Abdullah  Şanlıdağ

Abdullah Şanlıdağ

Eli sopalı, kudretli bir kamu otoritesi lâzım

Bizde bazı şeylerin düzelmesi için illa birilerinin ölmesi lazım. Mesela Kahramanmaraş depremlerinde şehrimizde en az 20 bin kişi öldü. Oysa ki 500 yıl önce de Kahramanmaraş'ta deprem olmuş ve o zaman da Kara Maraş'ı yerin dibine batırmıştı.

Ama tarihten ve olaylardan ders almayıp, aradan geçen 5 asır sonra yine marul ve patlıcan bahçelerini imara açarak, aluvyonlu arazilere dikey mimariyi esas alarak çok katlı binalar diktik. 1 Gecede olan oldu ve binlerce kardeşimizi toprağa verdik. Umarız bundan sonrasında aynı yanlışlar yapılmaz ve sağlam zemine sağlam binalar inşa edilir.

İzmir Alsancak'ta yaşanan elim hadiseyi sosyal medyadan veya televizyonlardan izlemişsinizdir. Sağanak yağış sonrası karşıdan karşıya geçmek isterken elektrik akımına kapılan iki kişi hayatını kaybetti. Bu olayın arkasında da yine bir ihmalin yattığını sonradan öğrendik. Nasıl mı? İzah edeyim. Meğer caddedeki o kablolar 5 yıldır açıkta, sorumsuz bir şekilde durmaktaymış.

Hatta o kablolara değerek bir köpeğin öldüğü, bundan birkaç yıl önce medyada burasının haber yapıldığı ve illa birilerinin ölmesi mi gerekir şeklinde uyarıların olduğu ortaya çıktı. İki kişiyi toprağa verdik ya, kamuoyu baskısından korkan yetkililer 29 kişiyi gözaltına aldı. Elektrik kabloları ise yarım günde yeraltına alınarak kaldırıldı. Peki bu basit bir olayı çözmek için illa iki kişinin ölmesi mi gerekiyordu?

Ben de sözü yine su kuyularına getireceğim. Kahramanmaraş'ın Dulkadiroğlu ilçesinde yer alan ve Büyükşehir Belediyesine ait olan su kuyularının beslendiği havza, 5 kilometre doğuda yer alan Erkenez çayından beslenmekte. 6 Şubat tarihli Kahramanmaraş merkezi depremlerde yıkılan konutların molozları (enkaz,hafriyat), o anki koordinatör vali tarafından, su kuyularını besleyen Erkenez çayının olduğu merkeze bırakılıyor.

Tabii o anda herkes canı derdinde olduğu için molozların nereye yıkıldığı çok da umrunda değildi. Ortalık can pazarına dönmüşken su kuyuları veya Erkenez çayının ne önemi vardı? Hem sonra dışarıdan geçici olarak gelen koordinatör vali nereden bilsin o çayın su kuyuları beslediğini? Afat koordinasyonunda görev alan Maraşlı kamu memurları (başta yeraltı su kuyularını korumakla görevli olan D.S.İ ve ilgili belediyeler) koordinatör valiyi uyarmaları gerekmez miydi? O molozların üzerinden yaklaşık 1.5 yıl geçti. Bir kış üzerinden geçen molozlardaki kimyasal maddeler ve cesetlerden tutun da tüm kirli malzemelerin zehri, toprağa ve Erkenez çayına sızarak su kuyularına çoktan karışmıştır. Bir Maraşlı olarak, geçen haftalarda jeoloji mühendisi Mehmet Kuruçay hocayla bölgeye gittik. Erkenez çayının göbeğinde hâlâ molozlar eleme yapılarak, değerli madenler ayrıştırılmaya çalışılıyordu. Yani söz konusu molozlar hâlâ duruyor. İlla o molozlar içerisindeki kimyasal maddeler, su kuyularına karışacak ve insanlar hastalanarak ölecekler, ondan sonra harekete geçeceğiz. Bize eli sopalı, kudretli bir kamu otoritesi şart. Sokak ve caddelerimizi, illa bir bakan, Cumhurbaşkanı geldiğinde temizler, asfaltsız yol varsa o anda harekete geçeriz. Elgördü havası.. Depremin üzerinden 1.5 yıl geçti. Artık şu görüntü kirliliğinden, konteyner çöplüğünden kurtulalım.

