Ahmet Doğan İLBEY
12 Eylül darbesinin elebaşı nü-sever Evren’in akıbeti
12 Eylül darbesinin cebrî ve askerî gücü sayesinde gayr-ı meşru cumhurbaşkanı olan general Evren “Darbe yapmak anayasada suç değildir. Kurucu iradeleri yargılamak, ihtilâlcinin bir başka ihtilâlci tarafından yargılanmasıdır” ve “asmayalım da besleyelim mi?” şeklinde siyaset ve idare tarihinde duyulmayan sözler sarf eden garabet ehli bir zavallıydı. Erzurum’da bir ramazan günü miting kürsüsünde su içince Erzurumlular meydanı terk ettiler diye cezalandırma yoluna gidecek kadar zayıf karakterli biriydi.
12 Eylül 1980 Askerî darbesinin elebaşları tarafından yürürlüğe sokulan “Millî Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağı” ifadesinin yer aldığı Anayasa’nın 15. maddesinin 2010’da referandumla kaldırılmasının akabinde general Evren’in “Anayasaya evet çıkarsa, ben bunu kabul edemem, tabancamdaki kurşunlardan biri, her şeyi bitirmeye yeter. Bendi kendi işimi kendim hallederim. Onlara beni yargılama zevki tattırmam” demesi onun şerefli Türk ordusuna yakışmayan bir ruh hastası olduğunu göstermiyor mu? “Hoca çocuğu olduğunu ve Kur’ân’a inandığını” söyleyen bir kişi kafasına kurşun sıkıp intihar eder mi?
“KAFAMA KURŞUN SIKARIM” DİYEN EVREN DARBECİYDİ
İntihar etmesinden korkan yakınları evindeki silahları topladıklarını duymayan kalmadı. Ahbapları ve ailesiyle bir aradayken sık sık “Yüzde doksan iki oy verenler nasıl olup da bugün sesini çıkartmıyor” diye hayıflanırmış. 27 Mayıs Darbesi’nden bu yana tımarhâneye düşen, akıl sağlığını kaybeden nice darbeci generallerde görülmeyen trajik bir akıbet bu. Bu sözleriyle insan-ı kâmil bir çizgide dünya hayatını tamamlamaya niyetli olmadığını belli etmişti. “Ben bir darbe yaptım, vicdanım rahatsız; mahkemenin hakkımda vereceği kararı başımın üstüne koyup milletimden ve hukukunu çiğnediğim mazlum insanlardan af dileyerek âhirete öyle göçmek istiyorum” diyememişti. Aklından zoru olacak ki haklı olduğunu beyan ederek “Ömrüm müsaade ederse yargılamanın sonucunu ve aklandığımı görmek istiyorum” demişti.
“CUMA NAMAZI KILMASAM DA OLUR, BİZLER DEVLET ADAMIYIZ”
Eski Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç’ın yazdığına göre, Evren’in eşinin cenaze namazı cuma gününe denk gelir. “Cuma namazı kılmasam da olur. Bizler devlet adamıyız, namaz ise avamın işidir, cumayı kılmak onların işi...” diyerek, dışarıda mahiyeti ile bekler. Seküler zihniyetin hâkim olduğu eğitimin mahsulü olan nü-sever general Evren’den bu neticenin hâsıl olacağı belliydi. Fenâ bir akıbet bu. İçinde yaşadığı toplumun gözünde zavallılaşarak ve çürüyerek ölmektir bunun adı.
HEM DARBECİ, HEM NÜ-SEVER
General Evren’in darbecilikten başka bir ağır kusuru daha vardı: Nü-severlik. Hem darbecilik hem nü-severlik gibi iki kötü huyu olan bir başka beşer var mıdır dünyada? “Asmayalım da besleyelim mi?” ifadeleri ve kanlı darbeciliğinden ötürü onu hiç sevmemiş olan Türk milleti cibilliyetsizliğinden tezahür eden yüz kızartıcı bu huyunu da duyunca ahlâken “düşük adam” ilân etmişti. 5 Mart 2002 tarihli gazetelerde “Paşam, n’olursun nü resim Yap” başlığıyla verilen “Bazı büyük bayan sanatçılarımızın çıplak tablolarını yaparak ülke gündemini meşgul etmişti Sayın Paşa. Son çalışmalarında ‘Nü’ diye bilinen çıplak kadın tabloları yapma konusunda oldukça fazla mesai sarf ettiği de yine efkâr-ı umumiyenin mâlumatları dâhilindedir…” şeklinde haberi okuyan herkes “utanmaz adam” diyerek kınamışlardı.
