Mustafa OKUMUŞ

Mustafa OKUMUŞ

ÖPÜLESİ GÜZEL ELLER

El vücudun bütünü içinde çok boyutlu, anlamlı bir organ. Yaşam onunla güvenli, insan onunla güçlü,üretken ve mutlu. Ekmeğimiz, sanatımız,  zanaatımız  o.

Kuşkusuz tüm organlarımızın, yaşamımızda  kendine  özgü işlevleri vardır: Bunlardan birinin zayıflaması, görevini yapamaz duruma düşmesi ya da yok olması, vücudun genel işlevini zedeler, bozar.  Sorun  bu olumsuzluklarla da sınırlı kalmaz. Ruhsal varlığımız üzerinde de çöküntüler oluşturur. Başta güven eksikliği ve aşağılık duygusu, kişinin mutluluğunu, yaşama  sevincini  de  alıp, götürür.

Ellerimiz işlevlerinin boyutu nedeniyle, en önemli organlarımızdan biridir. O bağlar bireyi geniş ölçüde, dış dünyaya. O devam ettirir, yaşamımızı. O besler yaşama erincimizi, mutluluğumuzu. Dokunur-kavrar, çalışır-üretir. İletişim kurar, dostluğu geliştirir. Bilgi, düşünce, duygu ve  hazlarımızın  tespitine,  anlatımına  da  aracı  olur, hep.

Usta eller, usta parmaklar nice sanat eserlerinin de en doğurtkan ebesidir. Dilsizlere ustaca dil olur. Tüm organlarımız da ona muhtaçtır. O kimi zaman işini bilen doktor, hemşire, öğretmen, mühendis ve ustadır. Kimi zaman da esirgeyici, koruyucu bir güvenlik gücüdür. Bundan daha da  öte, tüm  vücudu  her  türlü  tehlikeye  karşı  ilk  savunan  da  odur.

İlk başta maddi varlığımızın devamından o sorumludur. O çalışır, üretir, kazanır ve besler. Yaşam düzeyi, teknoloji ve uygarlık ondaki nasırdan  güç  alır, gelişir.

Eller, parmaklar ne işe yaramaz ki: O bizi doğayla bütünleştirir. Ateşin yakıcılığını, soğuğu, serti, yumuşağı, kayganlığı, yapışkanlığı, keskinliği  o  bildirir, bize.

         Dostlarımız, sevdiklerimizle karşılaştığımızda, ilk kez eller uzanır, birbirine.  Sımsıcak ilk ilişkiyi o başlatır, önce. Her türlü insani ilişkinin de ilk iletişimini, o kurar elbette. El sıkışma  (tokalaşma) her  uygar insanda var  olan, temel  ve  genel  ilişkinin  başlangıcı  değil  mi?

Onunla okşar, severiz. Bir çocuğun saçlarında dolaşan eller, ona ilk güveni, şefkati, sevgiyi vermez mi? El ele dolaşan, insanlar görürüz, her yaşta. Dostluğun, sevginin  simgesi  oluverir, o anda eller. Hele iki sevgilinin birleşen elleri, o yüreklerde  yanan ateşin ilk tutuşturucuları değil mi?...

Ellerimiz duygularımızın, ilgilerimizin, düşünce ve zevklerimizin de  dışa  açılan  aracıdır. Kalemi o tutar, o döker kağıt üzerine, duygularımızı, düşüncelerimizi. O aralar, bilgi  dolu sayfaları. En  güzel bir demet çiçeği, onunla sunarız, dostumuza. Onunla uğurlarız, yakınlarımızı, sevdiklerimizi,  saydıklarımızı  gurbete. Onunla  karşılarız, sılada  onları.

Bir tren, vapur, uçak, otobüs kalkarken, önce  sımsıkı tokalaşmalar, sonra  da  sallanan  ellerle  ne  sevgiler, ne  özlemler anlatılır, sımsıcak.

