Fatmagül Abacı
İLİMDE ZAN VE YAKİNE MİSAL…
Fırıl fırıl dönen eteklerine baktım. Daha düne kadar “yapamam, midem bulanıyor” diyen sekiz ufaklık yaklaşık beş dakika dönebiliyor.
Sekiz öğrencinin dönüşü uyumlu ahenkli oluşu ve müziği etkileyici idi.
Seyircilerden birçoğu ağlamıştı. Dönerken yüz ifadelerindeki ciddiyet daha bir masum ve güzeldi. Bu minik semazenler bizi etkilemişti. Postnişine verilen selam ise çok hoş bir ifade idi, gerçekten.
Kızların semazen oluşu insanları biraz şaşırttı… Oysa beş yüz yıl öncesinde bile bayan vardı. Üstelik tennureler farklı renkte olabilirdi. Ama biz komple beyazı tercih ettik.
Tennurelerin saflığı ve yüzdeki masumiyetli ciddiyet. Tam müzik bittiğinde kapanacakken her birinin sakin bir şekilde durup, birlikte selam verme bölümü de etkileyici idi.
Emek vermekle, motivasyonda “yaparsın” öğüdü işe yaramıştı. Benim kardelen çiçeklerim… Allah nazardan saklasın, dedim içimden…
*
İlmin iki kanadı vardır, zannınsa tek. Noksan kanatlıysa uçmaz.
Kuş, bir kanatla birkaç adım uçarsa da yükselemez, düşer.
Şüphe kuşu ümit yuvasına tek kanatla uçmak istedikçe düşer durur.
Şüphe ilme dönerse tek kanatlı kuş, iki kanatlı olur.
*
Bir insana kırk kere deli desen deli olur derler. Hatta insan hasta değilse bile hasta bile edilir. Ben çocuklara sadece “yaparsınız” dedim… Hz. Mevlana bu anlamda çok güzel bir örnek vermiş mesnevisinde… Değiştirmeden aktarıyorum…
Bir hocadan talebeler, el_ aman demiş, meşakkat ve çalışmaktan bıkmışlardı. Hocayı zor bir duruma düşürmek ve bir çare bulmak için görüşüp konuştular.”Zira o hiç hastalanmıyor ki, bir gün dinlenebilelim.”
“Taş gibi yatıp kalsa da mektepte hapsolmaktan kurtulsak.”
Diyerek birisi şöyle bir tedbirde bulunup:
_Hocam! Yüzün neden sararmış? Hayr ola, rengin değişmiş? Bu ya havadan veya şiddetli bir hummadan derim- dedi.
Bu ona elbet biraz tesir eder. Ey kardeş! Sen de bu şekilde konuş.
Mektep kapısında içeriye girer girmez,
_Hayr ola hocam, bu haliniz ne? Deyin. Böylece evhamı biraz daha artar. Zira vehimle akla cinnet bile gelir. Üçüncü, dördüncü, beşinci gelenler de üzüntülü bir halle böyle söylesinler.
Otuz çocukta bu şekilde konuşunca hocanın kalbine vehim yerleşir dedi.” Bütün talabeler ona,”Aferin, bahtın açık olsun. Hak sana yardım etsin.” Dediler.
Gammazın şerrinden emin olmak için birbirlerine yemin ettiler.
Çocukların hocalarını vehme düşürmeleri;
Gündüz oldu. Çocuklar bu düşünce içinde mektebe geldiler. Bu hileyi ilk hazırlayan çocuğun gelmesini beklediler. Çünkü bu fikrin önderi oydu. Ayak, daima başa tabidir.
A taklitçi! Gök nurunun membaı olan kimsenin önünden gitmeye kalkma. Çocuk geldi. Hocayı selamlayıp hocam hayrola? Yüzünüz sararmış.” Dedi.
Hoca, “Bende bir hastalık yok, git yerine otur, saçmalama” deyip, çocuğu savdı. Ama kalbine de az da olsa bir vehim tozu kondu.
Başka bir çocuk gelip aynı sözü söyleyince vehmini iyice artırdı.
Böyle böyle vehmi kuvvetlendikçe haline şaşıp hasta olduğunu sandı.
*
Bu “kırk kere söyleyince, olurmuş” sözünü olumlu kullanırsanız sonuçta olumlu olur. Olumlu olmakta insanın yaşam coşkusunu geliştirir.
*
Bizleri yaşamda yalnız bırakmayan hep elimizden tutan annelerimizin gününü kutluyorum… Allah’tan sağlıklı ömürler niyaz ediyorum… Tüm annelere…
SELAM VE SEVGİLERİMLE
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.