Ömer IŞIK
Arap Baharı ve İslâm Ülkelerinin Akıbeti
Arap baharının Tunus'ta başlamasıyla birer birer İslam ülkesinde özgürlük hareketleri başlamış ve halkların toplu bir Hak arayışı başlamıştı. İslam ülkelerinde sanki bir heyecan vardı.
Diğer taraftanda önceki durumdan faydalananlar da ise tedirginlik vardı. Sıra, zengin olan Arap ülkelerine de gelebilirdi. Öncelikle Arap Baharını şöyle değerlendirebiliriz:
1)Avrupa, ABD önceden Arap milletinin mutlaka bir gün toplu isyan çıkaracağını biliyordu. Çünkü başlarındaki yönetim halkı temsil etmiyor, halka baskı var. Yönetim zengin ve halk fakirdi. Bu itibarla ileriye yönelik bir halk isyanı olursa tedbir alınmalıydı. Bu şekilde Arap Baharı kontrollü bir şekilde yaptırıldı ve izlendi. Hatta Hristiyan Papazlarının “Arap Baharını biz başlattık” sözleri basına yansımıştır. Böylece onların istediği gibi oyun kurgulandı.
2)Arap Baharı, gerçekten halka dayalı olarak ortaya çıkmıştır. Uysal Arap milletinden böyle bir ayaklanma beklemiyorlardı veya hiç ummuyorlardı. Fakat olayın hızla gelişmesi nedeniyle Avrupa ve ABD yanlarında olan Körfez ülkeleriyle beraber acil tedbir aldılar.
Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Ürdün, Yemen gibi ülkeler Arap baharından etkilenen ülkelerdir. Ülke bazında Arap Baharını bir hatırlayalım:
TUNUS:
Arap Baharı, Tunus’ta bir gencin kendini yakmasının ardından tüm Tunus halkının giriştiği eylemle beraber Arap dünyasına gelen bunalım dönemidir. Mühendislik mezunu olan Muhammed Buazizi işsizlik sebebiyle okuduğu mesleği icra edemediği için, seyyar satıcılık yapıp sebze ve meyve satmaya başladı. 17 Aralık 2010 günü satış yaptığı esnada Buazizi’nin yanına bir zabıta memuru geldi ve ona ruhsatsız iş yapamayacağını söyledi. Aralarında tartışma başladı ve zabıta memuru Buazzi’ye hakaret ettikten sonra tokat attı. Bu olayı sindiremeyen Buazizi, protesto için valiliğin önünde kendini yaktı. Halk yaşanan bu olayla birlikte adeta çılgına döndü ve sokaklara dökülmeye başladı. 18 Aralık’ta Tunus’ta büyük bir protesto başladı ve bu protesto her şeyi değiştirdi. Halbuki bütün Arap milletleri zengin değil, sadece bir kısmı yani büyük ticaret aileleri veya soylu aileler zenginlik içinde yaşarken diğer kesim açlıkla karşı karşıyadır. Çoğunun giyecek kıyafeti bile yokken zengin Araplar en lüks şekilde hayatlarına devam etmektedirler. Arap baharı olayının sebepleri arasında; siyasi yozlaşma, ifade kısıtlaması, gıda enflasyonu, usulsüzlükler, gelir dağılımındaki adaletsizlik, diktatörlük ve kötü yaşam koşulları vardır.
14 Ocak günü Zeynel Abidin görevden ayrıldığını belirterek ülkeden kaçtı. Büyük sevinçle dolan Tunus sokaklarında zafer sesleri yükseliyordu. Halk sosyal ağlar aracılığıyla birbirine kenetlenip daha da hırslandı ve sonuç olarak zafer halkın oldu. Arap halkı yaşanan bu olaya “Yasemin Devrimi” ismini verdi. Dünyada büyük yankı uyandıran Arap Baharı sırasıyla başka Arap ülkelerinde de esmeye başlamış oldu. Ancak, sular durulmuş değildir.
MISIR:
25 Ocak 2011’de, Mısır’ın en büyük meydanı olan Tahrir meydanında Arap baharının esinti si “ Öfke Günü” nünde, Mısır halkı özgürlük için sloganlar atmaya başladı. Tunus’ta olduğu gibi Mısır ülkesinde de açlık, işsizlik, yolsuzluk, diktatörlük gibi benzer sorunlar sebebiyle halk isyan etmeye başladı. Halk internet aracılığıyla düşüncelerini yaymaya başlayınca hükümet internet erişimlerinin tamamını engelledi. Polis halka saldırdı, fakat asker sonuna kadar halkın yanında olacağını belirtti. Ülkede gitgide büyüyen isyan nedeniyle Hüsnü Mübarek’in 1981’de başlayan yönetimi 11 Şubat 2011 de istifa etmesiyle son buldu.
Yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Muhammed Mursi kazandı. Muhammed Mursi, Mısır’da seçimle başa geçen ilk Cumhurbaşkanı oldu. Fakat Haziran 2012 tarihinde seçimin ikinci turu gerçekleştirilecekti. Bu yüzden Mursi’in tekrar cumhurbaşkanı olması durumunu göze alarak bazı önlemler alındı. Yüksek Askeri Konseyi, Mursi’nin yetkilerini kısıtlayan bazı yeni maddeleri anayasaya ekledi. Bu maddelerden biri Cumhurbaşkanının subayları ve başsavcıyı atamasının engellenmesiydi. Halkın önünde açıklama yapan Mursi daha sonra Anayasa mahkemesi önünde yemin etmesiyle göreve başladı. Eski sulama Bakanı Hişam Kandil Başbakan olarak göreve başladı. Yüksek Askeri Konseyi, Mursi’ye ülke içerisindeki temizlik, trafik, güvenlik gibi alanlardaki sorunları 100 gün içerisinde düzeltmesi yönünde emir verdi. Görevi boyunca amacı Hüsnü Mübarek’in diktatörlük izlerini silip daha çağdaş bir Mısır yaratmak olan Mursi’yi zor günler bekliyordu. Kimi zaman ona karşı protestolar düzenleniyor kimi zaman yargı tarafından yapacağı yenilikler engelleniyordu. Askeri darbe ile sonlandırılan bu sürecin devamında Mursi ve Müslüman Kardeşler yöneticilerine seyahat yasağı ardından müebbet hapis ve idam cezaları verildi.
LİBYA:
42 yıl boyunca ülkeyi yöneten Albay Muammer Kaddafi’ydi. Yapılan çatışmalarda iktidarın değişmesini isteyen halka, Kaddafi çok sert tepki vererek asla koltuğundan vazgeçmeyeceğini belirtti. Günler geçtikçe ölenlerin sayısı artmaya ve dünya kamuoyu buna tepki göstermeye başladı. Fransa, yaşanan olaylara seyirci kalamayacağını söyleyerek NATO ile birlikte olaylara müdahale etti. Olaylar gitgide büyüdü ve Kaddafi memleketi olan Sirte’ye kaçtı. Ulusal Geçiş Konseyi ve NATO güçleri, Kaddafi’yi drenaj borusunun içinde buldular. Yaptığı tüm eziyet ve acımasızlıkların karşılığında halkı, onu linç ederek öldürdü. Yönetim, Ulusal Geçiş Konseyine devredildi. Fakat o eski günleri Libyalılar arıyordur.
SURİYE :
Suriye’de daha iyi şartlar altında yaşamak isteyen halk, Beşşar Esad ve yönetimin uyguladığı rejime karşı protestolara başladı. Esad’ın protestolara karşı cevabı ise çok keskin ve acımasız oldu. Bunun üzerine harekete geçen halk ise kendi içlerinde sivil ordular kurmaya başladılar. Suriye’de öyle bir İç Savaş başladı ki 2011’den beri hala dinmedi. Yüzbinlerce insan hayatını kaybetti. Ülkede yaşamın zorlaşmasıyla beraber birçok Suriyeli kendi ülkesinden kaçarak, başka ülkelere sığındı. 4 milyonu aşkın Suriyeli, dünyanın çeşitli yerlerine sığınmacı olarak yerleştirildi. Başta Türkiye’de 3 milyonu aşkın Suriyeli mülteci vardır.
2014 yılında El Kaide’den ayrılan IŞİD’in Suriye ve Irak’te örgütlenmesi ise Suriye’deki Arap Baharını bambaşka bir boyuta taşıdı. Suriye’de 2011’de çıkan iç savaş hala dinmedi. Şuan birçok Suriyeli çok zor şartlar altında hayatta kalmaya çalışıyor. Hepsi ülkesine dönmek istese de Suriye’de savaş hala devam etmektedir. Esed yandaşlarıyla , zulme devam ediyor.
