Abdullah  Şanlıdağ

Abdullah Şanlıdağ

Tencere teorisi Ak Parti'ye işlemiyor!

Merhum Süleyman Demirel'in siyasi literatörümüze kazandırdığı birçok vecizesi vardır. Mesela "Yollar yürümekle aşınmaz.

Gap'ı kimseye gap diye gaptırmam.

Dört kaz teslim etsen, akşama üçünü kaybedip gelir.

Bulun 226’yı düşürün hükümeti.

Demokrasilerde çareler tükenmez.

Dün dündür, bugün bugündür.

Şapkamı alır giderim."

Siyasetin yozlastığı, pahalılık ve enflasyonun zirveye çıktığı dönemlerde de " tencerenin devirmeyecegi iktidar yoktur" sözünü söylerdi, Demirel.

Ak Parti iktidarı, tencere teorisine yenik düşmedi. "Tencerenin devirmeyeceği iktidar yoktur" vecizesi, Tayyip Erdoğan'a işlemedi. Pahalılık ve yüksek enflasyona rağmen Erdoğan bir kez daha rakiplerini ters yüz etti. Aslında bir pahalılık olduğu kesin ama anlamadığım şu: Caddeler araba yoğunluğundan geçilmiyor, herkesin evinin önünde enaz iki araba, son teknoloji cep telefonları.. Pahalılık ise hiç kimsenin umurunda değil. Aklıma bir fıkra geldi.

 

Devri zamanında, hani padişah ekonomide kötüye giden işleri düzeltmek amacıyla vergileri her artırdığında vezirine tebdil-i kıyafet edip sokakları denetlemesi görevini verirmiş ya. Vezir de her seferinde, “Merak buyurmayın asaletmeabım, irade buyurduğunuz yeni vergi ahalinin umurunda değil” raporunu verirmiş. Son vergi artışı üzerine “Haşmetlüm, yeni vergiden sonra hiç beklemediğim bir durumla karşılaştım, millet işi gücü bırakmış, gülüp oynamaya başlamış” deyince padişahın rengi atmış. “İşte şimdi yandık” demiş.

Bizde millet henüz gülüp oynamıyor. Demek ki, ülkede pahalılık var ama alım gücü de devam ediyor. Ak Parti ilk on yılında milleti zenginleştirmese de refah seviyesini yükseltti. Reis işini bilir. Zam ve vergilerle bir Parti'nin iktidarı uzun ömürlü olmaz. Üretime dayalı ekonomik model kaçınılmazdır. Adalet, herkes için olmalı, özgürlük de..Henüz millet oynamaya başlamamışken bir şeyler yapılmalı.

Eskilerin sıkça kullandığı bir atasözümüz var: "Ayağını yorganına göre uzat" Bu sözün çok basit açılımı şudur:Gelirinle giderini ayarla, israfa kaçma. 10 liralık gelirin varsa, 20 liralık harcama yapma. Her ay 10 lira açık verirsen, yıl sonunda iflas bayrağını çekersin.

Yazımı kaleme alırken, mahallenin bakkalı ekonomik kriz hakkındaki görüşümü sordu. Depremden önce 80 liraya sattığı zeytinin kilosunun bugün yerinde 125 lira olduğunu ifade etti. Deprem bölgesinde ev kiraları çıldırmış durumda. 5 bin lira olan 3+1 konutların kirasını 15 bin lira yapan devlet değil, depremzede vatandaş. Devletin yükü ağır, bu kadar harcama ve yatırımın üstesinden nasıl gelineceğini düşündüğünüzde, yapılan zamların ve artırılan vergilerin kaçınılmaz olduğu aşikardır. Ancak uzun vadede milletin de yorgun düşüp zamlara isyan edeceği de bir gerçektir.

