Gül Ayşe Yetmez
Safran Bolu
Gezimizin yeni durağı Karabük oradan size verebileceğim çok fazla bir şey olamayınca uzun süredir merak ettiğim Safranbolu ilçesine geçtim. İyi ki geçmişim, bence bu topraklarda yaşıyorsanız mutlaka görmeniz gerekir. Zaten sokaklarında Türklerden çok çekik gözlü uzak doğulu kardeşlerim vardı desem lafı nereye getirmek istediğimi anlarsınız. Karabük ilinin en büyük ve gelişmiş ilçesi burası. Safranbolu şehir merkezi ile Karabük il merkezi bitişik.
Klasik Osmanlı kent mimarisini yansıtan tarihî Safranbolu evleri ile ünlü olan ilçe, bu özelliği sayesinde 17 Aralık 1994 tarihinden beri Türkiye'de Dünya Miras Listesi'nde yer alan 9 kültürel varlıktan biri ve turistik ilgi çekmekte. Safranbolu ismini, bölgede yetişen ve nadir bir bitki olan safrandan almış. Kilosu 15 bin lira ve bu bitkiyi toplayarak geçim yapan dünya kadar insan var.
Tarihte Paflagonya olarak adlandırılan bölgede ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmış.
Her yer orman. İlçeden geçen 2 çay 1 dere kalyonlar oluşturmuş. Zemin tamamen kayalık. Ev yapılacak düz arazi yok. Kalyonların üzerlerinde eğrelti gibi duran barakaları görmelisiniz. Ve bunlarda da ticaret yapıyorlar ve atölyeleri var.
Cincihan ve Cinci Hamamı şehrin çarşı denilen yerin ortasında. Burada bulunan kahvelerde közde bakır cezvede pişirilen kahve harikaydı.
Gelelim meşhur evlere;
1994 yılında dönemin DYP den olan belediye başkanının yoğun çalışmaları ile kent Dünya mirası listesine girmiş. Evlerin avlu ve giriş katları taş, üst katlar ahşap. Bu evlerde her ayrıntı düşünülmüş. Duvar süslerinden nişlere inanamazsınız ne ayrıntılar ne incelikler. En üstte yatak odaları bulunuyor. Büyük gelinin odasında eskilerin “ağlama odası” dedikleri bizim bölmeçler gibi yer var. Buraya gelin hanımdan başkası giremez. Ayrıca bu odadan çocuk odasına açılan bir kapı. Mesela oda kapıları paravanlarla korunmuş, dışarıdan gelen hemen içeriyi göremiyor.
Orta kat haremlik selamlık oturma odalarına girişse müştemilat ve diğer bölümlere açılmakta. Evlerin banyoları gömme. Tabii envayi çeşit ahşap oymalarını unutmamak gerek.
Dış görünüşlerine gelince, dik bir yamaç düşünün.30 – 40 ev. ben akşamüzeri bir saatte baktığımda hiçbir evin gölgesinin bir diğerinin üzerine düşmediğini görüp hayret içerisinde kaldım. Yani bir ev diğer bir evin güneşini engellemiyordu. Ayrıca evlerin penceresinden bakan biri bir başka evin penceresini de göremiyor. Nasıl bir ince mimari hesaplama var bilmem anlatabildim mi.Dış cephe boyama rengi beyaz. Ahşapların üzeri yalnız cila. Birde en bayıldığım şey. Safranbolu Karadenize yakın dolayısı ile nem ve sıcaklık bu mevsimde yoğun. Evlerin bir kısmında giriş katında taş havuz var ve camlar kapandığında doğal klima görevi var bu havuzların.
Esnaf dünya tatlısı insanlarla dolu.ne umursamaz ne işbilir. Çok içten. Orijinal lokum atölyelerinin önünde ikramlık tepsiler var. Demircilik ve atölyeleri mevcut. Çünkü restore edilen konaklarda orijinal metal kullanmak zorundalar. Bütün kadınlar çalışıyor. Elişi yapanı da var, yemek yapıp satanı da. Bir kere çok kibarlar. Selamlaşırken bile ayaktalar.
Tek zorluk yürümekte. Yerler taş. Size tavsiyem lastik ayakkabılarla gidin. Ama mutlaka gidin. Hiçbir şekilde pişman olmazsınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.