Mustafa OKUMUŞ

Mustafa OKUMUŞ

AKLIN İŞLEVİNİN NERESİNDEYİZ ?

Günlük yaşamda “akıllı-akılsız insan tanımlarıyla sık-sık karşılaşırız. Ulu-orta, gerekli- gereksiz, ölçülü-ölçüsüz anlatımlarla. Kim kime göre akıllıdır?  Aklın bir ölçütü var mı? Varsa herkes kullanabilir mi? Kuşkusuz bu sorulara yanıtlar vermek oldukça güçtür.

Bakarsınız; kimileri bazılarının ölçeğine göre çok akıllıdır. Kimileri de kendi ölçeklerini kendileri için kullanırlar. Herkesten daha akıllı olduklarına  inandırırlar kendilerini.“Aklıyla övünen insan, hücresinin genişliği ile gururlanan mahkuma benzer.”  diyor,  Simone Weil. Kimilerinin aklını da ilgisi, yetkisi olmayanlar ölçer. Neye göre?  Kuşkusuz ön plandaki veri maddi görünümdür. Buna mevki ve erk kullanımını da katabiliriz.“Zenginin parası züğürdün çenesini yorar.”Atasözündeki ince kınama sanırım, bunlar için  olmalıdır.

Çok para kazanan ya da şu veya bu mevkie gelmiş insanlar, kendi akıllarını ölçmeye pek vakit bulamazlar. “Allah yürü kulum demiş de” o da yürümüş. Nasıl yürümüş?    İyi ahlaklı akılla yürümüşse, ne ala. Kimsenin bir diyeceği olamaz, takdirden başka. Yok karşıtıysa. Haramın binası olur mu? İyi ahlakı olmayan akla,  akıl denilebilir mi?  Descartes, “Akıllı olmak bir şey değil önemli olan o aklı yerinde kullanmaktır.” diyor.

İyi ahlakı olmayan bir akla hizmet etmişse kişi. Gayrın, çevrenin, ülkenin ve insanlığın zararına ise birikimi, zenginliği, mevkisi. Bu yüzden vicdanıyla çatışıyorsa, doğruyu bulsa bile, tutkularına yenik düşüyorsa…  Bu çıkmazda,  bu ikilemde iç erincini, mutluluğunu yitirmişse. “İçi beni, dışı eli yakar.” türündense  başarısı.

Akıl dediğin, kişiye iç erincinin ve mutluluğun yolunu açmalı, değil mi? Akıllı diye özenti duyduğumuz nice insanların arasına girin görün, bir de  sonlarına  bakınız. Mantıklı bir yaklaşımla gözlediğinizde hiç de özenilecek bir yanlarının olmadığını anlarsınız. Bir atasözü, “aklınla gör, kalbinle işit.” Diyor.

Akıl bireyci olduğu kadar toplumcu da olmalıdır. Akıl bencil olduğu kadar özverili de olmalıdır, değil mi? Toplumla paylaşamadığımız akıl, bizi yanlışlığa-yanılgıya götürmez mi? Akıl sevgi ile bütünleşmeli. Toplumun ve insanlığın geliştirdiği tüm değerlerle de barışık olmalı demekten alamıyorum, kendimi. Aristofanes: “Akıllı  bir  kimsenin ülkesi, bütün dünyadır.”  diyor.

Vurgunla, talanla, yalanla-dolanla, fırsatçılıkla elde edilmiş başarıların akıl  neresinde? Sonu olmayan risklerden kaçış var mı?  Kısa vadeli akıllı geçinmenin  sonu olur mu? Bu tür akıl ürünü ya da başarısı gibi görünen sonuçların kalıcılığı nerede görülmüş ki? Her türlü yozlaşmanın batağına uyum sağlama olgusu,  akıllılık mı? Yoksa, bu görünürdeki başarı bir Makyavelizm’in mi ürünü?

Gerçek akıllılık dürüstlükte,  hakta,  bölüşümde,  huzurda ve mutluluktadır. Her şey kuşkusuz insan içindir. Tanrı tüm nimetleri insanların hayrı ve  mutluluğu için yaratmıştır. Bu amaçlarla kullanılmayan akıl, akıllılık değildir,  dersek;    yanlış mı olur? Horace der ki: “ Ancak kendi-kendini idare edebilen insanlar hürdür.”

