Ahmet Doğan İLBEY
S. Ahmet Arvasi: “yeryüzünde son Türk kalsa o ben olurdum”
“Türk İslâm Ülküsü” kitaplarının müellifi mütefekkir Seyit Ahmet Arvasi’ye sorarlar: “Türk kimdir?” Cevabı, Türkiye’de yaşayıp da “Türk’üm” diyemeyenlerin, Türk milletini sıradan bir topluluk olarak görenlerin şuurunu açacak, dimağlarını çatlatacak derecede sarsıcıdır: “Belgelerle sabittir ki, evlâd-ı Resûlüm, yâni Resûlullah'ın soyundanım. Ben Seyyidim. Yâni bu demektir ki biyolojik olarak Türk değilim. Ama yeryüzünde bütün Türkler silinse, üç Türk kalsa, biri ben olurdum. İki Türk kalsa, gene biri ben olurdum. Son Türk kalsa da o gene ben olurdum. Eğer Afrika'nın ortasında dünyaya gelmiş bir zenci olsaydım tereddütsüz yine Türk olurdum.”
BİR BAŞKAYDI ARVASİ’NİN TÜRKLÜK SEVGİSİ
Türklüğü ırkçı ve kavmiyetçi değil, İslâm'ın hâdimi olan, İslâmî ölçüler içinde millet kavramını temsil eden bir hüviyetle sever ve yazardı. Müslümanla aynı mânaya gelen Türk’ü onun kadar seven başka bir fikir adamı var mıdır? Hem de çok… Fakat, Seyit Ahmet Arvasi bir başka anlatır ve yazardı Türklük sevgisini: “Ben İslâm, îmân ve ahlâkına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, Türk milletini iki cihanda azîz ve mesûd görmek isteyen ve böylece İslâm'ı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim. Benim milliyetçilik anlayışımda ırkçılığa, bölgeciliğe ve dar kavmiyet şuuruna asla yer yoktur. (…) Şanlı Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem); ‘Kişi kavmini sevmekle suçlandırılamaz.', ‘Kavminin efendisi, kavmine hizmet edendir.' ‘Vatan sevgisi îmândandır.' hadîs-i şeriflerine bağlıyım.”
“İSLÂM’A SAHÂBE-İ KİRAM'DAN SONRA TÜRKLER HİZMET ETTİ”
Türklük sevgisinde o kadar samimi ve inançlıydı ki, ona göre Sahâbe-i Kiram’dan sonra Türkler gelirdi… Bu muhteva sahip Türklük sevgisi o kadar fazlaydı ki, sohbetlerine katılanlar ona Türklük sevgisinin kaynağını sorduklarında bu sevgisini “Sahâbe-ı̇ Kı̇ram'dan sonra İslâm'a en büyük hı̇zmetı̇ yapan Türklerdı̇. Asırlarca İslâm âlemı̇nı̇ korumuş, kollamış ve bu uğurda mı̇lyonlarca şehı̇t vermı̇ştı̇r. İslâm medenı̇yetı̇nı̇n tekâmülünde maddî ve mânevî en büyük hizmeti Türkler yapmıştı. Türkler İslâm'la bütünleşmı̇ş bı̇r mı̇llettı̇” sözleriyle anlatırdı.
TÜRKLÜK SEVGİSİ KUR'ÂN VE SÜNNET ÜZEREYDİ
Türklük sevgisi Kur'ân-ı Kerim ve Sünnet çizgisinde İslâm'ı yücelten bir Türklük sevgisiydi. Millîyetçilik ve Türklük anlayışında ırkçılık yoktu. Türk ve İslâm kelimelerinin yan yana gelmesinden ürkenlerin ve dehşete kapılanların olduğuna dikkat çekerdi. Ona göre Türk milleti bütün varlığı ve heyecanıyla İslâmiyet'e koşarken, hasretle beklediği dîne kavuşmanın mutluluğunu yaşamış ve İslâm'ın bayraktarlığına soyunduğu günden bu yana düşmanları artmıştır. Türklüğe düşmanlık, İslâm'a düşmanlıkla aynıdır. İslâm'a çatamayanlar Türk milletine çatıyorlar. Türk'e düşmanlık İslâm'a düşmanlığa eşdeğerdir. Türk düşmanlığının altında her zaman İslâm düşmanlığı vardır.
İSLÂM’IN CİHAN HÂKİMİYETİNİ TÜRKLER SAĞLAMIŞTIR
Türklerin tarihî rolünden hareketle Türk kimliğinin önemine inanırdı. Türk Müslümanlıkla eş değer taşıyan, sadece soy olarak değil, bünyesindeki herkesi millet potasında eriten siyasî, medenî ve tarihî bir devlet kimliğinin adıdır. Tarihte İslâm medeniyeti hâkim dönemlerini yaşamışsa o asırlar Türk devletinin payidar olduğunu, ne zaman İslâm ülkeleri sıkıntılı ve acı günler yaşamışsa o dönemde yaşayan Türk devletinin zor günler geçirdiğini yazılarında sıkça dile getirirdi.
Türk ve İslâm âlemindeki mazlum milletlerin kurtuluşunun Türkiye merkezli Türkler sâyesinde olacağına inanıyordu. Çünkü Türkler İslâm'ın bayraktarıydı. Türkler olmasaydı, İslâmiyet üç kıtaya yayılmazdı. İslâm'ın medeniyetleşmiş devresi Türkler eliyle gerçekleşmiş, İ'lâ-yı Kelimetullah'ı Türk dervişler ve alperenler tebliğ etmişlerdir. Türk milleti asırlardan beri, İslâm’ı din ve ideoloji olarak kalplerine yerleştirmiş, kültürlerini İslâm îmanıyla yoğurmuşlar. Bin yıllık târih, Türk’ün İslâm’la, İslâm’ın Türk’le üç kıtaya yayıldığının belgesidir. İslâm’ın cihan hâkimiyetini Türkler sağlamıştır.
“TÜRKSEN MÜSLÜMANSIN”
İslâm’ı dışlayan seküler bâtıl Türkçülere ibret olacak şu ifadeleri yazılarında ve konuşmalarında yüreğinden fışkırırcasına yazar ve söylerdi: “Avrupa'ya gı̇ttı̇ğı̇nı̇zde hangı̇ mı̇llettensı̇n dı̇ye sorarlar, Türk'üm dersen i̇kı̇ncı̇ soruya muhatap olmazsınız. Çünkü bı̇lı̇rler kı̇ sen Türksen Müslümansın. Bulgar'da olabı̇lı̇rsı̇n, Makedon'da olabı̇lı̇rsı̇n; hattâ Afrı̇kalı zencı̇ de olabı̇lı̇rsı̇n. Ama ne olursan ol, eğer Müslümansan Türk'e saygı göstermelı̇sı̇n. Bu mı̇lletı̇n İslâm'a hı̇zmetlerı̇ unutulmaz, onun ı̇çı̇n de bu mı̇llet sevı̇lı̇r. Böyle bir millete mensup olduğumuz için Allah’a şükrediyorum.”
İşte böylesine hasbî ve yürektendi Arvasi'nin Türklük sevgisi. ([email protected])
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.