Naif Karabatak
Mutluluk Bakanlığı
Şaka gibi ama Monarşiyle yönetilen Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nde “Mutluluktan Sorumlu Devlet Bakanlığı” ve “Hoşgörü Bakanlığı” adı altında iki yeni bakanlık kurulmuş. Yanlış anlaşılmasın bu bakanlıklara karşı değilim, şaka gibi olmasına karşıyım.
Mutluluk ve hoşgörü, belki de bütün dünyada en çok ihtiyaç duyulan iki güzellik. Hoşgörü eksikliği, beraberinde mutsuzluğu da getiriyor. Elbette çok daha başka şeyler buna sebep.
Hoşgörünün bir sınırı var mıdır, sınırsız olunca insanlar ne kadar karakter değişimine gider, bunlar uzun yazıların konusu. Genel olarak, giderek hoşgörüsüz bir dünyaya doğru yol aldığımızı söylemek mümkün.
Bu, incelenmesi, eksikliklerin tespit edilmesi ve topluma ince ince işlenmesi gereken bir konu. En azından gelecek nesillerin daha hoşgörülü olması için çok önemli bir adımdır, Hoşgörü Bakanlığı…
Benim eskiden beri düşündüğüm ise Sevgi ve Hoşgörü Bakanlığıydı.
Ama tabii bu bizde, monarşiyle yönetilen yerde değil.
Kanımca, sadece bizde değil, dünyanın neredeyse her tarafında eksik olan sevgi ve hoşgörüdür. İnsan olmanın temel özelliklerinden ikisini, gittikçe kaybetmeye ve neredeyse gelecek nesillere aktaramayacak kadar unutmaya başladık.
Bizdeki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın alanında da aslında bunlar var ama ne kadar yapabiliyorlar, doğrusu o tartışılır.
Şaka gibi olan, bunu BAE’nin düşünmüş olması.
Elbette bünyesinde, Abu Dabi, Dubai, Acman, Füceyre, Resü'l-Hayme, Şarika ve Ummül-Kayveyn adlı yedi emirlik bulunan BAE, mutluluğun formülünü zenginlikte ve zenginleri mutlu ederek akan parada bulduğu kesin.
Mutluluğu, zevk, sefa, cinsellik ve ihtişamda aradığınızda, bulmak çok zor değil.
Dubai, bu açıdan hesapsız para kazanan ve helal yoldan elde edilmeyen gelirlerin har vurulup, harman savurulduğu yer olarak bilinir. Yüzde 96’sı Müslüman olan BAE’de İslam’la uzaktan yakından alakası olmayan bir zevk-ü sefa var.
Petrolden kazanılan paraya ek olarak, dünyanın her yanından haram yolla elde edilen geliri, sorumsuzca harcayanlara kapı aralayan ve onları söğüşleyen bir federasyon…
Oysa Mutluluk ve Hoşgörü Bakanlığı, onlardan önce bizim gibi ve bizden çok daha yoksul ülkelere gerek.
Çöpten rızkını temin eden birisinin Mutluluk ve Hoşgörü Bakanlığından beklentisi çoktur mutlaka.
Ay sonunu bir türlü getiremeyen, çocuğuna oyunca alamayan, eşine hediye alıp, memnun edemeyen, çocuğunu everemeyen, ev alamayan, et alamayan, tenceresi kaynamayan insanların beklentisi tabii ki çok olur.
Irkçı söylemler çoksa, hoşgörü bakanlığının da yapacağı çok şey var demektir.
İnsanları diline, dinine, derisinin rengine göre sınıflandırıyor, üstüne de zengin ve fakir ayrımı yapıyorsan, yine hoşgörü bakanlığına iş düşer ve mutlu olmanın formülünü araştıran bir bakanlık da gerekir.
Sürekli dışlanan, horlanan, aşağılanan ve üç kuruşa talim etmek zorunda olan insanların evde başı dik bir aile reisi veya bireyi olması çok da kolay değil.
Beyinsiz yöneticiler nedeniyle iç kargaşa ve savaşa sürüklenen ülkelerde, nasıl bir hoşgörü, nasıl bir mutluluk sağlayacak bu bakanlıklar, doğrusu merak ediyorum.
Demokrasinin olmadığı, baskı ve zulmün had safhaya çıktığı ülkelerde, bakanlığın tabelasında mutluluk ve hoşgörü yazsa ne olur?
Siz insanların yüreğine bu iki ve bunun gibi güzel kelimeleri bir değer olarak işleyemiyorsanız, bakanlığın tabelasına hangisini yazarsanız yazın değişen bir şey olmaz.
Üstelik mutluluk ve hoşgörü, talimatla elde edilen bir şey değil; “size mutlu olacaksın dedim” deyince, herkesin sırıttığı bir toplum isteniyorsa, “hoşgörü gösterin lan” emriyle de herkes bir birini anlamaya başlıyorsa, orada zorbalık vardır. Gülmek, sevmek, sevilmek, bir birini anlamak ve anlamlandırmak, kişinin kendisiyle ve karşısındakiyle alakalıdır, alacağı talimatla değil.
BAE’nin bu iki bakanlığı oluşturmasını elbette önemsiyorum ama samimi bulmadığım için de üzülüyorum.
Oysa bu ve buna benzer bakanlıkların, bir tabeladan ibaret, turizm gelirinden daha çok pay alma veya şehvetten daha çok gelir elde etme adına değil, insanların insanca yaşamasını temin etmekten geçer. Belki de demokraside, özgürlükten, barıştan, hoşgörüden, mutluluktan önce “İnsan Bakanlığı” kurmak lazım, tüm insanların, insanca yaşamasını temin edecek…
İşte bu bakanlık, “insanca yaşamın” gereklerini araştırırken, bu iki kavrama ve daha çok kavrama rastlayacak.
Belki de bu bakanlık kurulunca, babadan oğula veya kardeşe geçen, seçimlerin olmadığı, yarınlara ümitle bakılmadığı, zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul kaldığı yerlerde esas sorunun, insanlara tepeden bakanların yönetimde olması olduğu da anlaşılacak…
Tweetimden seçmeler
Kendinize olan saygınız, beraberinde başkalarına olan saygınızı arttırır. Bu da, başkalarının saygı ve sevgisini kazanmanızı sağlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.