Fatmagül Abacı

Fatmagül Abacı

Ah Be Çocuk!!!

Bebekler sevilir değil mi? Ağlasa da, uykusuz bıraksa da, üzse de…

İşte bebek seven ve bebeği olmasını isteyen sevgili arkadaşım üç yıl uğraştı ama tedavilerle olmadı. Nihayetinde Almanya’ya gidip, tüp bebek denedi iki yıl önce. Sonuç olumlu oldu ve dokuz ay sonra nur topu gibi üçüzleri oldu. Çok mutlu oldular, lakin bakmak için işten çıktı, üçüne yetemeyince bakıcı tutmaya kalktı. Buna bütçe izin vermedi. Bu kez ebeveynlerinden yardım istediler. Onlarda yurtiçinde oldukları için bebek ve anneleri burada babaları Almanya da…

Bebeği olmayan bir velim 17 yıldan sonra kendi özgür iradesiyle gidip yuvadan bebek alıyor.karı koca çok mutlu olurken etraf onu çok korkutuyor.sürekli olumsuz şeyler söyleyince mahalleyi değiştiriyorlar.şimdi çok mutlular.kızları o kadar düşkün ki anne babaya, gerçeği söylediğimizde bile “hayır !!! hayır !!! “ diye bağırıp, tepki gösteriyor.

Atmış yaşını geçen arkadaşımız ise halen bir çocuğu olma sevdasında. Ekonomik durumu çok iyi olmasına karşın halen birini beğenip gidemedi. Ama illa da çocuk diyor başka bir şey demiyor. Gazetede okumuş Almanya da bir babaanne torununu doğurmuş. Bu mümkün olabilir deyip duruyor ama halen kimseyi de koluna takmadığı gibi kalbine de yerleştirmiyor…ah be çocuk !!! ah !!! diyorum ona. Çocuk gibisin… daha fazlasını söyleyemiyorum. Kırılmasını, dökülmesini istemiyorum.

Evlenmenin yüzde sekseni bebek değil mi ?

çocuk değil mi ?

evlat değil mi ?

Soyunu sürdürecek, kendine benzeyen ve minik insanları büyütmek…

artık görüyoruz ki insanlar evlenmekten korkar oldu. Arkadaşıma bu anlamda hak veriyorum. Daha iki ay önce  arkadaşımızın doktor oğlunu evlendirdik…kız ise sağlık danışmanı… Bu ay boşandılar. Geçimsizlikten!

Birbirini çok sevdiğine inandığımız hemşire tanıdık ayrıldı, tüm borç ve krediler üzerine kalarak… Üstelik iki kızıyla… Eşi ise iki ay sonra evlendi, hiç yaşamamışçasına, hiç sevmemişçesine… Çocuklar babaya küstü. Tam bir  baba şevkati tadacakken?!!!

Bir mukadder ablam vardı eski komşu onun elektronik mühendisi oğlu bir hostesle evlendi. Beş ay sonra bitti. Ev almışlardı, onun ödemesini yapıyor ve eve de dönemiyor.

bir tanıdık ise esnaftı, bayan arkadaş eşinin sürekli muhasebeyi tutmasından şüphelenip baktığında zimmetine geçirilen ödemeleri görünce tek celsede boşandı…ah !!! feride hak veriyorum sana ama .

Antalya da yaşayan bir uzak akrabamızın evliliği de üç yılda bitti. Şiddetli geçimsizlik. ikisi de tarafların bekar…biri öğretmen diğeri turizmci…

İnsan korkuyormuş çocuk, ayrılanlara soruyorum da “zor “diyor, yeniden güvenmek, yeniden sevmek, yeniden çocuk sahibi olmak veya olanı birlikte büyütmek…ah feride hak veriyorum !!!

İki evlik yapıp ikisini de bırakan ama halen üçüncü evliliğini yapmak isteyen bizim kolejin müdürüne ne demeli…acaba hep kendi mi haklıydı ???

İnsan kimin haklı kimin haksız olduğunu bilemiyor. Geçimsizlik almış başını yürümüş.

