Naif Karabatak
Sepet Sepet Yumurta
Bir şey bozulmaya görsün, akıl vereni çok olur. Bir şey yapılmaya görsün, sahipleneni çok olur. TUİK, genellikle enflasyonun azdığı zamanlarda akla geldiği için, akıl vereni de çok oluyor, taşlayanı da, küseni de, kızanı da. Hatta TUİK’in sepetindeki ürünleri eleştirip, sepet sepet yumurta tekerlemesine bile başlayacaklar sıraya giriyor…
Her şey süt limanken, enflasyon sıfırın altında gezinirken, Türkiye’nin İstatistik Kurumu olan TUİK’i arayan, halini hatırını soran, bir şey lazım mı diye çat kapı gidene rastlanmıyor. Hoş, zaten bizde de enflasyon hiçbir zaman sıfırın altını/üstünü görmediği için, yüksek yüksek tepelerde ev kuranların durumu gibi biz de yüksek enflasyonla boğuşup duruyoruz.
Bugünlerde TUİK’in sepeti gündem oldu.
Neler var neler, maydanozlu köfteler…
Sepette kira var. Sonracığımadanaetinin fiyatı var, güzelim kuzunun fiyatı yok.
Süt fiyatı var, zeytinyağı fiyatı var, hatta doktormuayeneücreti bile var, üstüne taksi ücreti de var.
Sepet sepetyumurta ücreti de var tabi.
Zeytin, peynir, makarna, bulgur…
Aslında TUİK’in sepetinde, bir ailenin ihtiyaç duyduğu ve genellikle de aldığı, kullandığı, harcadığı şeyler var.
Sorun zaten sepetin içindeki ürünlerde değil, sepetin içindekini dolduran ürünleri nereden alındığıdır…
Mesele o fiyata kiralık evi nereden buldunuz kardeşim, tiz bize de söyleyin, eşe dosta lazım.
Market market geziyoruz ama biz o fiyata domates, biber, patlıcan, patates, soğan, bulamıyoruz. Hatta bırakıyoruz marketi bir yana, Pazar Pazar geziyor, Cumartesi Cumartesi arıyoruz ama Çarşamba Çarşamba bulamıyoruz.
O zeytinyağını o fiyata nasıl aldınız kardeşim. Sizin pazarlık gücünüz, Türkiye’nin ekonomisin altüst edecek bir güçte. Bu nasıl bir güç, bu nasıl bir kudret, hele şu pazulara bak, pazulara…
Sahi o sepetteki zeytinyağı yenir mi, biz tadını unuttuk da, o fiyata nereden aldınız, nasıl buldunuz, araya adam mı koydunuz, dayınız mı çok, işi birine havale mi ettiniz, çek senet tahsiline mi başladınız?
Sorular çok tabii ama bu sorulara cevap verecek Türkiye’nin İstatistik Kurumunda bir etkili, bir yetkili çıkar mı bilmem. Hani iki etkili, iki yetkili de olur…
İşin şakası şukası bir yana, Türkiye’de birçok şey “iş olsun” diye yapılıyor. Evet, bir şey yapılması gerekiyor, yapalımo zaman. Türkiye’deki aylık fiyat artışı hesaplanmalı, hesaplayalım o zaman.
Eee, nasıl olacak?
Bu işin bir kaidesi, bir kuralı, bir de kimseyi ürkütmemesi, kimseyi üzmemesi, kimseyi kızdırmaması var.
Bizim mahalledeki bakkalla, karşı mahalledeki bakkalın fiyatı aynı değil. Hatta üç harfli marketlerde, aynı ürünün fiyatı “tutturduğuna” göre…
Üç harflilerden sonra gelen, beş harfliler ve sonrasında harflerin sayısını arttırarak, fiyata ekleyen diğer marketleri de kattığınızda, biz yumurtayı en az on çeşit fiyata alma şansına sahip oluyoruz.
TUİK, aslında bunun demokrasinin cilvelerindenolduğunu bildiği için, hiç kimsenin onların sepetindeki fiyata ulaşamayacağının farkında.
Çünkü o, TUİK’e özel marketle bu işi götürüyor. Vatandaş ise kendisini kazıklamayı vatan borcu bilen, üç ve beş harfli marketlerin vicdanına göre alışveriş edebiliyor.
Hal böyle olunca iki sepet çatışıyor.Bizim sepet onların sepetini döver havasında değiliz elbet. Sorun, vatandaşınTUİK’in sepetindeki ürünleri, TUİK’in belirlediğine göre bulamıyor olmasıdır. TUİK ise vatandaşın sepetindeki fiyatlara gözünü bağlayarak, mutlu ve mesut yaşayıp gitmesidir.
Sadece bu açıdan bakınca herkes mutlu…
TUİK, bizim harcadığımızı veya harcayamadığımızı bilmiyor. Biz de onların sepetinin nasıl ve hangi parayla dolduğunu bilmiyoruz. Böylece gül gibi geçinip gidiyoruz.
Ama bizim tekerlememiz, sadece sepet sepet yumurtadan ibaret değil ki, öyle olsaydı iş kolaydı.
Biliyorsunuz, “Eski Cami direk ister” diye başlardı bizim tekerleme.
Yani onarım gerekiyor, tadilat lazım, para lazım. Camiyi insan yerine koyarsan, yaşamamız lazım.
Bunla ilgili söyleyecek çok şey var ama “Söylemeye yürek ister”
Evet elbette TUİK, “Benim karnım toktur” diyebilir “ama arkadaşım börek ister” diye üst makamlara söylemesi gerekir. Bu arkadaşın biz olduğumuzu söylemeye gerek yok sanırım.
Sonra, geliyoruz TUİK’in sepetine ve önce yumurtalara bakarak söylemiyoruz; “Sepet sepet yumurta”, sonra ekliyoruz, “Sakın beni unutma”. zira “Unutursan küserim”, şimdilerde yazan kalmadı ama biz yine de “Mektubunu keserim” diyelim, bütün iletişimi koparalım…
Sahi, sevgili ve kıymetli TUİK, o sepeti, o fiyata nasıl doldurdunuz, bunu bize TUİK TUİK anlatır mısınız?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.