Çarşı (dükkan,iş yeri) amaçlı alınan konteynerlerın birçoğu depo olarak kullanılıyor. Orta hasarlı binaların ruhsatı için belediyelerin talep ettiği 35 bin TL fazla değil mi? Güçlendirme için de enaz 500 bin TL istenmekte. Orta hasarlı binaların birçoğu ağır hasarlı idi. Sonradan yapılan tespit veya itirazlar sonrasında orta hasara dönüştü ve güçlendirme kararı alındı. Bir ara Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı, orta hasarlı binaların da yıkılacağını söyleyince, vatandaş haklı olarak konutunun içerisinde ne varsa ya sattı ya da söküverdi. Şimdi güçlendirme çalışmaları başlayınca herkes mağdur oldu. Bunca rezilliğe rağmen belediyeler hâlâ vatandaşa yardımcı olma ve hiyerarşi, bürokrasiyi azaltma yönünde gayret göstermiyorlar.

Sosyal ve gönül belediyeciliği kavramlarını hayata geçirme hususundaki hantal yapı, son yapılan yerel seçimlerde AK Parti'yi 2. parti konumuna düşürmüştür. Böyle giderse genel seçimlerde de AK Parti büyük bir yenilgi yaşar. Deprem bahanesini ve rehavetini artık üzerimizden atalım. Vatandaşı da tembelliğe alıştırdık. Konteynerde hâlâ elektrik parası alınmıyor. Bu uygulama son derece yanlıştır. Bu durum bir müddet daha devam ederse esnaf isyan eder, benden söylemesi. Geçenlerde çayını içmeye gittiğim bir küçük esnaf 30 bin TL elektrik parası geldiğini ifade etti. Şimdi bu esnafımız ayakta kalabilmek ve şehrine katkıda bulunmak için mücadele ederken, konteynerde bedava elektrik kullanan, "nasıl olsa bedava" diye klimayı hiç kapatmayan vatandaşa pozitif ayrımcılık yapmış olmuyor muyuz? Adalet çökerse devlet de çöker. Devlet ve kamu kurumları tüm vatandaşına eşit muamele yapmalı ve asla adaletten sapmamalıdır. Demirel merhumun "tencerenin devirmeyeceği iktidar yoktur" vecizesi, korkarım Ak Parti için de geçerli olacak. Reis mücadele ettikçe alttaki kadrosu onu bitirmek için özel gayret gösteriyor.

İnsanı, hayatı, sağlığı değersiz gören bir kamu yönetimi istemiyoruz. Hem yerel hem de genel idarenin sorumlu oldukları alanda vatandaşın taleplerini dikkate alarak son derece titiz çalışmalarını, bunu yaparken de asla adaletten ayrılmamalarını istiyoruz.

Hiç kimseye "Türkiye’de insanın değeri yoktur" dedirtmeyiniz. Ama bunu zorbalıkla değil, icraatlarınızla gösteriniz.

Kamu otoritesini (gücünü)adil bir şekilde çalıştırınız. Mehmet Özhaseki, giderayak sahiller ve baraj koruma bandındaki tüm kaçak yapıların yıkılacağını söylemişti. Kahramanmaraş'ta da özellikle barajları koruma bandında onlarca kaçak yapı ve işletme var. Buralara yönelik herhangi bir yasal işlemin yapılıp yapılmadığını merak ediyoruz.

Tekrar başa döneyim. İzmir'deki olayda da gördük ki kamusal alanda bir vurdumduymazlık yaşanıyor. Mesela evinizde elektrik prizinin kabloları aşağı sarksa ne yaparsınız? Hemen bir elektrikçi çağırmaz mısınız? Aynı hassasiyeti kamu için de göstermek zorundayız. Topluma karşı ahlaki sorumluluğumuzu hiçbir zaman askıya almayalım. Hayatınızda keşkelere yer vermeyin. Herhangi bir canı kaybettiğinizde, "keşke şu tedbiri alsaydım" demenizin bir anlamı yok. O tedbiri, canlarımızı kaybetmeden almanız gerekiyor. Şehirlerimizin demografik yapısını bozan ne kadar olumsuzluk varsa ortadan kaldıralım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Abdullah Şanlıdağ Arşivi