Ömer IŞIK
Gönüllü Toplum Müfettişi Olmak
İnsan olarak bazen bir şeyleri unutuyoruz, hatırlatılmaya ihtiyaç duyuyoruz. Bazen de yanlışlarımız oluyor, ikaz edilmeye muhtacız. Aile, çevre, iş yerlerinde böyle olaylarla çok karşılaşıyoruz.
Devlet her yere ulaşamıyor ya da ulaşamaz. Her şey devletten beklenemez. Kendi kendimize sorumluluğumuz var. Bu sorumluluk bilincimizi önce kendimize uygulamalıyız. Bizden kaynaklı hatalarımız sadece kendimizi kapsıyor olabilir veya hatalarımız çevreye zarar veriyor olabilir. Kendi içimizdeki değerlerin de bazen sorgulanması gerekebiliyor. İşte burada insan ihtiyaç duyduğu tavrı devreye koyması gerekiyor. Yerine göre; kendisini dizginlemeli, cesaret gösterip doğruyu yapmalı, karşı tarafa mesaj vermeli, kötü bir şeyi engellemeli, sözüyle veya eliyle yardımcı olmalı, topluma faydalı olmalı, devlete faydalı olmalı, iyi birey olmalı, kötülüğe sözüyle mani olmak gibi bir çok sorumluluklarımız var.
Bu duygularımıza; insanlık gereği, dini inancımız gereği, kültürümüz gereği, genel ahlaki kurallar gereği ses vermemiz gerekiyor. Toplum olarak zamanla yarışıyoruz. Eskilerimiz gelenek oldu, geleceğimiz modernleşiyor. Küreselleşme çerçevesinde ahlakımız bir taraftan da bozuluyor. Duyarsız bir topluma doğru gidiyoruz tıpkı "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" ya da " Bana ne" , "Bunları ben mi kurtaracağım?" algılarla başı bozuk bir düzene doğru gidiyoruz. Gördüğümüz kötü olaylara müdahil olmaya korkuyoruz. Devletin görevlileri var diyoruz. Bazen şahit olmaya bile çekiniyoruz. Hatta birisi bizi ikaz etse, sen de kim oluyorsun? Diyoruz.
Belki yaşadığımız olaylardır; otobüste gençler yaşlılara yer vermez, gençler yolda ulu orta küfürle konuşurlar. Yolda kadın erkek dalaşması olur, iki sevgili genç herkesin gözü önünde öpüşürler. Kavga edenlere karışmayız. Bu olayları çoğaltabiliriz. Diğer taraftan bazı kimseler gördüğü bir olayı kameraya çekip haber sitelerine iletiyorlar, halbuki müdahil olması durumlar varken sadece kameraya alıp seyirci kalıyor. Acıklı bir durum. İşte burada ele aldığımız önerim bu ayıbımızı örtecektir diye umut ediyorum.
Hem kendimize hem topluma hem de devlete yardımcı olmak için şöyle bir uygulama yapmak mümkün olur mu veya uygulanabilir mi?
Diyelim ki içimizde kültürlü, elit, sorumluluk bilincinde olan insanlarımıza nasihat bulunma görevleri devlet tarafından verilse, belirli kurallar kapsamında bu kişiler seçilse olmaz mı? Mesela; Mülakatla seçilmeleri, Üniversite mezunları olmaları, 40-65 yaşları arasında olmaları, sabıka kaydı olmaması gibi.
Devlet bu kişilere bir kimlik vermeli, bu kimliği ilgili kişiye gösterip usulüne uygun nasihatini gönüllü esasa dayalı bir sistemde yapmalıdır. Emeklilerimiz evde boş oturuyor. İşte onlara bir hayır işi hemde devlet tarafından sponsorlu. “Haydi boş durma, akıl ver” sloganımızla bu hayırlı işe devlet; akil kişileri, çalışan veya çalışmayan kesimi, emeklileri harekete geçirebilir. Yetkililerden önerimize kulak verilmesini istiyoruz.
Kısaca buyurun: “Emri bil maruf nehyi anil münker” deme fırsatı diyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.