Mehmet TAŞ
GAZETECİ SİZLERİN UŞAĞI MI?
Malum bu ülkede herkes Başbakan, Bakan, Milletvekili olmak ister. Seçim dönemlerinde özellikle de, kime sorduysam, gönlünde vekillik yatıyor.
Yanlış anlamayın; böylesi yüce bir makamı rüyasında bile göremeyecek insanlar ile de konuşmamda, ya ne var ki, vekil olmanın gözü kulağımı var. Ben neden milletvekili olmayayım ki? Benim vekillerden nerem eksik? Onlarda 9 aylık değiller mi? Şeklinde sözlere muhatap oluyoruz.
Bunlara da tebessüm ediyoruz.
Ama kimi densiz, haddini bilmeyen insanlar var ki; işte onlara çok daha sinir oluyorum. İşte bu densiz adamlar, bizleri babalarının uşağı gibi görüyorlar.
Adam arıyor bizi;
“Ya ben abc partisinden milletvekili aday adayı oldum, size mayil attım, benim açıklamamı hala girmemişsiniz?”
Şimdi böyle emir verir gibi konuşan, kaba, sapa adamın açıklamasını biz haber olarak girmek zorunda mıyız?
Ama bir başka aday adayı ise, nezaketen ziyaret proğramına sizleri de ekliyor ve gelip bir çayınızı içiyor. İşte bu nazik ve kibar insanların haberi yapılır. Elimizden gelen bir şeyde var ise o da bu insanlardan esirgenmez.
BİLET ALIRSAN PARA ÇIKAR ARKADAŞ!..
Hiçbir öne çıkan vasfını bilmediğim, vasat, sosyal ağırlığı olmayan, sosyal yaşamdan bihaber, ancak para biriktirme hastalığına şahit olduğumu kimi tipler ise bu günlerde hep bizim kafamızı tütsülüyorlar.
“Ya sevgili dostum, kardeşim, ben bu seçimlerde abc partisinden milletvekili adayı olmak istiyorum. Genel Merkezle kontak kurdum, yeşil ışık yakar gibi oldular. Sen ne diyorsun. Ben aday olayım mı?”
Şimdi bir gazeteci olarak bu soruya nasıl cevap verirdiniz?
Doğal olarak; “ede sen eşeğini sağlam kazığa bağlamışsın. Genel merkezden işi bağladığına göre, bize ne danışıyorsun. Mutlaka senin Ankaralı basın danışmanında vardır” dediğimde ise; şu cevabı veriyor;
“He ya ede tabii ki Ankara’dan da bir basın danışmanı, matbaa, fotoğrafçı ayarladım. Onları ayarlamadan yola çıkar mıyım?”
Şimdi bu adamı muhatap alıp konuşmaya devam etsem kan beynime sıçrıyor, hemen sözünü kesiyorum.
“Ede bilet almazsan para çıkmaz. Senin biletine de ikramiye kesin çıkar. Eh Allah yolunu açık etsin” diyor telefonu kapatıyorum.
Ha birde telefonu aramaz mı? Sonuçta bir süre cep telefonlarımız kapalı kalıyor. Eğer cebim kapalıysa bu kendini bilmez, aynaya hiç bakmamış, kilosu ve tartısından habersiz bir aday adayına kızdığımın işaretidir. Kusura bakmayın, bir süre sonra ararsınız!...
BU İŞİN REKLAMINI YAPANLAR
Kimileri işgal ettiği kamu kurumundaki koltuğundan daha üst sıralara tırmanmak için iktidara en yakın partiden aday olmak için daha açıkçası isminden söz ettirmek için sağa sola mesaj gönderir, bende adayım diye.
Evinde hanımı bile bunu biliyordur aslında. Milletvekilliği kim, bizim herif kim der yakın komşularına.
Fakat kocasının makamının yükselmesi vardır bunun sonunda, o da sağda solda eşine destek mesajı gönderme telaşı içine girer.
Kimi Çankaya’dan, kimi Emine Hanımdan, kimi bir cemaat liderinden, kimi bir başka yerden icazet almıştır bu insanlar.
Ama iş adaylık için başvuruya gelince de, birer ikişer çark ederler.
Ya ede ne oldu senin adaylık işin dediğimiz de ise; “Ya hiç sorma hanım ve çocuklarım karşı çıktılar. Az kalsın sırf bu sebepten dolayı hanımdan ayrılıyorduk!”
Tabii biz gazeteciler her şeye inanır, yeriz ya.
Daha birkaç gün önce eşin değil miydi senin tanıtım broşürlerini dağıtan diyemiyoruz. Mecburen yemiş gözüküyoruz.
Ha bu arada “her şeyi yemeye alışığız ya!”
Bu aralar sağda solda gazeteci eleştirmek, sonra da bende gazeteciyim diyen soytarılar çıktı ortaya.
Bir kurumda çalışarak bende gazeteciyim demek ilkesizliktir. Gazeteci sadece bu işi yaparak evine ekmek götürene denir. Sizin gibi adamlara olsa olsa sahtekar denir.
Ve benim de sahtekarlarla işim olmaz!...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.