Fatmagül Abacı
HAKLILAR…
Geçen senelerin ardından baktım dün akşam… Hatırladığım yıllarımın bir mazi olduğunu esefle gördüm. Geri gelmeyeceğini de biliyorum. Ve biliyorum artık zamanın durduğu yerde ellerimin arasından kayıp gittiğini. Saçlarımın seyrekleşip, beyazlaması, ellerimin kırışması ve ardı arkası kesilmeyen diyetler…
Artık fındıkları dişimle kıramadığım gibi sevdiğim kızarmış ekmeği bile ıslatmadan yiyemez oldum. Bu yaşıma nasıl geldim, yıllar ne çabuk geçti anlamadım… Oysa hafızam iyidir,
Daha dün ilkokula gitmiştim. Pırıl pırıl mavi bir önlüğüm ve beyaz yakam vardı. Çantamı dayım hediye etmişti. İlk öğretmenimi hatırlıyorum. Dur bakalım adı neydi? Evet, Hatice idi. beyaz elleriyle tahtaya yazdığı yazıyı biz de defterimize yazmıştık.
Ama zaman nasıl geçti?...Ne zaman büyüdüm ben.Yaşadıklarım mazi mi oldu ne?
Artık sigara da içmiyorum. Kızartmalar ve tatlı da yok. Ne severdim tatlıyı. Şöyle bol fıstıklı iki dilim fazla değil, baklavanın tadını almak. Ya da şöyle güzel kızarmış bir kazandibi, ne güzel olurdu. Heyhat, oda yasak.
İstediğim kıyafetler üzerimde istediğim gibi durmuyor artık.Omurgam eğildi, belim ise büküldü sanırım.Elbiseyi giyince eteklerim güzel durmuyor.Önden yeri süpürürken arka kısmı normalimsi duruyor.Hep sade artık.Neymiş “yaşlıymışım”.Oysa bilmedikleri bir şey var, gönül hiç yaşlanmıyor…Hatta yaşlılık kavramını tanımlamıyor.Şu üzerimdeki çul gibi elbiseye bak.Yaşlı işi.Ben yaşlı mıyım ki?...Bıraksalar arabanın direksiyonuna geçer, torunları sinemaya götürebilirim.Patlamış mısır ve alaska bile yiyebilirdik.Sinema çıkışı gecikmez eve yemeğe yetişebilirdik.Nafile! Gelin çok kuralcı, üstelik sağlıkçı. Ellerimin titrediğini ve kemiklerimin narinleştiğini söyleyip duruyor. Ama ben iyiyim.
Oğlum evleneli beri bir mesafedir girdi aramıza. Eskiden hal hatır sorar, yanıma gelir ve günün değerlendirmesini yapardık.”nasılsın anne” diyor o kadar. Geçiyor televizyonun karşısına, o maç senin bu maç benim. Uykusu gelişinceye kadar. Koltukta uyuklayınca gelin kaldırır, odasına gönderir. Ben de uyku yok. Dizilerimi kendi odamda yalnız seyrediyorum. Sabah komşuyla beraber kritiğini yapıyoruz. Onun unuttuğu sahneleri ben hatırlatıyorum. Ne de olsa ondan genç sayılırım.
Bulmaca çözmeyi severim. Pencerenin önündeki koltuğumda oturur kahvaltı sonrası bulmaca çözerim. Oysa ben bulmacayı öğleden sonra çözmeyi severim. Gelin dedi, sabah çöz diye. Eskiden bulmacanın arka sayfasında ki çözümüne bakar yazardım, bilmediğim olduğu zaman. Şimdi öyle mi canım ya, gelin cevapları koparıp saklıyor. Ben de baktım olacak gibi değil. Bilmediğim olduğu zaman “aman sıkıldım” diyerek bırakıyorum.
Evde hep gelinin dediği oluyor. Oğlum çalışıp para kazanacağım diye çırpınıyor. Gelinde çalışıyor ama ne kadar aldığını bilmiyorum. Çok ketum. Evin eksiklerini oğlum karşılıyor. Çocukların okul masrafını oğlum karşılıyor. E o zaman gelin aldığı parayı anasına veriyordur. ne yapacak parayı. Bütün masrafları oğlum karşılıyor. Gelinin anası üç günde bir bizde zaten. Neymiş efendim kızını ve torunları çok özlemişmiş. Yalan!
Geçenlerde bizim gelinle arkadaşı konuşurken duydum. Arkadaşı annesini huzurevine bırakmış. Artık eşi dayanamadığı için vermişler. Vah kadına vah! Ben oğlumun evindeyim ya. Arkadaşı sizinkini de verin diyor, rahat eder diyor. Ben oğlumu bırakır mıyım, hiç… Hem bu ev benim değil mi? Ölünce veririm evi ancak…
Hem canım, ben yaşlı mıyım ki? Hani o ünlü mimar vardı ya. Hah, mimar Sinan dı.en güzel eserini yaşlı dedikler zamanda vermemiş mi? Hani Amerika yı bulan adam 50 sin de mi, 56 sinde mi bulmuştu.Gerçi ben bulmaca bulmaktan başka bir şey yapmıyorum ama…Yaşlı değilim.Bunak hiç değilim.
Gezmekle aram pek hoş değil. Çoğunluk evi bekliyorum. Oğlum, gelin ve torunlar gidince bir kasvet sarıyor. Gençliğimde gezdiğim; Emirgan, Galata, Sultan Ahmet, alışveriş merkezler, sinema ve tiyatrolar… Yorulduğumuz için yemeği dışarıda yerdik, o gün. Oğlum lokantanın parkında oynarken, biz kahvemizi yudumlardık. Artık gidemiyorum, yoruluyorum.
Onlara söylemiyorum ama yaşlanmışım. Yemek pişiremiyorum, ocağı bana güvenmiyorlar. Haklılar. Artık genç değilim.
Seneler mazi oldu. Çevreme karşı yararım azaldı. Artık hayatın iniş basamağının son adımlarındayım. Yaşadığım onca şey hatıra oldu. Yeniden genç olmak isterdim, olmuyor. Gönül gencecik ama fiziksel...
***
Hem kendinizi, hem yaşınızı sevin. Çünkü her şey sevmekle başlar…
selamlar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.