M.Fatih ERDOĞAN
Öğrencinin Korkuları
TEOG ve YGS Sınavlarına sayılı günlerin kalmasıyla birlikte bu sınavlara hazırlanan tüm öğrencilerde olduğu gibi benim bazı öğrencilerimde de okul korkusunun artmaya başladığını his eder gibiyim. Bu konuda neler yapabilirim, ne gibi önlemler alabilirim diye düşünürken Sayın Süleyman Beledioğlu’nun (bonus hocanın) bir makalesini okuduğum aklıma geldi. Sayın Beledioğlu’nun internet adresine ulaşarak köşe yazıları bölümünden aradığım yazıya kolayca ulaştım. Yazıyı bir solukta okudum ve yararlı olacağına inandığım için sizlerle paylaşmak istedim.
Öğrencinin Korkuları
“Korku insanın dikkatini kendi üzerine yönelten en güçlü duygudur. Korkup kendi üzerimize yönelttiğimiz duygularımız, çoğunlukla olumsuz ve yıkıcı nitelikteki duygulardır. Korku öyle bir şey ki, korku ve mutluluğu aynı anda yaşayan kişi, mutluluktan daha çok korkuya odaklanır.
Öğrencilerin herhangi bir arkadaşını ‘geride bırakmak zorunda olduğu rakibi’ olarak görmeye başlamasıyla birlikte, bir süre sonra, onu daha nitelikli ve başarılı, kendisini ise yetersiz ve başarısız olarak algılayacaktır. Bu algı kendi benliği üzerinde adeta bir arkeolojik kazıya dönüşecek ve geçmişteki bütün yanlışlarını, eksikliklerini, zorda kaldığı anları ve başarısızlıklarını düşünmekten başka bir şey yapamayacak hale gelecektir.
Öğrencinin normal sınırlar içerisindeki öğrencilik korkularının bu tür bir ağırlaşmaya doğru gitmesini takiben, kaygı bozuklukları baş gösterecektir. Kaygı bozukluğu yaşayan çocuk, sürekli olarak derslerini, sınavlarını ve de ödevlerini olduğundan daha çetin görevler diye algılamaya başlar. Derslerini ve ödevlerini başaramayacağını sıklıkla ve ısrarla dile getirir.
Ailelerin çocuğun bu kaygı bozukluğuna sürüklenerek, bütün öğrencilik girişimlerini, yerine getirilemez görevler olarak görme sürecinin doğru ve yerinde atılacak olan psikolojik destek ve eğitim desteği nitelikli adımlarla ortadan kalkacağını bilmemeleri ve panik olmamaları gerekmektedir.
Öğrencilerin yaşadığı okul korkularının (fobi) gelecekte yaşama dair her şeyden korkuya dönüşebileceği unutulmamalıdır. Özellikle, çocuklar önceleri hastalık ya da başka bir bahane ile anne ve babasının bilgisi ışığında okula gitmezler. Okul saati geçince de ne hastalık ne de herhangi bir sorun kalır. Bu aslında akut okul fobisinin başlangıcıdır ve çocuk okula gitmediği ve evde kaldığı zamanlarda, ödevlerini dahi yapar, mutludur neşelidir.
Akut okul fobisi (korkusu) ilköğretimden lise yıllarına kadar uzanabilmektedir. Maalesef ki akut fobinin ileriki yıllarda kronik okul fobisine dönüşme olasılığı çok yüksektir. Tabi ki, aileler önlemini almazsa. Kronik okul fobisinde (korkusunda) öğrenci sadece okula değil birçok yaşam koşullarına uyum zorluğu yaşamaya başlar. Kronik okul fobisi yaşaya öğrenciler, daha önce severek yaptıkları her şeyden uzaklaşmaya ve kendi içlerine kapanmaya başlarlar.
Kronik okul fobisi yaşayan çocuklar evin içinde sıkıntılı bir şekilde vakit geçirirler.
Okul korkusu (fobisi) özellikle aşırı korumacı annelerin çocuklarında görülmektedir.
Bu anneler sürekli olarak çocuklarını memnun edip, onların sevgisini kazanmak için mücadele verirler. Çocuklarını gözlerinin önünden ayırmazlar.
Bu anneler çoğunlukla çocuklarını anaokuluna göndermekten kaçındığı gibi, arkadaşları ile oyun oynamasına da izin vermek istemezler.
Bu şekilde aileye aşırı düzeyde bağımlı ve adeta yapışık olarak yaşamını sürdürmeye çalışan bir birey ortaya çıkar. Korumacı ailesi tarafından tüm ihtiyaçları sürekli olarak karşılandığı için çocuk çok talepte bulunan ve elde edemeyince de hileye başvuran bir karakter özelliğine bürünür. Anne ve babanın gerekli disiplini sağlayamaması egemenliğin, çocuğa geçmesini sağlar. Çocuk ailenin bütün işlerine karışır. Kendini tek karar verici olarak ilan eder.
Bakın! Nereden nereye geldi basit bir okul korkusu.
Aileler lütfen dikkat ediniz, lütfen danışınız.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.