Emekli olup “Marmaris sâkini” olunca şenaat ve ahlâksızlık taşıyan “nü” ressamlığını âşikâr etmiş, doksanı aşan yaşına rağmen “nü” resimler yaptığını dünya âleme duyurmuştu. “Nü”: Fransızca’da çıplak vücut resmi demekmiş. Nü (çıplaklık) eski Yunan toplumunda tanrıların cinsî cazibesi ve fizikî güzelliğinden doğan estetik sanatı imiş. Çıplak kadın tablosu mânasına gelen bu hayâsız kelime Batılılaşmış entel çevrelerde yaygın olarak “çıplak kadın” anlamında kullanılıyor. Sûret tasvirinin dahi yasak olduğu İslâm irfanında böyle bir sanatın ahlâksızlık olduğunu söylemeye gerek var mı? Darbeci general Evren’in müptelâ olduğu nü resim sanatının millet değerlerine göre ayıp ve ahlâksız bir sanat olduğunu kabul etmemesi normal. Çünkü generallik Avrupa’dan ithal edildiği için Müslüman Türk askerî anânesiyle uyuşmıyor. Millet-i beyzânın bin yıldır devletlü arasında saydığı “şanlı paşa” lıkla zihnî ve fikrî, amelî ve ahlâkî bakımdan hiçbir benzerliği yok.
DARBECİLİKTEN DAHA AĞIR BİR SUÇ: NÜ RESİM YAPMAK
Bu bedbaht generalin darbecilikten, insan haklarını ihlâlden ve hukuka aykırı infazlardan dolayı müebbet hapis talebiyle yargılanması, Türkiye’nin her yerinde okullardan ve caddelerden adının silinmesi onun nü-severliğinin yanında çok hafif kalırdı. 12 Eylül darbesinin elebaşı olan general Evren nü-resimler yaparken “nü model sıkıntısı çektiğini” dile getirdiğinde yüzü hiç kızarmamıştı. Pir ü pak güzel bir ihtiyarın simasında görmeye alıştığımız edep ve hayâ çizgileri onun çehresinde yoktu. Zorba ve darbeci olmasının yanında anadan üryan nü-tablolar yaparak ordunun şerefini lekeleyen bir generaldi o. “Nü” resimlerini sergilediği salonda yaptığı konuşmasının ardından nü-şinas laikçi medyamız sevinçten dört köşe olmuş, onu överek göklere çıkarmış, nü resimlerinden sitayişle bahsetmişti.
“NÜ TABLO İÇİN ÇIPLAK KADIN FOTOMODEL SIKINTISI ÇEKİYORUM”
Nü tablolarının alâka görmesinden memnun olduğunu söylemiş ve bir şikâyetini de dile getirip utanç verici ve necaset kokan şu sözleri sarf etmişti: “Nü tablolar yapabilmek için değişik pozisyonlarda saatlerce çıplak (anadan üryan) kalabilecek kadın fotomodel sıkıntısı çekiyorum.” (1 Ağustos 1997 tarihli gazeteler)
Bu hayâsız sözleri söylerken yüzünde utanma alâmeti yoktu. Utanç veren beyanatı üzerine nü-modeller gazete ve televizyon yoluyla, “Bu isteğini gönüllü olarak ve zevkle yerine getirebileceklerini...” bildirmişlerdi. Ahlâksızlık numunesi yüz kızartıcı bir sahne kadını haber göndererek “Her önüne gelen çıplak modellerin değil, benim nü tablomu yapmalıydı. Vakit geçmiş değil. Netekim ben de paşamdan bir nü tablo istiyorum” demişti. Şenî meslek ve huylara sahip bir kadının hayâsız talebi, general Evren’in gayr-ı ahlâkî hüneriyle âhir ömründe iyice pespâyeleştiğini gösteriyordu. Kendisi gibi nü-sever bir kadın gazeteci, “Nü” lük üstüne yaptığı röportajında “Nü tabloları modelli mi modelsiz mi yapacağını” sorunca, “Modelsiz canım, nereden bulacağım ben modeli?” demişti. Fakat nü-sever gazeteci “Size modellik yapmak isteyen çok kişi çıktı” deyince susup kalmıştı.
