Fatmagül Abacı

Fatmagül Abacı

MEL GİBSON’UN YEDİĞİ YUMRUKLAR…

Hatırlarım… Kaç yıl önceydi. Üniversite sınavına girmiş, sabırsızlıkla sonuçları bekliyorduk. Kimimiz umutsuz, kimimiz ümitli, ama hep bekliyorduk… Ya kazanamazsam diye düşünmeye başlayınca, tüm ümitler suya düşüyor ve mahsunlaşıyorduk…

Nihayet beklenen gün geldi. Beş altı arkadaş bir listeden kendi numaramızı görmeye çalışıyorduk. Herkes çok heyecanlıydı. Kazandığını gören geri çekiliyor, iki elini havaya kaldırıp, sevinç nidaları atıyordu. Kazanamayan ise “zaten bende şans mı var ki?” diyerek kenara çekiliyor, gözleri doluyordu.

Arkalarda beklerken, şansız mıyım, şanslı mıyım, ne derken… Yakın arkadaşım Güler “kazanmışsın!” dedi… Bu güzel bir duyguydu…

                                                               *

Bugün ise hayatta yol alırken, etken olan şans mı?

               

                                                                  Azim mi?

 

                                                                 Kader mi?

 

Başımıza gelen iyi ya da kötü olayları açıklama biçimi olan”şans” nedir?

Azim; bir iş için harcadığımız yüksek düzeyde efordur.

Kader; yaşam boyunca başımıza gelen ve gelecek olanların biz doğmadan oluşan yazgımızdır.

Şans, kader değildir.

Şans, azimde değildir ama destekleyici bir unsurdur.

                                                             *

Hertfordshire Üniversitesi araştırmacısı Richard Wiseman, insan hayatındaki “şans faktörü” ortaya çıkarmak için sekiz yıl boyunca çok sayıda deney,  yüzlerce görüşme ve binlerce test yaptı.

Şansın, ilahi bir hediye ya da sihirli bir yetenek olmadığını vurgulayan Wiseman “Aslında şans, bir zihin durumu, düşünme ve davranma biçimi. İnsanlar şanslı ya da şanssız doğmazlar, düşünceleri, hisleri ve davranışlarıyla iyi ve kötü şanslarını kendileri yaratırlar” görünüşüne yer veriyor.

İnsanın kendi şansını kendisinin yarattığını, savunan Wiseman, iç sesini dinlemenin, gelecekte iyi şans beklemenin ve talihsizliklerin üzerinde durmamanın şans için çok önemli olduğunun altını çiziyor.

                                                               *

Şimdi anlatacağım kısa hikâyecik şans faktörünü çok güzel ifade etmiş.

1979 yılında Hollywood yapımcısı George Miller, “mad max” filmi için “savaşçı görünüşlü, yüzünde yara izleri olan, sert ifadeli” bir oyuncu arıyordu. Bu rol için yapılacak seçmelerden bir gece önce, o zamanlar adı henüz hiç duyulmamış olan Avusturyalı aktör Mel Gibson, sokakta üç sarhoşun saldırısına uğradı.

Seçmelere yara  bere içinde, yorgun bir halde katıldı. Miller rolü anında ona teklif etti. Böylece Mel Gibson’a sinema dünyasının efsanevi isimlerinden biri olma şansı verilmiş oldu.

Bakar mısınız, yediği darbeler Gibson’a artı olarak döndü. Üstelik şöhretin kapılarını açtı…

                                                              *

Prof.Dr. Acar Baltaş’a göre ise;

Hayat karşısında kendilerini yeterince güçlü hissetmeyen insanlar, başarı ve başarısızlıklarını doğaüstü güçlere ve şansa bağlama eğilimindedirler. Bu tutum insanların “kurban rolü” nü benimsemelerine yol açar.

Bu tutumun olumlu tarafı, kişinin sorumluluktan kurtulması; olumsuz tarafı ise gerçek sorunlarını çözememesidir.

Gerçek sorunları çözmek için başarısızlıkları şanssızlığa bağlamak yerine, acı verse de, sorumluluk almak ve sorunların üzerine gitmek daha akılcı bir tutumdur. Diyor ve ekliyor:

Benim yaşam deneyimim, talihli insanların çevresindekilere de talih getirdiklerini göstermiştir.

Bu nedenle talihli insanlara yakın olun ve birlikte zaman geçirin. Böylece yaşam kaliteniz yükselecek ve hayattan aldığınız doyum duygunuz artacaktır…

                                                              *

Aslına bakarsanız, pozitif düşünceli insanla geçirdiğiniz sohbet daha keyif verirken; negatif biriyle ettiğiniz sohbet arasında dağlar kadar fark vardır.

Birinde umut ve mutluluk hissederken, diğeri sizi kasavetlendireceği gibi… Bence öyle…

Yazarımız Mümin Sekman’a göre ise;

Bir insanın bütün başarısını şansa bağlayarak açıklamak da akıllıca bir iş değildir. Kendine güvenmeyen insanlar, başkalarının başarısını hep şans teorisiyle açıklarlar…

                                                                  *

Siz ne diyorsunuz bu konuda, duyamıyorum? Hani derler ya;” işi şansa bırakma” doğru ve yerinde bir söz… Tedbirini al, koşulları hazırla.(tevekkül gibi)

Şanslı olmak, elbette herkesin isteyeceği bir durumdur…  İmkânları en iyi şekilde değerlendirip, takibini yaparak, olumsuzluğu yani; şanssızlığı asgariye indirgemedir. Tüm bunları yaparken özdisiplinli olmayı elde tutmak gerekiyor.

Öğreneceğimiz bir olgu kabul edebiliriz!

Satın alacağımız bir durum değil!

Şanslı olmanın yolunu takip edin, karamsar olmayın.!

Şansınızla sınavdan geçerli not alabilirsiniz ama şansınızla sınıfı geçemezsiniz.

YOLUNUZ AÇIK, ŞANSINIZ YANINIZDA OLSUN…

SELAM VE SEVGİLERİMLE

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatmagül Abacı Arşivi

Nebi

17 Ekim 2024 Perşembe 17:13