Naif Karabatak
Ağalık bitti, zulüm sürüyor!
Gözünün alabildiğinden fazlası, sesinin gidebildiği yere dek, aklının alamayacağı kadar çok, hayallerinle süsleyemeyeceğin kadar geniş arazilerin sahibi olmak, “ağa” olmaktır aynı zamanda.
Öyle böyle değil, hesap kitaba gelmez, parayla alınmaz, bir şeyle takas edilmez.
Kazanmakla olmaz, para vererek satın alınmaz.
Alın teri dökülmez, çalışarak elde edilmez…
Hâsılı “ağaların sahip olduğu” toprak parçası “kazanarak” elde edilmez.
Bunun çok farklı yönleri olsa da, geçmişi ta Cumhuriyetin kuruluş yıllarına dayanır.
Halkı zapturapt altına almanın farklı bir yoluydu bu.
Koca bir kentte “birkaç kişiyi muhatap” almak, iktidar için çok daha kolaydı.
“Zengin üretme” de denilebilecek bir yolla kimileri zengin edildi.
El konulan, sahipleri öldürülen, kovulan, hakaret edilen, küçük düşürülenlerin yanında “vatan için” savaşanların döndüklerinde bir karış toprağının olmadığını görmesi acının maddi boyutuydu.
Bütün bunlar geride kaldı sanıyorduk ya değilmiş.
Batman’ın Zorköy’ünde yaşayan köylüler için hayat gerçekten zordu.
Babalarından, dedelerinden kalan tarlaları ekip biçerek nafakalarını temin ediyorlardı.
Toprak parçası, onları kimseye muhtaç ettirmiyordu.
Evine ekmek giriyor, mutfağında kaynayan tenceresi görülüyordu.
Çocukları aç ve açıkta kalmıyor, üründen elde ettikleriyle oğullarını everiyor, kızlarını gelin ediyorlardı.
O tarlanın getirisiyle traktör alıyor, otomobile binebiliyorlardı.
Atalarından kalan mirası çarçur etmiyor, gözü gibi bakıp, nakış gibi işliyorlardı.
Ama birilerinin eski alışkanlığı depreşmişti.
Savaşa giden erkeklerin hem kadınlarını alır, hem tarlalarına el koyarlardı.
Bazen aileyi kovarak tarlaya sahip olurlardı.
Vatanını savunmak için düşmanla mücadeleye giden Mehmetçikse, asıl düşmanın köyünde olduğunu çok sonraları öğrenecekti, eğer şehit düşmezse…
Gazi olduğunda hem “kaybolan” ailesine yanardı, hem elden giden topraklarına.
Ve susardı, çığlık atarcasına, yürek yakarcasına…
Çeker giderdi, kendisine vatan olmayan kurtardığı topraklardan.
Ya kaybolur giderdi, ya kaybedilirdi.
Ve ağanın toprakları büyüdükçe büyür, serveti arttıkça artardı, zulmü sürer giderdi.
Biz bunların çok eskide kaldığını sanıyorduk ya değilmiş.
Şimdilerde ağalığın yerini “beylik” aldı belki, “patron” oldu çoğu ama öyle zulümlerle değil, başka türlü yollar öğrenerek…
Beylik iyiydi elbet, kapitalist sistemin kaymağını yiyenler olmalıydı.
Tüketim çılgınlığı, birilerini büyütmeye yarıyordu.
Ağalık bitmişti ya, Batman’da yeniden hortladı.
Atalarından kalma topraklarını, haberleri olmadan ağa tarafından kendi adına tapulandığını gören Batman Merkeze bağlı Zorköy (Segirka) köylüleri başkaldırdı.
Eskiden “başkaldırma” hakları da yoktu elbet.
Ağanın izin verdiği haklar vardı, onda da başkaldırma yazmıyordu.
Yıllardır ekip biçtikleri arazilerin kendilerinden habersiz tapulanmasına kızan köylüler, 50 traktörle toplu olarak il merkezine gittiler…
Daha doğrusu gitmeye çalışılar.
Devlet durdurdu.
Polisler, köylülerin Batman’a o şekilde girmesine izin vermedi.
Çünkü köylüler yasaları çiğnemiş olurlardı.
Ağanın çiğnemesi önemsizdi, o gelir geçerdi, hoş görülürdü.
Ama köylülerin, yani sıradan vatandaşın yasa çiğnemesine devletin müsaade etmesi düşünülemezdi bile.
Sayıyı azalttı devlet.
Bir sıfırı silip, beş kişilik ekip kurdular.
Öncü kuvveti onlar.
Yapılan hukuksuzluğu Batman valisine anlatacak, o da derhal çözüm bulacak, tarlalarını köylüye geri verecekti.
Ama mümkün değildi.
Köylüler daha önce tapu için müracaat ettiklerinde devletin kimin yanında olduğu belliydi.
“Burası baraj kapsamındadır. Kesinlikle tapusu yapılamaz, devlet buna müsaade etmez” cevabı almışlardı.
Ama o devlet, vatandaşın haberi yokken, ağaya tapu edebilmişti.
Üstelik aynı devlet köylülere yalan söylemişti.
Köylülerin bir cümlesi dikkat çekiciydi; “Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ı cezaevine atan zihniyet ile topraklarımızı ellimizden alan zihniyet aynı.”
Maalesef öyle…
Bu ülkede her zaman “tahakküm” edenin olması için çaba harcayanlar oldu, bu gidişle de ilelebet yaşayacak zihniyet, böyle bir zihniyettir.
Ergenekon boşuna kurulmadı ya, vatandaşın hakkını savunmak için değil, tahakküm edenlerin zulmünün sürmesi için…
Twitimden seçmeler
Dün okuma etkinliği vardı, beş kişiydik. Okumak iyi bir şey değildir diye biz de konuştuk, muhabbet ettik. Okumak, yüzleşmektir ve zordur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.