Bu da mı yalan?

Kahramanmaraş’ta vuku bulmuş üç olaydan bahsetmek istiyorum. Bu olaylardan bize düşen ibret ve ders almaktır. Bu olayların belki tamamı doğru olmasa da değişmiş olsa da doğruluk payı vardır.

Andırın yolu Geben Dağı eteğinde Karbasan Köyü’nün adının neden Karbasan olduğu hakkında büyüklerimiz anlatırlar.

Bundan yıllar önce soğukların çok soğuk olduğu, eski mevsimlerin daha etkili olduğu dönemlerden bir gün idi. Temmuz ayında bir köylü öküzüyle tarlaya saban sürmek için gebeyle çıkar. Saban öğütürken birden hava bozar, şiddetli bir kış havası bastırır, kar yağar. Öküz bu ani iklim değişikliğine dayanamaz, donar. Biraz sonra hava tekrar ısınır, bir güneş bastırır ki sormayın. Köylü amca gebeyi yan diker, onun gölgesinde  öküzün derisini yüzer. İşte Allah bir gün içerisinde zaman içerisinde zaman yaratır.

Benim başımdan da buna benzer şu olay geçmiştir. 1989- 1990 arası Sivas’ta Asteğmenim. 48.Piyade Er Eğitim Alayı’nda Çavuş Talimgah Taburu’nda acemi askerlere Mayıs ayında eğitim veriyorduk meşhur Temel Tepe yamaçlarında. Güneşli hava iken mevsim kış mevsimi oldu. Kar yağdı. Soğuktan askerlerden bir bir bayılanlar oldu. Onları hemen revire kaldırdık.

Bir zamanlar Aksu-Erkenez Çayı tarafına ırgatlar kadın erkek çalışmaya giderler. Karı-kocanın bir de kucağında bir bebek vardır. Sabahleyin bebeği, ağacın dalına salıncak içerisine koyup bağlarlar. Kadın işe başlar. Ancak kocası bebeğin yakınına gelir ve çayın kenarına çömelerek hacetini gidermeye çalıştığı sırada, çayın karşı tarafında bir kurbağanın üzerine akrep biner. Akrebi karşı cenaha hemen kendisinin olduğu tarafa getirip bırakır. Akrep bebeğin olduğu ağaca doğru çıkar. Adam heyecandan şaşırır. Ne olduğu yerden kalkar ne de kımıldamak aklına gelir. Derken bir de ne görsün! Bebeğin başındaki akrep bir yılanı sokar ve yılan aşağıya düşer. Akrep tekrar ağaçtan aşağıya iner ve kendisini bekleyen kurbağanın üzerine binerek çayın karşısına geçer ve gözden kaybolur. Adam artık kendine gelir ve yerinden fırlayarak bebeğin yanına koşar. Bağırıp ırgatlara seslenir. Irgatlar gelince gördüklerini tek tek anlatır. Allah’ın hikmetidir, koruyan Allah nasıl da koruyor, olmaz deme, O ol derse olur.

1980 yılının başında Kahramanmaraş’ta bir sel oldu ki, köprüleri yıktı. Körsulu çayı yakınında bir kaç hane ev vardı. Hele bir tanesi çayın kenarındaydı. Köprüye de çok yakındı. O evde Dişçi Zeki bey ve geliniyle kalırmış. Şiddetli yağmur sele dönüşür. Çay yavaş yavaş dolar, sular kabarır. Bu sırada gelin kayın babasına “Baba sel gelecek, komşulara gidelim” Der. Zeki bey komşusuyla küs imiş. Bu yüzden komşusuna gitmeyi kabul etmemiş. Hanımıyla beraber elinde bir fener ile çatıya çıkmışlar. Gelini ise evden ayrılarak komşusuna gitmiş. Biraz sonra bir sel geliyor ve evi basıyor. Zeki bey ve hanımının ellerindeki fener son kez görülüp suya batarlar, bir daha gözükmezler. Hemen ilerdeki köprü de yıkılır. Bu sele oradakiler, Zeki’nin Seli adını koyarlar. Onlara Allah rahmet eylesin. Komşular her zaman birbirine muhtaçtır. İyi kötü günde birbirimize sahip çıkmalıyız.

Hep güzel günler görmeniz dileğimle

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer IŞIK Arşivi