Ahmet Doğan İLBEY
“Nar rengi defter”
“Nar Rengi Defter” Maraşlı merhum şair Alaeddin Küçükkürtül’ün hâtıra defterlerinden derlenmiş şiir ve mektupların yer aldığı eski Maraş tadında bir kitap. Oğlu Bünyamin K. (Bünyamin Küçükkürtül) ve torunu Mehmet Raşit Küçükkürtül tarafından derlenip yayına hazırlanmış ve Kahramanmaraş Büyükşehir Şehir Belediyesi Kültür Yayını olarak Haziran 2022’de basılmış. Basılmasında editör olarak Ömer Yalçınova’nın emeği var.
Kitapta “Turkuaz Defter (1940-1949”, “Mavi Defter(1950-1959)”, “Kırmızı Defter (1960-1969)”, “Sarı Defter (1970-1979)”, “Kahverengi Defter (1980-1990)” başlıklarıyla dört bölüme ayrılmış şiirler mevcuttur. Şiirlerden sonra “Gam Geçmez Özümdem” ve “Günlüklerinden ve Mektuplarından Pasajlar” başlıklı iki bölüm daha yer almaktadır. Kitabın son bölümünde şairin 1930’ların sonunda başlayan akraba ve arkadaşlarının yer aldığı siyah beyaz ve hazan yaprağı rengine dönüşmüş fotoğrafları yer almaktadır.
Alaeddin Küçükkürtül 1929 yılında Maraş doğdu. 1991’de Maraş Ulucâmii’nde namaz esnasında vefat etti. Maraş’ın Acemli Câmiî’nin bulunduğu sokakta berberlik yapan babası Ali (1894-1943) Maraş’ın ve Antep’in Fransızlara karşı savunmasında çete olarak çarpışmış bir gâzi. İlkokul mezunu olan Alaeddin Küçükkürtül daktilografi eğitimi almış birisidir. Bu yeteneğinden dolayı 1940’lı yıllarda memuriyet imkânı verilse de emir altına girmek meşrebine uygun olmadığı için kabul etmez. Kayıtlı ilk şiirini 17 yaşında yazdığı biliniyor. Maraş’ta ve birçok şehirde dokuma tezgâhlarında çalışmış. Hayatının sonuna kadar şiirle iştigal etmiş ve bâzı şiirlerini türkü usulüyle besteleyip söyleyen şairin, şiirlerini kaydettiği defterleri mirasçıları tarafından saklanmış. Gelenekli şifahî kültür içinde yetişen şairin şiirlerinden başka terekesinde tarihli mektuplar da bulunmaktadır. Hâtıralarına düşkün, şiirlerini ve mektuplarını tarih atarak defterlere kaydeden titiz bir insan. Oğlu Bünyamin K. (Bünyamin Küçükkürtül) bu kitaba yazdığı “kısa hikâye” de babasının bu hususiyetini şöyle anlatıyor:
“Babamın şiirlerinden elimizde olanların sayısı 300 civarındadır. Son kayıp defterde ne kadar şiir vardı, neler vardı hatırlamıyorum. Bu 300 şiirden uzun okumalar sonucunda 100 civarında şiir seçtim. Şiirleri azaltmamın birkaç sebebi vardı. Birbirine yakın tarihlerde yazılmış şiirlerin duygu ve konu benzerlikleri olması ve seçme gereksinimlerinden birisidir. (…) Şiirlerde yerel söyleyişlere genel olarak müdahale etmedim. Ancak ölçünlü dile yaklaşmanın şiirin akışı ve anlamı için zaruret olduğu yerlerde imlâ düzeltmelerine gittim. Babam bu şiirlerin birçoğunu türkü formatında söylerdi. Bazıları kendi sesinden kaydedilmişti (…) Şiirlerin derlenip toparlanması, muhafaza edilmesi ve bilgisayar ortamına aktarılması noktasında gösterdiği fedakârlıklardan dolayı yeğenim Mehmet Raşit’e teşekkür ederim. Kendisi dedesinin şiirlerine dair güzel bir yazı da yazdı. (…) Bu kitapta yer alan şiirler öyle sanıyorum ki halk edebiyatımızda ve okuyucu nezdinde dikkate değer bir yer bulacaktır.”
