Abdullah  Şanlıdağ

Abdullah Şanlıdağ

Dindar, muhafazakar İslamcılığın geldiği nokta

Ak Parti'nin sessiz demokratik devrim ve reform dönemleri gerilerde kaldı.

İslamcı söylemi zaten hiçbir zaman olmadı. Daha müreffeh ve yaşanabilir bir ülke inşa eden Ak Parti, düşünce ve fikir özgürlüğünün önündeki bazı engelleri kaldırdıysa da farklı düşüncelerden gazeteci ve fikir adamlarının baskılandığı bir gerçek. Vesayeti bitiren iktidarın önünde en büyük engel Kürt sorunu, pahalılık, terör ve bazı hukuki (Anayasal) konulardaki tıkanıklığın ortadan kaldırılmaması.

Sağlık sektöründe ve savunma sanayinde oldukça başarılıdır. Dış politikamız da öyle. Resmi bayram kutlamalarındaki soğuk ve resmi hava bitti. Dolayısıyla iktidarla muhalefet partilerinin arasındaki rekabet de bitti.

DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM

Eskiden resmi bayramlar, kendisini kutlamaya mecbur hissedenlerin dışındaki kesimlerce kutlanmazdı. Tabi bunun sosyolojik ve dini sebepleri vardı. İslami duyarlılığı olan dindarlar, muhafazakârlar, Kürtler, gayrimüslimler ve Cumhuriyet sonrası tarihe dair başka bir hikayesi ve olumsuz bir hafızası olanlar resmî törenlerden kaçınmayı tercih ederlerdi. Anıtkabir'de bulunmak ve görünmek iyi sayılmazdı. Aslında o kesimin de Cumhuriyetle bir kavgası yoktu. Sadece geçmişe dayanan acı hatıra ve hikayeler vardı. Demokrasi ve çoğulculuğa (Cumhur) dayalı sistemden ziyade laiklik ve Kemalizm gibi dayatılan ideolojiden rahatsızdılar. İki binli yıllara kadar bu böyle devam etti. Şimdi resmi bayramların hepsinde bir coşku hâkim. Refah Partisi zamanında CHP ve egemen güçler, Atatürk ve Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına tutkulu bir katılım sergilemeyen muhafazakar kesimi köşeye sıkıştırıp, sistem karşıtı olduklarını deklare ederdi. Tüm kesimler için söylüyorum, Kemalizm veya Atatürkçülük iç tartışmayla demokratik bir dönüşüm yaşamadığı gibi, bu ideolojinin müntesipleri geçmişle yüzleşmediler. İktidar da bu noktada yeni bir vizyon ortaya koyamadı. Neredeyse 23 yıllık bir zaman geçtiği halde hala darbeci Evren' in 12 Eylül ürünü olan anayasasını bile tam anlamda değiştiremedik.

Resmî ideolojinin yeniden itibar görmesi arttı. Hatta muhafazakar kesim, eski rutin ve kurulu düzenin ritüellerini daha fazla sahipleniyor. Demokratik dönüşümün zayıflamasıyla Kemalist damar yeniden güçlendi. Eskiden dindar kesim resmi ideoloji ve Kemalizmi (siyaset arenasında yer alan dindarlar) utangaç bir şekilde kerhen savunurdu. Ama artık Atatürkçülük, Kemalizm ve resmi ideolojinin ilkelerini çok daha coşkulu biçimde savunan muhafazakarların sayısı gittikçe artıyor. Hatta içimizden bazıları, geçmişte dindarların fikri önderliğini yapan entelektüel kesim bile, yıllarca boşu boşuna Atatürkçülük konusunda yanıldıklarını ifade etmekten geri durmuyorlar.

Eskiden sistemin merkezinde asker ve sivil bürokrasi, devletçi sermaye ve kapitalist eşraf vardı. Alt ve orta sınıf sistemin çeperinden uzak tutulurdu. Sosyolojik ifade ile arz edecek olursam: "Seçkinler ve sıradan vatandaşlar,” “atanmışlar ve seçilmişler kavgası” şeklinde süren ve tarihsel süreci yüz yıla dayanan sosyolojik bir hikayeden bahsediyoruz.

İşte bu sebepten dolayı insan haklarına dayalı adil bir hukuk sistemi önceliğimiz olmalı. Herkes geçmişiyle yüzleşip hatalarını tashih etmekle mükelleftir.

Bu topraklarda insanca yaşamak istiyoruz. Düşünce ve fikrin kuduz köpek gibi kovalanmadığı, öteki düşüncelere de hayat hakkının tanındığı bir dünya...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Şanlıdağ Arşivi