Asuman SOYDAN ATASAYAR
Tökezliyor Küheylan
Resim atölyesinde oldukça yetenekli genç ve orta yaşlı hanımlar vardı resim sanatına ilk başladığımda. Gayet hevesle başlamıştık çalışmalara. Resmin temeli sayılan karakalem çalışmamızda ilk objemiz olan bir çay bardağına ne kadar emek verdiğimizi anlatamam size. İlkokuldan beri resmimin güzel olduğu söylenirdi ama uzun yıllar elime kalem almamanın etkisi miydi, yoksa yaşım mı geçmişti; ne çok uğraşmıştım bir bardak barajını aşıncaya kadar. Bir bardak deyip geçmeyin. İlkokul çocuğuna harfleri yazmak neyse bardak da bizim için oydu. Meğer neler varmış bir bardak çiziminde. Perspektif, simetri, derinlik, gölge, tonlama...
Hoş bir ortamda güle oynaya çalışıyorduk. Ama birkaç hafta geçtikten sonra bazılarının çalışma şevkleri kırılmaya başlamıştı teker teker. Evlerinde yakınları tarafından çalışmaları alay ediliyor, beğenilmiyormuş. Eşleri, kardeşleri, arkadaşları tarafından olumsuz eleştirilere maruz kalan, dalgaya alınan narin yapılı hanımlar kötü etkilenmişlerdi.. Çalışmaya devam etmekten vazgeçenler hızla çoğalmış, direnenler olarak biz beş-altı kişi kalmıştık. Oysa aynı sorunları biz de yaşıyorduk. Cehalete karşı azim silahıyla düşe kalka ilerliyorduk. Şevkimizin kırılma noktalarına gelip gelip gidiyorduk.
Eleştirmek dünyanın en kolay işi ne olsa... “Al da sen yap bu kadar eleştiriyorsan!” deyip fırçayı veya kalemi ellerine tutuşturmak gerekiyor bu insanların… Eleştirenlerin keşke niyetleri kişiyi ileriye taşımak olsa içim yanmayacak. Bir hazımsızlığa kurban gidenlere üzülüyorum...Eline fırçayı alandan hemen mükemmellik bekleyenlerin asıl amaçları belli oluyor!
"Meyveli ağaç taşlanır, kavak ağacını hiç taşlayan gördünüz mü?” sözüyle teselli olunsa da kırılmamak mümkün olmuyor. Emeğin taşlanması, aşağı çekilen yengeçlerin akıbetini doğuruyor çoğu zaman.
Zaman ilerleyip ortaya yağlı boya resim tablolarım çıktıkça bazılarının niyetleri iyice aydınlanmaya başlamıştı. Ne zaman resimlerim söz konusu olsa, ya duymazlıktan gelinir, ya da ünlü Rus ressamlarından veya Rönesans ressamlarından söz açarak onları methetmeye başlardı çok bilmiş birileri. Onların adil olmayan konuşmalardan alıp başımı gidesim gelirdi benim de. Hele birisi var ki, resimlerimin değerli olmadığı imasını her defasında yapardı nedense?
Müzayedelerde değeri ölçülemeyen tablolarla benim çalışmalarımın boy ölçüştürülmesine karşılık , “ o tablolar ressamının belki bininci çalışmasıdır. Üstelik onlarla yarışmak için değil, bir hobi çalışması bunlar” dememe rağmen, aynı terane devam ediyordu.
” EL İNSAF!" diyesim geliyordu ama susuyordum.
Sanatın sonu olmayan bir derya olduğunu bilmezler. Asla tamam olmak diye bir şey yoktur. Mükemmellik diye bir şey de yoktur. Güzellik izafi bir kavramdır, kişiden kişiye değişir. Beğenirsin beğenmezsin saygı duyulur ama yıkıcılık affedilmiyor.
Eleştirilmeyen sanat ve edebiyat olmaz elbette eleştirilmeli…hem de kıyasıya…o konuda bilgisi olanın eleştirmesi kadar istifadeli bir şey yoktur sanatçılar için. Ama eleştirirken rencide etmeden, yıkmadan, güzel ve iyi yönünü de göstererek eleştirmek gerekli… Amaç; yengeçlerin yaptığı gibi birbirini geriye çekmek değil ileriye iteklemek olmalı ki bunun adı eleştiri olsun. Yoksa hazımsızlığın ta kendisidir.
Öyle insanlar var ki ağzınızla kuş kapsanız fark etmemiş gibi dururlar. Fetihler yapsanız yetersiz bulur, şaheser çıkarsanız üzerindeki mikroskopik tozlardan başka bir şey görmez. Bu gibi kişilik bozukluğu olanlar her hâlükârda dudak bükmeyi, açık bulmayı maharet zannederler. Onlar kusur ve eksikle beslendikleri için doyuma ulaşmak uğruna davulun düzüne de tersine de vuracaklardır... Kusursuzluk Allah’a mahsus olmasına rağmen kusursuzluğu sunsanız önüne yine de kendilerince bir kusur veya kulp bulacaklardır; amaçları sizi yolunuzdan alıkoymak olduğu için..
Koşmak, ileriye gitmek, başarmak isteyenlerin önüne maddi veya manevi bir takoz koyuyorlar ne yazık ki. Bilek gücüyle olmazsa psikolojik silahla insan enerjisi tüketiliyor bu verdiğim örnekteki gibi… Dar kafalı ve hazımsız yürekli yengeçlere aman dikkat edelim!
Oscar Wilde “Bir arkadaşın acısına herkes katılır ama başarısına ancak gönlü yüce olanlar katılır” diyor.
Çelmeler olmasaydı, tozlanmazdı hür meydan
Nasıl koşsun dörtnala, tökezliyor küheylan?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.