Kitabın editörlüğünde ve yayına hazırlanmasında emeği geçen torun Mehmet Raşit Küçükkürtül dedesi Alaeddin Küçükkürtül’ün şairliğini ve şahsiyetini şöyle anlatıyor: “İlkokul çağımda, bahçeye açılan zemin kattaki ardiyede gördüğüm bir sandık beni çekmişti. Sandıkta kırmızı, mavi ve beyaz renkte üç dosya vardı. Bunlar dedem tarafından numaralandırılmış, dikilmiş, defter edilmiş mektuplardan müteşekkil dosyalardı. Benim dilimde onlar dosya, mektup gibi kelimelerle karşılanırken dedem kağıt cinsinden geride bıraktığı her şeye ‘hatıra’ diyordu. Kırmızı mektup doyasının başına ‘üçüncü defter’-hatıra(gelen ve giden mektuplar)- 16-3-1951’den 21-9-1951’a kadar giden ve gelen mektuplarım, 95 sahifeliktir. 31-10-1954- adres-imza- Alaeddin Kürtül’ ifadeleri geçirilmişti. (…) Defterlerde şiirlerden başka, kimi zaman günlük kıvamına bürünen bazen haftalık periyotlarla bazen de önemli sayılan bir hâdise vuku bulunca yazılmış hâtıralar vardır. 1950’lilerde, 1960’larda hâtıra ve mektup metinleri ağırlıktayken 60’ların ikinci yarısından itibaren hep şiir öne çıkar. (…) Merhum şairin âşık edebiyatından ve türkülerden gıdalandığı ve şiirin dünyasına bu kapıdan girdiği açıktır. Şiirlerin hem şekli, hem kelime kadrosu, hem de şairin sosyokültürel konumu onu âşık edebiyatı içerinde anlamak gerektiğinin açık delilleridir. Her ne kadar âşık edebiyatı içerisinde olsa da usta-çırak münasebeti yaşadığına dair bir bilgi yoktur, modern şairler gibi şiiri kendisi bulmuş, kendi kendisinin ustası ol muş gibidir. Ancak Maraş coğrafyasında bulunmaktan ötürü onun Karacaoğlan’ın dünyasıyla hem kelime kadrosu bakımından hem edâ ve tavır itibariyle yakınlıkları olduğunu görmek mümkündür.”
Hülâsa-i kelâm; şehri- Maraş’ın tenhada kalmış nice âşık ve şairleri gibi Alaeddin Küçükkürtül’ün saklı olan şiirleri yukarıda temas ettiğimiz üzere oğlu ve torunu tarafından okuyucu huzuruna çıkarıldı. Geleneğe bağlı âşık edebiyatı çizgisini sürdüren merhum şairin iki şiirini takdim ediyoruz:
“Maraş’ta kar”
“Maraş dağlarına kar döşek atar / Fakir fukaranın yüreğin yakar / Odun olmayınca ocak ne yapar / Titreyip bekliyor yazı fukara / Deli poyraz gürüm gürüm gürüler / Dayanamaz kapı baca iniler / Hal bilmez yavrular ısınmak diler / Neler çeker gelin bakın anaya / Gökyüzünde kara bulut üşüyor / Yağan karlar lapa lapa düşüyor / Bir ayağı bir de başı dönüyor / Ne haldadır varın sorun babaya / Gelir Alaeddin kar katar katar / Amansız poyrazda sular buz tutar / Od olsun diyerek soykasın yakar / Hasret kaldı fakir mangal sobaya”
“Ummaya geldim”
“Benim derdim bana yine benden sirayet etmiştir / Arzularım coş eyleyip kainatı tutmuştur / Gaflet ile yüzen gemim deryalarda batmıştır / Ya Rabbi,l Âlemin sana el aman demeye geldim / Affı ihsanından medet ummaya geldim / Her kime dönsem yüzümü kusurum boyumu aşar / Ben mecnunu biçareyim bilumum yollarım şaşar / Senden olmazsa inayet imdadıma kim koşar / Ya Rabbi-l Âlemin sana el aman demeye geldim / Affı ihsanından medet ummaya geldim / Bu dünyanın cefası çok asla gam geçmez özümden / Ben garibi azadeyim duygulanmazlar sözümden / Geçti ömrüm beyhudeye kusurlanmışyüzümnen / Ya Rabbi-l Âlemin sana el aman demeye geldim / Affı ihsanından medet ummaya geldim / Medet sende sen var iken binmem avam atına / Gam kervanın katarlayıp geldim işte zatına / Bu fakiri Alaeddin ahvali beyandır sana / Ya Rabbi-l Âlemin sana el aman demeye geldim / Affı ihsanından medet ummaya geldim” ([email protected])
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.