       Çoğu kez aklın bilimselliğinden habersiz olarak kullanırız, onu. Rasgele,  gelişi-güzel anlam ve amaçlarla. O nedenle bir de bilimsel kaynaklardan bakalım; aklın ne olup olmadığına: “İnsanın kendi davranışlarını bilmesine, yargılamasına ve tayin etmesine yarayan yetenektir.” “İyiyi-kötüden,  doğruyu-yanlıştan, gerçeği-yalandan ayırma yeteneği.”  “Fikir,  kanaat,  düşünce,  idrak, anlayış ve basirettir.” “Meydan Larouse.  Cilt.1.  s/223     

Kimi aileler çocukları arasında  akıllı-akılsız ayrımı yapar. Niçin, neye  göre? Birinin diğerinden akıllı olduğunu bilmeden. Peki akılsız olarak aşağılanan kardeşin de hiç bilmediğiniz  bir  yanıyla daha akıllı olmayacağı nereden belli ki?... Öğretmen öğrencileri, amir memurları, usta çırakları ve patron işçileri için yapar, hep bu ayrımı.  Bu tek yönlü değerlendirmeye daha  onlarca  örnek  verebiliriz.

“Akıllı uslu olmak.” Deyimini de sık-sık kullanırız. Terbiye ile aklı  karıştırarak. Ne yararı varsa? “Akıllı insan işini bilir.” “Karda yürür izini belli etmez.” “Benim memurum işini bilir,” gibi. Çok lastikli değişik algılama ve  yorumlamalara kapı aralayan bu tür sözlerin cinliğe, bencilliğe prim verdiği düşünülemez  mi?

Bazen de daha yaşlılar  gençlerin söze karışmasına hemen tavır korlar. “Senin yaşın ne, başın ne? Biz bu saçları değirmende ağartmadık. Senin bu işlere aklın ermez.” gibi… Doğru, yaşlılık deneyim-birikimdir bir anlamda. Ama  daha akıllı olma hakkını vermez, kişiye. Kaldı ki;  “Akıl yaşta değil baştadır.” diyen atasözümüz,  bu gerçeği açık bir dille belirtmiyor mu?

“Bir de “Akıllı olan dağ aşmış, aklı kıt olan yolda şaşmış.” Aklın zoru yenmede kullanılması gerçek başarının sırrı değil midir? Fırsatçılığı, düzenbazlığı ve asalaklığı akıllı geçinme sayanlara işte en güzel örnek budur, kuşkusuz. “Akıllı gözler uzak, duygulu gözler derin, çıkarcı gözler yakın görür.” Anonim sözünün yorumunu da okuyucularıma bırakıyorum.

Kimse kimsenin aklını ölçmeye kalkmamalı. Ayrıca böyle bir ölçüt de yok. Göreceli bir değerlendirme ne denli gerçekçi olabilir? Kimin kime göre akıllı olduğu çok yönlü bir değerlendirme ve gözlem ister, elbette. Kaldı ki aklın tek    sonucu ve değeri olduğunu da söyleyemeyiz. Aklın işlevi çok boyutlu bir olgudur. Bunu salt bir verinin sonucuna göre değerlendirirsek çoğu zaman yanılabiliriz.

Bir başkasının aklını ölçerken kendi aklımızı ne denli doğru kullandığımızı biliyor muyuz? Unutmayalım ki kendi aklımız bile çoğu kez kendimize yetmez. Bizi yanlış yönlendirebilir. “Akıllılar nedenler konusunda tartışır, aptallar karar verir.” diyor  (Anarchasis)

Öyleyse akıl verirken, akıl ölçerken, akıl alırken son derece tutarlı davranmalıyız. Böylesine karmaşık konuda bir yargıya varma hakkımız  olmadığını  bilmemiz  gerekmez  mi?

Ama yine de aklın üstünlüğünü, zayıflığını gelin uzun vadede zamana bırakalım. Aklın işlevindeki nesnelliğin tartışılabilirliğini daha baştan  kabullenelim.

“Akıl akıldan üstündür.”Atasözü kodları iyi çözüldüğünde, doğru algılandığında elbette çok doğrudur.  Her aklın bir başka akla ihtiyacı ya da üstünlüğü vardır. Daha akıllılar bile, zayıf akıldan etkilenirler. Codo der ki:“Aptallar akıllılardan az, akıllılarsa aptallardan çok şey öğrenirler.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa OKUMUŞ Arşivi