Künefeyle Tanışmamın İlginç Hikâyesi

Her şeyin bir ilki olduğu gibi, insanların bazı lezzetlerle tanışmasının da bir ilki vardı. Benim için künefeyle tanışmamın bir ilki var ama bir de hikâyesi var. Anlatayım…

Bir gün söyleşi yaptığım 120 yaşındaki yaşlı bir adamın hiç çay içmediğini öğrenmem ilginç gelmişti. Biraz daha sorularla eşeledim. Kökeninde, eskiden kalan bir hikâye varmış meğerse…

Zamanında çay çok pahalıymış. Pahalı olmasının ötesinde çaya ulaşmak da o kadar kolay değilmiş. “Çayı o zamanlar ağalar içerdi” dedi yaşlı adam.

Yaşlı adam köyde yaşıyordu, köyde büyümüştü ve ona göre dünyanın en zengini köyün ağasıydı. Ondan başka zenginin olması da asla mümkün olmazdı. Ağa çay içerdi, köylü ağzını şapırdatarak bakardı. Ağa, ulaşabildiği en lüks yiyecekleri köye getirtir, sofrasına dizer, köylü de hem pel pel hem de ağzı sulanarak izlerdi.

Benim için muz öyleydi sanıyorum.

Muzla tanışmam çok uzun zaman almıştı.

Ama konumuz künefe…

O zamana kadar biz sadece tabağa basılan kadayıfı bilirdik. Altı yağlı, üstü yağlı ve cevizliydi. Daha çok davul fırın olarak bildiğimiz yuvarlak fırınlarda pişerdi. Sonra minik fırınlar ve mutfak fırınları çıktı.

Kadayıfı severdim.

Merhum Hasan amcanın kadayıfçı dükkânında hamurun yapılıp, kadayıf süzeğinden sininin ters yüzeyine dökülerek, altında yanan ocağın etkisiyle tel tel olmasını hayranlıkla izler, bir kilo kadayıfımı alır, evde tepsiye dizerdim. Çocuktum ama güzel kadayıf yaptığımız söylerlerdi. Tıpkı şimdi çok güzel künefe yaptığımı söyledikleri gibi.

Belki de sırf gönlüm hoş olsun diye söyleniyor ama damak zevki olan birisi olarak, onlara hak vermiyor da değilim.

Beni tanıyanlar, gastronomiye ilgimi de bilirler.

Elimden geldiğince çiğköfte, çok çeşitli salatalar, sütlü tatlılar ve özellikle de künefenin ilgi alanımda olduğunu bilirler. Diğerlerini de severim ama yapma becerisine sahip değilim.

Künefe ise yapmayı çok iyi bildiğim lezzetlerden birisi olduğunu söylemeliyim, hikâyesiyle birlikte…

***

1984 yılıydı.

Yerel seçimler yapılmış, Refah Partisi Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanmıştı.

Ben de o tarihte Adıyaman’da “Milli Gazete” ve Yeni Devir’in temsilciliğini yapıyordum.

Henüz askere gitmeme birkaç ayım vardı.

Şanlıurfa Belediye Başkanlığını kazanan İbrahim Halil Çelik’le söyleşi yapmak üzere Şanlıurfa’ya gittim.

Refah Partisi, o dönemde bir atak yapmış, önemli yerlerde belediye seçimlerini kazanmıştı.

Basının ilgisi bu nedenle çok yoğundu. Beni kabul ettiğinde odada tek boş olan koltuğa oturabilmiştim. Dışarıda bekleyenlerin ve randevu alıp daha sonra geleceklerin haddi hesabı yoktu.

İbrahim Halil Çelik’le ilk o zaman tanıştım, en son tanışmam da elbette oydu. Daha sonra birkaç etkinlikte görsem de, yüz yüze ikinci bir görüşmemiz olmamıştı.

Bana 15-20 dakika kadar zaman ayırdı. Sorularımı sordum, cevaplarımı aldım.

Ama bütün bunların hiçbir önemi yoktu. Çünkü soruya başlamadan önce o zaman adını dahi hiç duymadığım bir lezzetle tanıştırılmıştım.

Şanlıurfa’nın meşhur tatlısı olarak bilinen, Gaziantep, Hatay ve Adıyaman’da da yoğun şekilde daha sonraları yapılmaya başlanan Künefe, o tarihlerde hepimiz için yeni, Şanlıurfa’nın da ‘zengin’ kesimi için önemli lezzetlerdendi.

Başkanlık makamına sıcak olarak gelen künefe, bol peynir ve bol Antepfıstığıyla birlikte servis edilmişti.

Hem soru sorup hem cevapları not edip hem de künefenin lezzetiyle kendimden geçmemin istenmesi, çok şey istemekti.

Künefeyi bıçakla kesip, ilk çatalı ağzıma aldığım anda ne soru kalmıştı ne de cevap.

Bereket ki oda kalabalıktı. Çiçeği burnunda belediye başkanının ilgileneceği kişiler ve cevap vereceği telefonlar vardı.

Bana “Künefenin rahatlıkla ye, sonra devam edelim” deyince, beklediğim haz alma süresinin bahşedildiğini düşünerek künefeyi sindirerek yedim.

O günden sonra çok kez künefe yedim.

Yaptığım künefelerin sayısını bile hatırlamıyorum ama o günkü lezzet, halen damağımda, en müstesna yerinde öylece duruyor.

Belki de künefeye karşı olan ilgimin başladığı an, o lezzete ulaştığım andır.

Muhtemelen, (hatta kesinlikle), şu anda 75 yaşında olan İbrahim Halil Çelik’in ne o künefeden ne de benden haberi olduğunu düşünmüyorum ama benim bir lezzet yolculuğundaki ilk tadımımın onun ısmarladığı künefeyle olduğunu çok iyi biliyorum.

Allah sağlık ve selamet versin…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi

Mantı

12 Ağustos 2024 Pazartesi 16:20