Ülkelerin iyi giden ekonomilerinde üretimin, istihdamın artırılmasının, cari açığın kapatılmasının ve ihracatın artmasının çok önemi vardır. Yabancı sermaye de bir o kadar önemlidir. Türkiye, çok güçlü bir ülke olmasa, bunca badire'nin altında çöker. Bir taraftan terör, bir taraftan salgın hastalık, diğer taraftan deprem,sel felaketleri ve orman yangınları gibi doğal afetlerle mücadele ederken, aynı zamanda da tüm dünyayı kasıp kavuran ekonomik krize yenik düşmemeye çalışıyor.

Şirketler ve fabrikalar batarsa  işsizlik artar,  pahalılık tavan yapar.  Faizler yükselebilir ve finansal sistem de çökebilir. Böylece toplumda buhran yaşanır. Ülkelerde yaşanan tüm bu kötü sürece ekonomik kriz deniliyor. Allah'a hamd olsun, Türkiye henüz bu eşiğe gelmedi. Deprem bölgesinde dahi çöken fabrikalar ayağa kaldırıldı, yüzde 60 kapasite ile çalışmaya başladılar.

Yaşım itibariyle Özal'dan berisini çok iyi biliyorum. Türk siyaseti çok renkli bir kumaşa benziyor. Geçmişte tüm siyasi parti iktidarları kemer sıkma politikalarına yönelmişlerdi. Liberal ekonomilerde kültürel, sosyal, dini ve milli değerler, üst yapıyı, ekonomi ise alt yapıyı oluşturur. Paranız yoksa, ülkeniz ekonomik kriz içerisindeyse, pramidin üst katındaki tüm değerler bundan olumsuz etkilenir. Türkiye'de bir ekonomik kriz varsa da, alım gücünde bir daralma yok. Piyasada her istediğinizi bulabiliyor, gücünüze göre alışverişinizi yapabiliyorsunuz. Ekonomist değilim ama ülkemdeki ekonomik sistemin omurgasının kapitalizme dayandığını biliyorum. Kapitalist serbest piyasa ekonomisi, uzun vadede ülkeyi iflasın eşiğine götürür. Eski siyasetçiler, yastık altındaki ölü paranın piyasaya sürülmesini tavsiye ederlerdi. Sıcak para akışını sağlayacak olan bu tedbirle kısmen de olsa piyasalar rahatlar. Çokulusluluktan ziyade ülkenin yerli ve milli kaynaklarına yönelmek elzemdir. Her alanda israf önlenmeli ve rüşvet, iltimas ve haksız kazanç gibi meşru olmayan yapılanmaların önünü almak gerekiyor. "Pahalılık var, ekonomik kriz yok" demekle, krizin gerçekliğini ortadan kaldırmış olmuyorsunuz. Enflasyon ve hayat pahalığının önüne geçmek için, sanayi sektörünü ayağa kaldırmalı, tarım ve hayvancılık yeniden canlandırılmalıdır. İstihdamı artırarak işsizliğin önüne geçilmelidir. Gelir-gider  dağılımındaki adaletsizlik önlenmeli, bir kişiye dokuz, dokuz kişiye bir pul verilmemelidir. Kamu malının korunması ve özellikle önemli merkezlerdeki tasarruf tedbirleri artırılmalıdır. Ticaretin canlanması için ne gerekiyorsa yapılmalı, uluslararası ölçekte ülkeler arası ilişkiler zarar görmeden, kendi ülkemizdeki kaynakları çalıştırmamıza mani olan anlaşmalar iptal edilmelidir. Kapitalist iktisadi sistemin uzun soluklu ayakta kalmasının imkanı yoktur. Bu kokuşmuş ve çürümüş sisteme İslami bir reçeteyi yamama gibi bir handikapım yok. Lakin İslam iktisat sisteminden başka kurtuluş yolumuz da bulunmuyor. Sizin için ne kadar bağlayıcı olur bilemem. İşte kurtuluş reçetesi:" İyi bilen bir topluluk için Allah’tan daha güzel hüküm veren kim olabilir!” Maide Suresi 50

İslam iktisat sisteminin, bugün karşı karşıya olduğumuz sorunları kökten çözecegine yürekten inanıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Abdullah Şanlıdağ Arşivi