Ömer IŞIK
Pakistan İle Tarihi İlişkilerimiz
Türkiye ile Pakistan'ın kardeş ülke olması boşuna değildir. Benzerlik ve ilişkilerimiz tarihi ve kültürü ile bazen de siyasi durumlarla iç içe girmiştir. Ama bu durum Milletimiz tarafından fazla bilinmediğinden Pakistan adeta gizemli bir ülke olarak kalmıştır. Pakistan'ı sadece kardeş dost ülke olarak biliyoruz. Daha fazla Pakistan hakkında bilgi sahibi olmalıyız.
Pakistan önemli dost bir ülkedir. Atom bombası olan tek İslam ülkesidir.
25 Temmuzda 2018 de Pakistan seçime girecek, aynı ülkemiz seçimi gibi Pakistan seçimi de önemli. Seçimlere şimdiden intihar olayları karıştı. Devletimiz bu menfur olayı kınadı. Ülkemizde olduğu gibi Pakistan'a da darbelerle balans ayarı verilmektedir. Son günlerde ülkemizden Pakistan tarafınca 30 adet satın alınacak Atak Helikopter ile hem Pakistan hem de Türkiye güçlü bir savunma işbirliğine adım attılar. İnşaAllah bu işbirliği ticari, ekonomi, askeri alanlarda daha gelişecektir.
Pakistan'ı bu yazımızda tarihi ilişkilerini irdeleyeceğiz. Daha sonra da kültürü ve siyasi yönden inceleyeceğiz.
Kurtuluş Savaşımızda Hint-Pakistan halkı ülkemize maddi yardım gönderdi. Hatta o dönemde Ülkemiz için Hint/Pakistan halkına maddi yardım seferberliği çağrısı yapılır, ancak fakir bir anne para bulamaz ve çocuğunu pazara satışa çıkarır. Nitekim o yıllarda ülkemize Halifelik kurtulsun diye yüklü bir meblağ gönderilir. O para ülkemize ulaştırılır, yetkililer tarafından bu para İşbankası'na yatırılır. Maalesef İşbankası da CHP nin uhdesinde verilir. Bu konunun iyice irdelenmesi gereklidir. Nasıl olur da partilerin ticari ilişkileri olması yasakken CHP ye bir bankanın hissesi verilebilir?
Hindistan'ı 800 yıl yöneten hep Türkler olmuştur. 1001 yılında Gazneli Sultan Mahmud ile başlayıp 1857' ye kadar Hindistan Türklerin idaresi altında kalmıştır. Bu sure içerisinde Hindistan sömürülmemiş, bir çok yatırımlar ve imar yapılmıştır.
Pakistan'in tarihini, Hind yarımadası tarihi içinde ele almak gerekir. Pakistan'in kendine özel bir tarihi yoktur. Zira Pakistan 1947 yılında Hindistan'dan ayrılmasıyla yeni bir devlet olmuştur. Bu yüzden bu tarihe kadar Hint-Pakistan tarihini beraber görmeliyiz.
Hint Yarımadası'na İslâm'ı ilk götürenler sufilerle Müslüman tüccarlar olmuştur. Hindistan topraklarının İslâm devleti tarafindan fethi ise 712-714 yılları arasında Haccacı Zalim olarak bilinen Haccac İbni Yusuf es-Sakafi'nin gönderdigi Muhammed bin Kasım'ın komutasındaki ordular tarafindan gerçekleştirilmiştir. Bu fetihten sonra yarımadada Islâm hızla yayılmaya başladı. Muhammed bin Kasım da burada vefat eder ve türbesi Karaçi yakınındadır. Müslüman Araplar'in yarımada üzerindeki hâkimiyetleri 300 yıl kadar sürdü.
10. yüzyılda Gazneli Sultan Mahmut, Hindistan içlerine 33 kere sefer düzenler ve hepsini kazanır. Ayrıca kuzeydeki dağlık bölgeyi de ele geçirerek Çinlilerin egemenliğini ortadan kaldırmıştır. O dönemde ordu dili oluşur. Şöyleki; Sultan Mahmud un ordusunu Türk, Arab, İranlı, Hintli askerleri oluşturmuştu. Bunlar kendi aralarında anlaşmak için biraz Türkçe, Arapça, Hintçe ve Farsça konuşarak ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Bu dil ordu içerisinde konuşulmasından dolayı yerli Halk tarafından bu dile Ordu Dili denmişti. Daha sonraları ise bu dil özellikle müslüman olan yerli halk tarafından da benimsendi. Zamanla Ordu Dili, Urdu diline dönüştü. Böylece Urdu dilinin oluşmasına ve daha sonra da Emir Hüsrev gibi Türk asıllı şairlerin de Urduca yazdığı şiirlerle dile katkıları olmuştur.
