birer harikaydı...Taa Uşak'tan İzmir'e kadar bu anı bekliyordum. Fotoğrafların kuruyup, hazır olması için bir gün daha lazımdı. Ertesi günü gelip almak üzere karargaha, Bornova'ya döndük. Ertesi sabah otomobille indik İzmir'e... Millet yollara dökülmüştü... Bayram vardı... "Biraz sonra Mustafa Kemal gelecek" dedik... Görmeliydiniz o anı... İzmir yanıyordu... Ne dost ne düşman belliydi... Cayır cayır yanıyordu İzmir... Fotoğrafçı dükkanının olduğu yere güçlükle varabildik. Fakat ne görelim?.. dükkan yanmıştı... Uşak'ta o ahır bozması yerde yıkaya bildiğim birkaç film kalmıştı elimde... Ötekilerin hepsi fotoğrafçı dükkanıyla birlikte yandı kül oldu..."

TC Ümit Tezgiden Özel ATATÜRK Fotoğrafları Arşividir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan GÜLLÜ Arşivi