Eller, sesimizin ulaşmadığı uzaklara da erişir. Gidenler kalanlarla, son  defa  vedalaşırlar, sallanan  ellerden  dökülen, acı  ve  hüzünlerle.

Ruhun gıdası olan.müziğin üretiminde, ellerin önemini nasıl yadsıyabiliriz. Tuşlu, yaylı, nefesli ve telli tüm enstrümanları ellerimizle kullanırız. Bu sazların deliklerinde, tuşlarında, yaylarında, tellerinde ve perdelerinde ustaca dolaşan, usta parmaklar değil mi? Bizi keyiflendiren, hüzünlendiren ve coşturan onca ritmin, melodinin, ezginin, ahengin yaratıcısı  ellere  çok  şeyler  borçluyuz.

Her düşünce,her buluş ve sanat elle hayat bulur, onunla yaşar. Ressamın tuvalinde boyalara can veren fırçayı kullanan parmaklardır. Bu heykeltraş için de, her türlü ince sanat içinde geçerlidir. Zanaatlar için de öyledir. Onca alet, araç, gereç ve teknoloji ürünlerini, nasıl kullanırız, ellerimiz  olmasa.

Ellerin kötüye kullanıldığı da olur, onun kıymetini bilmeyenlerce. İşte o zaman tutkunun öfkenin  aracı  oluverir, eller. Üzülür, acı  çeker, ağlar. İlenmeler incitir,onu. Yazık olur ellere,değil mi? Onu, onca güzel, yararlı, keşfedici, yaratıcı amaçla kullanmak varken, tetik çekip kıyıcı olmak, tokat atıp incitmek, vuruşup zarar vermek, çalmak gibi kendine de çevresine de yararı olmayan  işlerde  kullanmak  niye. El, öfkenin bencilliğin  değil, aklın  ve  sevginin  emrinde  olmalı, kuşkusuz.

“Eli kırılasıca, eli böğründe kalasıca, eli maşalı, eli  bayraklı,  eli uzun olmak.” İlenme ve  deyimlerdeki  kınamalar  yerine; “Eline sağlık, elin dert görmesin” duaları daha güzel, daha güven ve onur vericidir, elbette.

Bir de elin, yaşamımızda ki yerini, değerini çarpıcı bir dille vurgulayan, anonim kültürümüzün ürünü, atasözü ve deyimlere bakalım: “El elden üstündür.” farklılığı. “Bir elin nesi var, iki elin sesi var.” güç birliğini. “El eli yur, el yüzü  yur.” Yapılan iyiliğin karşılıksız kalmayacağını  belirten  ata  sözlerine, deyimlerle  devam  edersek:

“Eli açık olmak.” cömertliği. “Eli uz olmak.” beceriyi, “El yakmak.” pahalılığı, “Eli kalem tutmak.” okur-yazarlığı, “El açmak.” muhtaçlığı, “Elde etmek.” sahip olmayı, “Elden geçirmek.” incelemeyi, “Eli boş dönmek.” umduğunu alamamayı, “Ele vermek.” ihaneti, “Elden çıkarmak.” vazgeçmeyi, “Ele avuca sığmamak.”  yaramazlığı, değişkenliği  bağımsızlığı  ifade  eder,  değil mi?

Daha yüzlerce, elle ilgili deyim var, dilimizde. Bu zenginlik, ellerimizin yaşamdaki vazgeçilmez, konum ve öneminden  besleniyor, kuşkusuz.

Öpülesi eller: Yaşamın güveni olur, üretir. Sanatın usta aracı olur, yaratır. Şefkat  dağıtır, okşar-sever. Nezaket olur, selamlar. Kalem tutar, duyguları, düşünceleri, fikirleri ve bilgileri kitaplaştırır. Lokma tutar, bizi besler. Dil olur, dilsizleri konuşturur. Ayrılanları vedalaştırır, özleyenleri kucaklaştırır.

Seninle güven kazanır, yaşama erincini yakalar, seninle mutlu oluruz,  öpülesi  güzel  eller.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa OKUMUŞ Arşivi