İbrahim Gülsu
Bu Bir Katliamdır
Hayvan katili, orman katili, imar katili, toprak katili…hepsini sıralasak onlarca katil türü çıkar. Sözgelimi: Zaman katili, fikir katili, ahlak katili…
Ülkemde en az konuşulan, yazılan, kıymeti en az bilinen konu topraktır, toprak katliamıdır.
Türkiye’de, tarıma elverişli, sulak, kültür arazisi; verimsiz arazilere oranla çok azdır.
Bazı bölgelerimizde avuç içi gibi yerlerde tarım, meyve bahçeciliği yapılırken; bazı bölgelerimizde de ovalar, kültür arazileri yapılaşmanın işgaline uğramıştır.
Değişik zamanlar’’ Toprak Kanunu’’ yenilense de can diriltecek topraklar sorumsuz, mirasyedi siyasetin, yönetimin kurbanı olmuştur.
Bu topraklar, bu neslin değil, gelecek nesiller adına bu nesle emanettir.
Toprağın altındaki ve üstündeki zenginliğe sahip çıkmamak emanete ihanettir.
Yüzyıllarca dağ eteklerine kurulan şehirler, köyler bugün ovalara kaydırılmıştır.
Kültür arazilerinin üzerinde yükselen binalar, sanayileşme adına yapılan fabrikalar, küçük ölçekte oluşan sanayi bölgeleri toprağın feryadına rağmen, toprağı katletmeye, işgale devam ediyor.
Bugün ülkemde, üzülerek ifade edelim ‘’ resmi güç’’le toprak katliamı devam ediyor. İşgal edilmeyen ovam kalmadı. Sıralayalım: Çukurova( Mersin’e kadar), Gediz, Düzce, Bursa, Antalya, İnegöl, Hatay, Osmaniye, Sakarya, Maraş…
Toprağı bu kadar hovardaca kullanan dünyada ikinci bir ülke yoktur.
Bazı ülkelerde verimli araziyi yapılaşmaya açmak, ülke meclisinin onayını gerektiriyor. Yapılaşma ülke için çok stratejik olmadığı sürece yapılaşmaya izin verilmiyor. Siyaset devreye girmiyor. Çünkü onlar kanun devleti.Onun içindir ki Konya kadar olmayan ülkeler dünyaya tarım ürünü, meyve ihraç ediyor.
Ovaları, yapılaşmaya açmanın cezasını daha önceki depremlerde gördük ve ders almadık. 6 Şubat Depreminde de toprak bizden intikam aldı; ama yine uslanmadık.
İşte İzmir, Kahramanmaraş, Hatay, Osmaniye, Malatya bunu yaşadı.
Şehirleri ovaya kaydırma, binlerce insanın ölümüne ve değeri tespit edilemeyen ekonomik kayba neden oldu.
Şehirleri ve sanayi tesislerini ovalara kaydırmak ve şehirleri bu kadar büyüterek köyleri boşaltmak mecburiyetinde miydik?
Köyleri boşaltmanın, üretimi bitirmek anlamına geleceğini, şehirlerdeki yığma nüfusun kültür kırılmasına ve ahlaki bozulmaya neden olacağını niçin göremedik? Çünkü ülkemizde planlama, öngörü yok. Yani kör gider, yol gider.
Meselâ İstanbul ve çevresinin sanayi tesisleriyle tıka basa doldurulması hangi aklın eseri? Bunlar olurken Devlet neredeydi? Devlet aklı neyle meşguldü?
Bağdat harap olduktan sonra, şimdi İstanbul depremine çözüm arıyoruz.
Anadolu’nun verimsiz topraklarında deprem kuşağını da dikkate alarak bugüne kadar, onlarca sanayi bölgesi kurulamaz mıydı?
Ülkemin, planlama kaygısı, derdi yok ki. Hazırlanan planların uygulanamaması da sorumsuz siyasetin, yönetimin yiğitliği!
Toprak Kanunu, ha var ha yok.
Bize yedi yedilik deprem de yetmez. Yine ovalarda yapılaşma olur. Yine depreme dayanıksız binalar yapılır.Yine ahlaktan , dürüstlükten çalınır. Ve ‘’ Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.’’
Öldürülecek ova da kalmadı ki. Gelecek neslin ekmek kapısına kilit vurduk.
Verimli arazileri devlet eliyle işgal ettik. Torağı işlemek ve korumak birinci vazifesi olmasına rağmen, sözgelimi Ziraat fakültesini, Devlet Su İşlerini ovalara kaydırdık.
Bölgesel anlamda Kahramanmaraş buna bir örnek. Devlet Su İşleri, yüzlerce fabrika, pirketçi, oduncu, hurdacı, biberci, mermerci…ovada. Ve bu tesislerin atık sularının yeraltı suyunu kirletmesine seyirci kalınması da düpedüz bir doğa katliamı.
Üstelik, Kahramanmaraş’ın içme suyunun bir kısmının da ovadaki kuyulardan sağlanması sağlık açısından da çok riskli.
Ülke genelinde, tarımda ve şehirlerde, yerüstü suyu varken, yeraltı suyunu kullanmak ahmaklık ve aymazlıktır. Konya örneği ortada.
Kahramanmaraş’ta ovanın dibindeki Sır Barajı da yıllardır kirli suyla ‘’ besleniyor.’’!! Bu, aklın, basiretin iflas ettiği bir durum.
Öyle zannediyorum birçok il de Kahramanmaraş gibidir.
Üçbeş metre altı su olan ovaları işgal eden yapılaşmaya açanlar utansın. Ovaları işgal eden projelere imza atan yetkililerin kalemleri başlarında parçalansın.
Ovaları dilim dilim dilelim, ondan sonra da sanayi tesisi kurduk; oduncu, tamirci, pirketçi ve tuğlacılarla’’ sanayi’’ bölgesi oluşturduk; yeni yapılaşma alanları açtık, diye sevinelim, elimize mendil alıp oynayalım…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.