Dr. İmbat Muğlu
Ölüm diyarı Bağdat
Dicle nehrinin iki yakası üstüne kurulan Bağdat; tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, İslam âleminin tarihi ve ticari olarak merkezi olmuş, 400 sene üç kıtaya hükmetmiş cihan devleti Osmanlı İmparatorluğu idaresi altında kalmış kadim bir şehirdir.
Osmanlı'nın en görkemli dönemlerinde Kanuni Sultan Süleyman tarafından alınmış olan şehir Osmanlılar döneminde devamlı olarak geliştirilmiş ve ihya edilmiştir. Lozan Antlaşması'na dek hukuken Osmanlı Devleti'nin idaresi altında olan Irak 23 Ağustos 1921 tarihinde bir krallık haline geldi ve bu krallığın merkezi yapıldı. Osmanlı’dan ayrıldıktan sonra huzur bulmayan bu topraklar ne yazık ki her gün ölüm, zülüm ve kanla anılmaya devam etmektedir. I. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiliz sömürgesine giren Irak 1930 yılında Kral Faysal'ın öncülüğünde bağımsız bir devlet olmak için Birleşik Krallık ile bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşmadan kısa bir süre sonra Milletler Cemiyeti'ne katılan Irak, bağımsız bir devlet olma yolunda ilerlerken 1933 yılında Kral Faysal'ın ölümü ile ülkede bir anda dinsel , mezhepsel ve etnik çatışmalar şiddetli bir şekilde başladı. II. Dünya Savaşı’nda taraf olmayan Irak savaş sonrası dünya üzerindeki güç dengelerinin büyük değişmelerinde tarafını bu dönemde Sovyetler Birliği yanında yer alarak gösterdi. ABD ve Birleşik Krallık ’tan uzaklaşan Irak’ta 1958 yılında kanlı bir darbe oldu ve krallık devrilip cumhuriyet ilan edildi. Sovyetlerin etkisinde kalan Irak’ta bu dönem özellikle komünizm ve etnik milliyetçilik hızla yayıldı. Irak'ta yaşanan bu değişiklik komşusu Suriye’de de benzer bir askerî darbe yaşamasına sebep oldu. Orta Doğu'da yaşanan bu gelişmeler ABD ve Birleşik Krallık’ı tedirgin etmiştir. ABD, Lübnan'a askerî müdahale yaparken Birleşik Krallık, Ürdün'deki karışıklığı bahane ederek burayı işgal etti.
Orta Doğu'da tek bir Arap devleti kurulmasını benimseyen Baas ideolojisi Suriye’den Irak’ta etkili olmaya başladı. Arap ülkelerinin İsrail'e karşı ağır bir yenilgi aldığı Altı Gün Savaşı'ndan sonra Irak’ta iktidar tamamen Baasçılara geçti. Saddam Hüseyin Temmuz 1979'da, Irak devlet başkanı oldu. 1980 yılında İran ile Irak arasında savaş başladı. Galibi olmayan ama 1 milyondan fazla ölümün, yıllarca sürecek sefaletin çokça olduğu bu kanlı savaş 8 yıl sürdü. 16 Mart 1988'de Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in talimatıyla Halepçe'ye insanlık tarihinde sivilleri hedef alan en büyük kimyasal saldırı düzenlendi. Dünya tarihine Hiroşima ve Nagazaki’den sonra 20’inci yüzyılın en büyük kimyasal saldırısı olarak kaydedilen Halepçe Katliamı’nda çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 5 bini aşkın kişi, savaş uçakları ile düzenlenen bombardımanda kullanılan kimyasal silahlarla yaşamını yitirdi. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) raporuna göre bu kimyasal saldırı, günümüze kadar 43 bin 753 aşkın kişinin ölümüne, 61 bin fazla kişinin de sakat kalmasına sebep oldu. Saddam Hüseyin İran Savaşı ve Halepçe Katliamı sonrası rahat durmadı. Buralarda aldığı ağır kayıpları ve başarısızlıkları 1990 yılında Kuveyt’i işgal ederek telafi etme yoluna gitti. Irak’ın Kuveyt’i işgali üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Irak birliklerinin Kuveyt topraklarından şartsız ve derhal çekilmesini isteyen bir karar aldı lakin Saddam yönetimi buna uymadı.
ABD öncülüğünde oluşan koalisyon 1991 tarihinde Irak ordusuna karşı hava taarruzu başlatarak Körfez Savaşı’nı başlatmış oldu. Çöl Fırtınası Harekâtı sonunda 27 Şubat 1991'de Kuveyt kurtarıldı. Ertesi gün yani 28 Şubat 1991’de Irak’ın kuzeyinde Kürtler, güneyinde ise Şiiler arasında ayaklanmalar başladı. Saddam yönetimi Kuveyt’i kaybetmesinin acısını adeta halkında çıkarcasına acımasızca bu ayaklanmalar kanlı bir şekilde bastırıldı. 2 milyondan fazla Iraklı Kürt Türkiye ve İran'a sığındı. ABD öncülüğündeki kuvvetler 1993, 1996, 1998 ve 2001 yıllarında Irak'a karşı hava saldırıları düzenledi ve sonucunda Irak halkı çok ciddi bedeller ödedi. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 1993 yılında yayımladığı raporda, ambargo sonucu ülkedeki açlık oranının çok yüksek bir seviyeye ulaştığı uyarısında bulundu. FAO, 1995'te yayımladığı raporda ise yarım milyon Iraklı çocuğun dayatılan ambargo nedeniyle açlık ve kötü yaşam koşullarından hayatını kaybettiğini duyurdu. Ölüme doymayan ABD ve Birleşik Krallık öncülüğündeki koalisyon kuvvetleri 11 Eylül saldırısı sonrası önce Afganistan’ı sonrasında 20 Mart 2003 tarihinde Irak’ı işgale başladı.
Sözde Irak'ı kitle imha silahlarından arındırmak ve Irak halkını özgürleştirmek yalanıyla Irak'taki Baas Rejimi'ne karşı saldırıya geçti. Ve 9 Nisan 2003'te başkent Bağdat'a giren koalisyon güçleri Saddam Hüseyin iktidarını devirdi. Aralık 2003'te Saddam Hüseyin yakalandı ve 30 Aralık 2006'da (Kurban Bayramı'nın ilk gününde ) asılarak idam edildi. Bu savaşta 1 milyondan fazla insan ölmüştür. Yüz binlercesi yerinden yurdundan edinmiştir. İşgalden bugüne kadar halk tarafında işgalci ABD güçlerine karşı direniş devam ediyor. Ayrıca Şiiler ile Sünniler arasında derin bir ayrışma ortaya çıkmış ve adeta iç savaşı andıran, günümüzde de devam eden şiddetli çatışmalar yaşanmaktadır. Ülkenin dört bir yanında eline silah alan örgüt kurmuş ve şimdiye kadar bu başıboş örgütler tarafından düzenlenen saldırılarda on binlerce insan ölmüştür. Bunca ölümler dışında ABD'nin Iraklı tutuklulara yaptığı hukuksuzluklar ve işkenceler büyük bir skandala yol açmıştır.
IŞİD(DEAŞ) terör örgütü ülkeyi kan gölüne dönüştürmüş milyonlarca insanı yerinden etmiştir. Irak’a “demokrasi getirmeyi” vadeden ABD arkasında büyük bir yıkım, ölüm ve kaos bıraktı… Irak halkı demokrasiye hasret ve Saddam Hüseyin’i arar oldular.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.