BAHREYN :
Arap baharının belki de en büyük etkisi Bahreyn’de gerçekleşti. Çok zengin bir ülke olan Bahreyn petrol zenginliğiyle meşhurdur. Arap baharı Bahreyn halkı için bir fırsat niteliği taşıyordu. Çünkü yılların verdiği sıkıntılar, ülkeyi ziyadesiyle yıprattı. Yapılan protestolar Bahreyn’in perde arkasındaki sırlarını ve zenginliği ortaya dökmeye yardımcı oldu. 2011’de Bahreyn’de özelleştirilen kaynaklar, gelir dağılımındaki eşitsizlik ve artan işsizlik oranı protestoların başlamasındaki en büyük etkendi. Halk internet sitelerinde sosyal ağlar sayesinde birleşerek, isyanı başlattı. Halk ilk olarak İnci Meydanını ele geçirerek, kararlılığını hükümete gösterdi. Hükümet başlatılan eylemlere çok sert karşılık verdi.
Şii muhalefet, el-Vifak, işçiler ve memurlar bile bu eyleme katıldı. Laik sol örgüt Vaad eylemcilerin en büyük destekçisi olduğu için, siyasetten men edildi. Laik sol örgüt Vaad’ın genel sekreterliğini yapan İbrahim Şerif 17 Mart 2011’de tutuklandı. Şerif protestoları kışkırtan isimlerden biriydi. Şerif tam 4 yıl hapis yattıktan sonra, 19 Haziran 2015’te tekrar özgürlüğüne kavuştu. Şerif 10 Temmuz günü 2012 yılında öldürülen 16 yaşındaki Husam Al-Haddad anmasında, yaptığı konuşma ile tekrar gözleri üzerinde çevirtti. Şerif’in yaptığı konuşmanın halkı kışkırtmak için yapıldığı düşüncesiyle 12 Temmuz günü Şerif tekrar tutuklandı. Bu tutuklamanın ardından birçok gazeteci ve muhalifte tutuklandı. Ülkede karışıklıklar hala devam etmektedir.
YEMEN :
2011’de ülkedeki yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik gibi sebeplerle başkent Sana’da halk isyan başlattı. Fakat Arap baharının Yemen’e olumlu etki ettiğini söylemek mümkün değil. Yapılan protestoların ardından Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih koltuğundan indirilerek yerine yardımcısı olan Abd Rabbuh Mansur Hadi, geçti. 32 yıllık iktidarın ardından Mansur Hadi’nin başa geçmesi baharı getirmeyip tersine iç karışıklıkları başlattı.
Şiilerin bir parçası olan Husiler cumhurbaşkanlığı seçimlerine karşı çıkmaya başlayınca iktidar ve Husiler arasında ülkeyi Arap kışına çevirecek bir dönem başladı. Husiler uyguladıkları baskılarla iktidarı yeni kucaklayan Mansur Hadi’yi 2015’te görevinden alıkoydular. Şiilerin yemene karşı uygulamalarından ötürü Mansur Hadi’nin duyurusuyla Körfez ülkeleri başta olmak üzere 10 ülke olaya el koydu. Suudi Arabistan önderliğinde başlayan hava operasyonlarında arkasında İran güçlerinin bulunduğu Husiler’e ateş açıldı. Husilerin ele geçirdiği başkent Sana, hava saldırılarıyla bombalandı. Husiler ellerinde bulunan silahlarla saldırılara karşı koydular. Amerika ve Mısır gibi ülkelerden Husiler’e yapılan operasyonlar için destek verildi. Yemen şu anda açlıkla mücadele etmektedir. Husiler’e karşı yapılan Operasyonlar kararlılıkla devam etmektedir. Diğer Arap ülkelerinden olan Cezayir ve Ürdün’ün iktidarları Arap baharının olumsuzluklarına karşılık halkın isteklerine olumlu cevap verdi. Fakat bu iki ülke her an tetiktedir.
Katar ise Türkiye’nin yanında olarak ülkesini ve halkını korumuştur. Türkiye de Katar’a destek vermiştir. Askeri ve ekonomi, siyasi sahada birbirlerini desteklemektedirler.
Ortadoğu’nun yeni gizli düşmanı Çin'dir. Ortadoğu ülkelerine Çin hem ekonomi yardımı hem işçi yardımı yapmaktadır. Çin bu ülkelere yatırım yapmaktadır. Ancak tarihten beri Çin işkenceleri meşhurdur. Doğu Türkistan’da Müslümanlara yapılan işkenceler hala devam etmektedir. İslam ülkeleri Çin’e mesafeli olmalılar.
SONUÇ: ABD, AVRUPA, İsrail tarafından İslam ülkelerinin bölünüp parçalanması hedef alınmaktadır. İslam ülkelerinin yöneticileri “ az olsun benim olsun” fikrinden vazgeçmeliler. İçimizdeki dışımızdaki hainleri bilip tedbir alınmalıdır. Müslüman Halk olarak “Onurlu olalım ve gerekirse az yaşayalım, ama neslimize onurlu yaşam bırakalım” diyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.