Evliya Çelebi’nin Seyyah Olduğu Yer; Ahi Çelebi Cami

Ahi Çelebi Camiinde eda ettiğim akşam namazı sonrası minberin yanına sokuldum. 406 yıl önce aynı yerde, sırtımı dayadığım minberin yanında oturan Evliya Çelebi’yi ve uykuyla uyanıklık arasında gördüğü o meşhur rüyayı hatırladım. Cami aynı camiydi. Minber aynı minberdi. Oturduğum yer aynı yerdi ama ne ben Evliya Çelebi’ydim ne de öyle bir rüya görebilirdim. Uyusam belki bir düş görürdüm ama o düş, herkese düşmezdi…

Seyahat etmeyi sevenlerin ilk aklına gelen ve “Seyahat Severlerin Piri” diyeceğimiz kişi kuşkusuz Evliya Çelebidir.

Hem seyahati hem de dolayısıyla Evliye Çelebi’yi seven, ilgi duyan birisi olduğum için ara sıra Ahi Çelebi Camiine gidenlerdenim. Yazmak ise bugüne kısmet oldu…

Evliya Çelebi’nin seyahate çıkmasına sebep olan dil sürçmesinin yaşandığı rüyayı çoğumuz biliriz ama ayrıntıyı ve o rüyayı nerede gördüğünü ise bilenimiz pek azdır.

İşte bir kez daha Evliya Çelebi’nin o meşhur rüyayı gördüğü Ahi Çelebi camisindeyim…

İstanbul Fatih ilçesinin Eminönü semtinde, Haliç kıyısında yer alan bir camidir Ahi Çelebi.

Kanlıfırın Mescidi’ ve ‘Yemişçiler Camii’ olarak da bilinir.

Cami, İstanbul Ticaret Üniversitesi'nin hemen arkasında, Zindan Han’a yakın, Yoğurtçular sokağındadır.

Şimdilerde İETT otobüslerinin durağına da çok yakın olan Ahi Çelebi Cami, 15.Yüzyılda Ahi Ahmed Çelebi Tabip Kemal (bazı kaynaklarda Mahmud ve Mehmed olarak da geçer)tarafından yaptırıldığı bilinir. Ahi Çelebi, 2.Beyazıt ve Yavuz Sultan Selim devrinden iki defa hekimbaşılığı yapmıştır.

Cami iki kez yangında harap olmuş, Mimar Sinan tarafından onarılmıştır.

Caminin bir özelliği de “Helal Parayla Yapılan Cami” olarak anılmasıdır. Bu çok ilginç bir benzetme. Not almakta fayda var.

Anlatılanlara göre Evliya Çelebi, 1040 yılı Muharrem ayının bir aşure gecesinde, "beyne'n-nevmve'l-yakaza" yani "uykuyla uyanıklık arasında" bir rüya gördüğü rivayet edilen cami, bu camidir.

Evliye Çelebi, minberin dibinde otururken uyuyakalır.

Birden kapı açılır ve caminin içi nurdan bir cemaatle dolar. (Rivayet uzun olduğu için bu anlatıyı kısaltıyorum.)

İçeriye giren cemaat,Cennetle Müjdelenen On Sahabeden biri olan Sa'd b. EbiVakkas ile peygamberlerin, evliyaların ve Kerbela şehitlerinin ruhlarıdır.Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali, Veysel Karâni, Hz. Bilâl-i Habeşî ve Peygamberimizin amcası Hz. Hamza da bulunmaktadır.

Evliya Çelebinin cemaatin kimler olduğunu ve orada bulunmalarının sebebini sorduğu zat, kendisine her şeyi anlatır ve birazdan namaz kılınacağını, farzdan önce kamet getirmesi gerektiğini, sonrasında da peygamberimizin(sav) elini öperek şefaat dilemesini öğütler.

Peygamberimiz(sav) sabah namazının sünnetini kıldıktan sonra Evliya Çelebi’ye el işaretiyle kamet getirmesini söyler. O da segâh makamında kamet getirir.

Namazdan sonra peygamberimiz (sas) tanıtılan Evliya Çelebi, peygamberimizin elini öperek, “Şefaat Ya Rasulullah” diyeceği yerde, dili sürçer ve “Seyahat Ya Rasulallah!” der.

Bu dil sürçmesi Peygamberimizin çok hoşuna gider. Tebessüm ederek: “Şefaat ettim, selâmetle seyahat eyle!”der.

ahi-celebi-camii-2.jpg

***

Bu işin hikâye yönü.

Anlatması kolay, dinlemesi güzel, hayali çok daha güzel.

Sürçü lisan ettiysek affola” derdi meddahlar ama sürçü lisan etmenin en güzelini de hepimize hayal ettirmişti Evliya Çelebi

Ve öyle bir sürçü lisan ki, hem kazaen söylediğine ulaşıyor hem de gerçekte söylemesi gerekene; Hem şefaate erişiyor hem seyahate…

İstanbul’u her arşınladığımda, farklı bir güzellikle karşılaşıyorum.

Hayatımız tarih okuyarak geçmemiş ama tarihin geçtiği yerde yaşamak, tarihi yaşamayı kolaylaştırıyor. İstanbul, bu açıdan yaşayan ve yaşanan bir tarihtir.

Gittiğim bir cami, geçtiğim bir kapı, bir sur, bir han, bir hamam, bir bedesten, bir müze, bir saray, bir türbe, bir koru..hepsi binlerce yıllık tarihimizin geçtiği yerler. Bunların içerisinde beli büküleni de var, sırtı kamburlaşanı da, bir ayağı çukurda olanı da ama çoğu halen dimdik ayakta, çoğu bütün ihtişamıyla karşımızda…

Gezerken, burada şu olmuştu, burada bu olmuştu diyebiliyorsun. Savaşı da, barışı da, anlaşmaları da, hikâyeleri de, masalları da, romanları da anımsıyorsun.

Ve en önemlisi ne padişahlar ne sultanlar geldi, yaşadı, gitti diyebiliyor ve dünyanın yalan olduğunu bir kez daha teyit ediyorsun. İyileri iyi, kötüleri kötü olarak anıyoruz.

Böbürlenmiyoruz, padişah da değiliz ama biliriz ki, hepimizden büyük Allah var!

Ahi Çelebi camisinde diz bükerek minberin yanına sokularak çok oturdum; Ne uyudum ne uyandım ne de rüyalar âleminde gezindim.

Kısmet Evliya Çelebi’ninmiş. Bize de anlatması düştü. Buna da şükür!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi

Mantı

12 Ağustos 2024 Pazartesi 16:20