ÇIPLAK KADIN RESMİ YAPIP SEYREDEN DARBECİ
30 Temmuz 2004’de bir televizyon kanalında ona sorulan suallerden biri, “Copların Gölgesinde” adlı kitapta geçen “80’in de çıplak kadın resmi yapıp eserini seyredenlerin bu ihtilâl tablolarını seyretmelerini ve vicdanlarıyla baş başa kalmalarını istedim...” cümlelerinin ne mânaya geldiğine dairdi. Verdiği cevap “nü” resim kadar âdiydi: “Ben çıplak resim yaparım. O benim bileceğim bir şeydir. Başkalarının bunun üzerinde konuşma hakkı olduğunu zannetmiyorum. Nü resim yapmak herhalde yasak bir şey değildir.”
Ne kadar kerih ve utanç verici bir ifade bu. Müslüman Türk milletinin inancı ve kanlarıyla yoğrulan Türkiye’ye böyle bir general yakışmamıştı.10 Mart 2005 tarihli gazetelerde şöyle bir haber okuduğunuzda general Evren’in önce darbeciliğini mi, yüz kızartıcı ressamlığını mı yargılarsınız?: “Ünlü Alman nü ressam Möckelmann, 7. Cumhurbaşkanı Evren’in yaptığı nü resimleri basından izlediğini, çok beğendiğini, o da nü resimler yaptığına göre bu tür resimler Türk toplumunda her evin duvarını süsleyebileceğini söyler.” Ardından, “Emekli olduktan sonra ressamlığa başlayan eski cumhurbaşkanı Evren, hayatını Buzlar kraliçesi Alman buz patenti Katarina’nın çıplak resmini tuvale aktararak sürdürüyor” haberini (12 Temmuz 1999 tarihli gazeteler) okuyunca kusasım gelmişti.
NÜ RESİMLERİYLE KÖTÜ ÖRNEK OLMAKTAN DA YARGILANMALIYDI
Tarihimizde faziletten ve hayâdan mahrum böyle bir darbeci general numunesi görülmemiştir. Öyle ki, Mardin’in bir köyünde resim yapma merakı olan evli bir çoban çıplak kadın resimleri yapmaya başlayınca ailesi ve akrabaları tarafından ayıplanarak şiddetli tepki görmüştü. Tuhaf olan şu ki, çoban kendini “Televizyonda eski cumhurbaşkanı Evren’in çıplak kadın resimleri yaptığını dinledim ve ben de yapabilirim” diyerek savunmuştu.
İşte böylesine bir şenaat içindeydi darbeci general Evren. Âhir ömründe kanlı darbeciliğinden evvel, ahlâksız bir sanatla iştigal etmekten dolayı yargılanmalıydı. Onun hakkındaki şikâyet dilekçeleri arasında anayasaya göre suç olan yüz kızartıcı resim yaparak ve sergileyerek cemiyeti ve özellikle gençliği ifsad etmekten dolayı dilekçeler de olmalıydı. Sivil toplum kuruluşları ve dîn ü millete mensubiyet hisseden herkes onun yüz kızartıcı meşguliyetini dâva etmeliydiler. Mahkeme, anadan üryan kadın resimleri yapmakla zaten millete nazarında yargılanan Evren’in nü resim yaparak nesillere kötü örnek olmak suçunu işlediğini karar altına alarak umumi efkâra duyurmalıydı.
BİR BAŞKA SOSYAL (!) YÖNÜ: MASONSEVERLİK
Nü-sever general Evren’in bir başka sosyal (!) yönü daha vardı: Masonseverlik. 1 Ağustos 1997 tarihli sâkıt Zaman Gazetesi’nde Taha Kıvanç’ın yazısı şöyle başlıyordu: “İlk Uluslararası Mason Şenliği, Marmaris Locası’nın birinci yıldönümü vesilesiyle Türkiye’nin Riviyerası denilen Marmaris’te dünyanın ünlü Mason biraderleri ve eşlerinin bulunduğu bir toplantıyla gerçekleştirilmiş... Bir yabancı Mason dergisi, Evren’in 12 Eylül 1980’de Türkiye’de masonluğu yasak ettiğini, fakat sonra Masonların Türkiye’de gerçekleştirdiği Marmaris Şenliklerine katılarak konuşma yaptığını ve Marmaris Şenlikleri hâtırası olarak masonlarla birlikte poz verdiğini, ayrıca ‘Masonluk hakkında o zaman (1980’de) çok yanlış bilgilendirildiğime eminim, ama o benim hatâm değildi neyse ki. Şimdi aranızda bulunmaktan gurur duyuyorum, sizi destekliyorum’ dediğini aktarıyordu.” ([email protected])
Netice-i kelâm; bu mazlum millet paranoyak, şizofren, despot darbeci generaller gördü ve hiçbirini sevmedi, gönlüne almadı. Nü ve masonsever darbeci general Evren’in de akıbeti aynı oldu. ([email protected])
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.