Mustafa OKUMUŞ

Mustafa OKUMUŞ

Toplumsallıkta Kültür Belleği

Toplum belleği, onun öz benliğini besleyen ana kaynaktır. Toplumsal kültürün de temelidir. O belleğin zayıflatılması ya da yok edilmesi, geleceğin onun üstüne inşa edilmemesi ise var olma süreci önünde önemli bir engeldir. Bu nedenle ki her toplum, tarihi gelişimi içinde kazandığı değerlerine sahip çıkmak zorundadır. Bu değerler onun kökünü oluşturur. Beslenme damarları bu kökten gıda alır.    

Modernleşmek, gelişmek ve değişim adına eskiye yönelik tahribatlardan kaçınmak gerekir diye düşünüyorum. Yeniyi kurmak için eldeki eskiyi yıkmak zorunda değiliz. Yeniyi yeni mekânlarda inşa etmek, eskiyle yeniyi yan yana yaşatmak, gelişimin evre ya da basamaklarını orada görerek kat ettiğimiz aşamaları kıyaslama olanağını da elimizde tutmuş oluruz, bence. Yeni nesiller geçmişleriyle bu kültür miraslarında buluşurlar, kaynaşırlar. Yoksa geldiğimiz noktadaki konumumuzu yeterince algılayıp özümseyemeyiz, demek geçiyor, içimden.  Aksi halde çocuklarımızı, torunlarımızı geçmişleriyle yüzleşme, tanışma olanağından yoksun bırakmış olmaz mıyız?      

İster tarih deyin, ister kültür zenginliği, ister nostalji… Var oluşumuzdan bu yana geçmişle ilgili kaynaklarımızı ve zenginliklerimizi koruyup kollamak zorundayız, demek istiyorum. Tarihine, kültürel değerlerine sahip çıkamayan toplumlar, köksüz ağaca benzerler. Yaşama ve ayakta durma şansları olamaz, değil mi?

Kültürel miraslarımız, tarihi değerlerimiz bizimle geçmişi ve geleceği birbirine bağlayan köprülerdir. Bu köprüleri koruyamazsak, engelleri aşma kolaylığından yoksun kalırız. Onlar geçmişten günümüze sarkan birikimlerimiz, zenginliklerimiz, kültür değerlerimizdir.

Geleceğimiz geçmişle var. O geçmiş, günümüze ve geleceğimize ışık tutan, öz güvenimizi besleyen kan damarlarımızdır. Bu nedenle günübirlik çıkarların güdümlediği, geçmişe yönelik tahribatlardan uzak durmak, kaçınmak zorundayız.

Bu toprakların altı da üstü de bizimdir. Üstte atalarımızdan bize yansıyan geniş ölçüde bir kültür mirasına sahibiz. Altta o mirası bize bırakan, emanet eden atalarımız var. Bu nedenle ki kültür mirasımız geçmişi günümüze ve geleceğe yansıtan bir aynadır. O aynada hayat anlayışlarını, zevklerini, inceliklerini, değerlerini, estetiklerini ve inanışlarını görür, onlarla tanışırız.

Geçmişimizi ulusal belleğimizde, yüreğimizde yaşatmak ona minnet borcumuzu ödeme vefasını göstermek istiyorsak, bırakıtlarına milli bir şuurla sahiplenmemiz ve de korumamızın gereğine de inanmak zorundayız, demeye çalışıyorum.

Yık yerine daha çağdaşını yap, yaklaşımı bence çok yanlıştır.( Elbette burada kastettiğimiz kültür miraslarıyla ilgili sınırların içidir.) Yarın sizin yaptıklarınızı beğenmeyen nesiller de sizinkini yıkarsa, ulus olarak uygarlığımızın evrelerini, gelişim sürecini ve de kök derinliğini nasıl algılayıp kavrayacağız? Atalarımızı nereye koyacağız? Geçmişi bugünün gözlüğü ile değil, o günün gözlüğü ile irdeleme şansını nasıl yakalayacağız? Doğru algılamanın yolunu nasıl açacağız? Kuşkusuz bu soruların olumlu yanıtları, kültürümüze sahip çıkma, onu gelecek nesillere zenginleştirerek devretme sorumluluğumuzu yerine getirmemizin içinde saklıdır.

 

Böylece geçmişle günümüzü ve geleceğimizi bir bütün olarak kavrama, kıyaslama, ibret alma olanağını yakalar; ulusal belleğimizi korur, güçlendiririz, düşüncesindeyim.    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa OKUMUŞ Arşivi