M.Fatih ERDOĞAN
Türk Bayrağı
Geçtiğimiz haftaydı. Dostum Nejat Karpuzoğlu telefonla iki konu hakkında beni uyardı. Birincisi; ‘Kurumların bayrak direklerine çekili olan bayrakların kirlenmişliği ve yıpranmışlığı’ hakkındaydı. İkincisi ise; ‘Bahçelievler Camiine konulan yağmur oluklarının bu güzelim eseri görsel yönden nedenli çirkinleştirdiği’ hakkındaydı. Nejat Abi; ‘Fatih Hocam arada sırada da olsa güzel konulara değiniyorsun, bu iki konu hakkında da bir yazı yazmanı istiyorum’ deyince bu haftaki yazımın konusu belli oldu.
Duyarlı adam bizim Nejat Abi. Görmek için bakanlardan kısacası sayısı gittikçe azalan adam gibi adamlardan. Telefonda sesi titriyordu; ‘Fatih Hocam, bu aralar resmi kurumlarımızın gönderlerinde çekili olan Türk Bayraklarına alıcı gözle baktığın mı hiç? Ümit ederim ki bakmamışsındır. Bayrakların durumu yürekler acısı. Kuldan utanmazsa insan Allahtan korkar. Al kırmızı olması gereken şanlı bayraklar kirden midir, kızgın güneşten mi bilinmez morarmış, kararmış, görenlerin ruhunu karartan bir hal almış. Ben birkaç yeri aradım ama ilgilenen yok. Sen yazarsan belki birileri ilgilenir’ diyordu. ‘Başım gözüm üstüne’ dedim ve işe koyuldum.
Hepimiz bayrağımıza karşı duyarlı olmalıyız, Bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü simgeleyen bayrağımıza gereken saygıyı göstermeliyiz. Bunu hem örf ve geleneklerimiz hem de yasalarımız emretmekte. Bizim için ‘Ninelerimizin seccadesi, analarımızın başörtüsü, bacılarımızın gelinliği ne ise Bayrağımız da o değil midir? Bizim için Başörtüsüne uzanan elleri kıran Sütçü İmam ile Bayraksız Cuma Namazı kıldırmayan Rıdvan Hocanın’ ne farkı olabilir?
Nejat Abi uyardıktan sonra birkaç yere bende baktım. Söyledikleri az bile. ‘Bayrağımız inmesin, ezanımız susmasın’ diye kıldığımız her namazda dualarımıza aldığımız bayraklarımızı bu çirkinliklerden kurtarmak çok mu zor? Hayır, neden zor olsun ki… Sorumluluklarını bilen, Allahtan korkan, bu yüzden her gün beş vakit namaz kılan sevgili amirlerimizden haftanın bir vaktinde kurumlarında çekili olan bayrakları ziyaret etmeleri istenilirse bu iş kolayca hallolur. Bakan gözlerle bakıp ‘Bayrağımıza yakışmayan bir durum varsa’ yenisini çektirebilirler. Yapmıyorlar mı, kendilerini önce amirlerine sonra Allaha havale ederiz olur biter. Amirleri bir şey yapmazmış, kendisi bilir. Ama bilsinler ki ‘Rıdvan Hocanın iki eli yakalarında’ olacaktır. Başlarına bir musibet gelirse bu yüzdendir…
Gelelim Bahçelievler Camiimizin durumuna! Uzunca süreden beri bu güzel Camiimizde bir tadilat çalışması yapılıyor. Tuvaletler ve bazı mekânlar yeniden düzenleniyor. Amenna. Yapanlardan da sebep olanlardan da Allah razı olsun. Buraya kadar her şey çok güzel, bir problem yok. Sözümüz ‘Kubbelerden aşağıya kadar açıktan indirilen teneke yağmur oluklarına. Bu olmamış ağabeyler. İster küsün ister darılın ama gerçekten bu olmamış, yakışmamış abiler… Hani ecdadımızdaki o estetik anlayışı? Hani tarihi eserlerimize karşı gösterilmesi gereken özen ve itina? Bence gözden kaçmış. İnanıyorum ki Camiinin tadilatıyla ilgilenen ‘o güzel insanlar bu çirkinliği’ düzeltecektir. Bu güzel insanlar bilir ki ‘küçük şey yoktur.’ Allah hayırlarını kabul eder inşallah…
SELÂTİN (PADİŞAH) CAMİİ
Osmanlının cefakâr sultanları fütuhat peşinde koşmaktan Kâbe-i Mükerreme’yi ziyarete fırsat bulamamışlardı. Bu mübarek insanlar Kâbe sevdasını bastırmak için muhteşem Camiler inşa ettirmişlerdi. Sultan Ahmet Camii, Süleymaniye Camii, Selimiye Camii ve Fatih Camii gibi her biri bir sanat eseri olan bu camiler, bütün dünyanın hayranlıkla seyrettiği muhteşem eserlerdir. Asırlarca süren savaşlar yüzünden fakir ve bitap düşen Anadolu insanı uzun yıllar İstanbul’daki bu Selâtin Camilerine bakarak o muhteşem mazilerini anarak yaşamışlardır. Şükürler olsun ki her konuda birazcık kendine gelen Yüce Milletimiz Anadolu’nun dört köşesine büyük, ulu Camiiler inşa ederek bu camilere birer Padişah ismi vermeye başlamışlardır.
Kahramanmaraş’ımızın en görkemli tepesi olan Mercimek Tepede de böyle bir Selâtin Camisi yükselmiştir. Adı Abdulhamid Han olan bu Camiimiz dostların yüreğine su serperken düşmanların yüreğine mutlaka korkular serpmektedir. Artılarıyla, eksileriyle bizim olan bu şaheserle ne kadar övünsek haktır.
“Bizi yükselten, dinimize karşı duyduğumuz büyük aşktır” diyen Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Han’dan ve bu şaheserin yapımında emeği geçenlerden Cenab-ı Hak razı olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.