Sanırım kadınlar erkeklere, erkekler kadınlar güvenmez oldu. Güven olmayınca sevgi de saygı da para etmiyor. Feride geliyor aklıma…

Peygamberimiz buyuruyor ki “aranızda ki bekarları evlendiriniz “bu yüzden insanlar gençlere iyi örnek olmalı ve yol göstermeli. Açıkçası diğer türlü evlilik kurumu kökünden çatlayacak !!!

…..

Sanatçılara baktığımız zaman bir bakıyoruz evlenmişler, bir bakıyoruz boşanmışlar. Şaşırıyor insan. Aslında sanatçı göz önünde olan insandır, dikkatli ve tedbirli olması gerekmez mi ?

Gençler sanatçılardan çok çabuk etkileniyor.

Aile yapısı korunmalı, Avrupalılaşmak onlar gibi yaşamakla olmuyor. Biz bize benzeriz. Yenilikleri alıp uygulayalım ama yapımızı bozan, kültürümüzü sekteye uğratan değerlerine neden özen duyuluyor bilmem. özenti millet olduğumuz söylenir. Biraz öyledir de. Lütfen kendimizi aşalım ve aile kültürünü koruyup, yaşatalım. Zengin bir tarihimiz olduğunu biliyoruz ama Avrupalı bunu bizden daha iyi biliyor. bizi daha iyi tanıyor. Dikkat edin “Osmanlı’yı ve Atatürk ‘ü “anlatan yazarların büyük çoğunluğu yabancı yazarlardır.üstelik az buz değil 1.  2. Cilt ,hatta 3. Cilt olarak yazdıklarını okumasanız da görmüşsünüzdür.

Neden kendimize kıymet vermiyoruz.?

Neden tarihimizi doğru öğrenmeye çabalamıyoruz?

Bir delikanlı babayı örnek alır değil mi ?

Bir nesil de diğer nesli örnek alabilmeli, öyle değil mi ?

Yalansız, objektif, bizim olan bizim tarihimiz, öğrenilmeli, öyle değil mi ?

…..

Aile yaşantısına gereken önemi vermek için kurulan dernek, vakıflara iş düşüyor.

Medyatik ortamda ki insanlara iş düşüyor.

Komşuya iş düşüyor,

Size iş düşüyor,

Hemen bir anlaşmazlık çıkınca “hadi  !!! mahkemeye !!!” denmemeli…

Düşünülmeli, aile danışmanına gidilmeli, gerekirse psikiyatrise gidilmeli…

İş en önemli tarafı ise “neden boşanıyorlar ???”…”işin gerçekten iç yüzü ne ??? “bunun üzerinde durulmalı. Yeni yollar bulunmalı, çiftlerin yanlışı ve doğrusu bilinip, daha sağlıklı yollar temenni edilmeli ve yol gösterilmeli… istikrarın sağlanması için gerekli tedbirler sağlanmalıdır…

Aile sağlam olunca bilirsiniz çocuklarda iyi ortamda yetiştiği için iyi olacaktır. Yeni neslin daha dinç daha akıllı ve mantıklı, hoşgörülü, iş gücünü doğru yerinde kullanma da yerinde ve zamanında olacaktır.

Devletin görevlendirdiği “aile ve sosyal politikalar bakanlığı “ ‘na büyük işler düşmektedir. Sağlıklı bir gelecek sağlıklı bireylerle mümkündür. Sağlıklı bireylerle de sağlıklı iş gücü elde edilir. iş gücü sağlıklı olursa iş kazaları ve işin kaliteli olması söz konusu olur. ve kendi kültürünü tanıyan, kendi ailesine sahip çıkan bireyler toplumun düzenini korurlar. Düzenli toplumlar da düzenli devleti oluşturur.

Ailelerin dağılmaması, sağlıklı yaşaması adına,

Sevgi ve saygılarımla

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatmagül Abacı Arşivi

Nebi

17 Ekim 2024 Perşembe 17:13