1001 yilinda Gazneli Mahmud'un Pencab hükümdarıyla girdiği meydan savaşını kazanmasından sonra yarımada zamanla Türklerin eline geçmeye başladı. Gaznelilerin bölgedeki hâkimiyetleri 1187'ye kadar sürdü. 1187 - 1206 yılları arasında Hind yarımadasının büyük bir kısmına Guriler hükmettiler. 1206'da Hindistan Memlükleri dönemi başladı ve 1290'a kadar sürdü. 1290 - 1320 yılları arasında Halaçlar, 1320 - 1414 yillari arasinda da Tugluklar hüküm sürdüler. Tugluklar döneminin devam ettiği sırada 1398'den itibaren Hindistan toprakları Timuroğulları'nın saldırılarına maruz kalmaya başladı. Timuroğulları ilk saldırılardan itibaren Hindistan'ın bir bölümünü ele geçirdiler ve zamanla Tugluklar'i ortadan kaldırarak onların topraklarına hükmetmeye başladılar.
Timuroğulları'nın yönetimi 1858'e kadar sürdü. Ancak bu dönemde Hindistan’ın tamamına hükmetmiş değillerdir. Aynı dönemde Hindistan'ın bazı bölgelerinde daha başka yönetimler hüküm sürmüştür. Timuroğullarının Hindistan yarımadasındaki hâkimiyetlerinin devam ettiği sırada, 18. yüzyılın sonlarından itibaren İngiliz sömürgeciler Hind yarımadasını tehdit etmeye, bazı önemli noktalara saldırılar düzenlemeye başladılar. 1800 yilinda Allahâbâd şehri İngiliz işgalcilerin eline geçti. İngilizler 1802'de Agra'yi ele geçirdiler. Daha sonra içerilere doğru iyice girerek yarımadanın tamamına yakınını işgal ettiler. 1857'de işgale karşı çıkan halk ayaklanması İngilizler tarafindan şiddetle ve pek çok kan akıtırılarak bastırıldı. İngilizler 1858'de de Timuroğullarının hâkimiyetine tamamen son verdi ve son Timuroğulları Sultanı Bahadır Şah'ı, Rangun'a sürgün ettiler. İşgalciler 1857 halk ayaklanmasindaki bütün maddi zararlarının bilançosunu çıkararak tamamını Hindistan halkına ödettirdiler. İngilizler, Hindistan'ı işgal ettikten sonra yarımadanın bütün maddi zenginliklerini İngiltere'ye taşımak amacıyla Doğu Hindistan Şirketi adında bir şirket kurdular. Bu şirket sadece ticari bir kuruluş değildi. Geniş idari yetkilere ve imkânlara sahip olduğu gibi bir de ordusu vardı . İngilizler, Hint Yarımadası'nda en çok Müslümanları ezmeye çalışmışlardır. Çünkü işgal ve sömürgeci uygulamalar karşısında en çok direnenler Müslümanlardı. İngiliz baskısına karşı Müslümanlar da bağımsızlık yolundaki çabalarını artırdılar . 1906'da kısa adı Muslim League olan Tüm Hindistan Müslümanlari Birligi adlı bir örgüt kuruldu.
Ünlü Müslüman şair Muhammed İkbal ile etkili siyaset adamı Muhammed Ali Cinnah'ın bu birliğe katılmasıyla birlik daha da güç kazandi. Muslim League başlangıçta Müslümanların Hindularla aynı haklara sahip olmasi için mücadele ediyordu. Ancak zaman içinde Müslümanlarin ayrı bir devlet kurması fikri güç kazandi ve 1940 Lahor toplantısında Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgelerde Hindistan'dan ayrı bağımsız bir devlet kurulması için çalışılması kararlaştırıldı. Tarihte Hindular tarafindan sürekli horlanan ve İngiliz işgali döneminde de ikinci sınıf vatandaş durumuna düşürülen Müslüman kitle bu yöndeki çabaları destekledi ve 14 Ağustos 1947'de Hindistan'dan bağımsız Pakistan devletinin kuruluşu ilan edildi. Başlangıçta Bangladeş de Doğu Pakistan adıyla bu devlete bağlıydı. Ancak 1971'de Pakistan'dan ayrıldı.
Gelecek yazımız da Pakistan ile kültürel ilişkilerimizi ele alacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.