Naif Karabatak
PANDEMİ YÖNETİCİLERİ
Doğrusunu söylemek gerekirse pandemi bize çok şey öğretti. Bunlardan sadece biri de yöneticilerle ilgili. Müsaade ederseniz bugün ‘Pandemi Yöneticileri’ konusunu köşeme alayım. Siz müsaade için düşünmeye durun, ben devam edeyim.
Öncelikle belediye başkanları bu dönemde “çok iyi” çalıştı ama çalıştığını -nedense- hiç kimse göremedi. Bazı yerlerde belediye başkanlarının çalıştığını, sadece belediye başkanı ve onun yardakçıları görebiliyor. O kadar gizli çalışıyorlar ki, vatandaş ne yaparsa yapsın, ne kadar uğraşırsa uğraşsın, hatta dürbünle baksın bir tek hizmetini bile göremiyor.
Bu durum, pandemiden önce de böyleydi, pandemide de değişmedi. Pandemiden sonra değişmeyeceğine yemin bile ederim. Aha yeminimi ettim bile.
Olsun yine de ‘konteyner temizleme’ ve ‘esnaf ziyareti’ dâhil, müthiş hizmet eden belediye başkanları da vardı ve bunlar gözlerimizi yaşarttı. Bu gidişle yaşartmaya da devam edecek. Vicdansızlar gözümüzdeki yaşı kuruttunuz!
***
Emniyet Müdürlerinden birisiydi, kimdi hatırlamıyorum. (Belki de hatırlıyorum ama başım belaya girmesin diye hatırlamamış numarasına yatıyorum.)
Emniyet müdürümüz, 2020 yılını değerlendirirken suç ve suçlulara yönelik yapılan çalışmaları anlatıyor, şişine şişine de 2019 yılına göre 2020 yılının suçsuz bir yıl olduğunu söylüyordu.
“Mesela” diye sıralıyordu, hırsızlık olaylarında yüzde kaç azalma olmuştu.
Ve liste uzayıp gidiyordu.
Genelde belirttiği olaylar sokakta veya evde işlenen suçtu.
Dinleyenler de ‘aferin be’ diye alkışlıyordu; Bu emniyet müdürü işi biliyor. Parmağını bir şıkırdatıyor, ‘hoop’ suç işlenmiyor.
2020 yılında günlerce evde kaldık. Evde kalınan süre, sokağa çıkılan süreden çok fazlaydı. Dolayısıyla herkesin evde olduğu zamanda eve hırsız girmesi pek düşünülemez. Çünkü önce hırsızın sokağa çıkabiliyor olması lazım, sonra da evde ahali varken içeriye sızacak kadar mesleğinin yüz karası olması lazım.
Pandeminin çıktığı ilk zaman, bana göre tek ve en büyük suç, “Fırsatçıların fahiş fiyatla insanları soyması”ydı. Bunlar maskeciler, dezenfektan ve kolonya satıcıları, genel olarak da tüm temizlik ürünü satanlardı. Çoğu cezasız kaldı.
***
Pandemi dönemi yöneticiler için çok verimli.
“Tam kapanma” naraları atanlar oluyor. “Bizi eve kapatın” diye saçını başını yolanlar bile var; “Biz kurala uymayız, maske ve mesafeyi önemsemeyiz. İyisi mi siz bizi kapatın” diyiyorlar.
Hâlbuki “Açıl susam açıl, kapan susam kapan” der gibi “eve girilecek” deniyor, eve giriyoruz. “Sokağa çıkılacak” diyorlar sokağa çıkıyoruz. Şu saatler arasında şunlar, bu saatler arasında bunlar çıkacak diyor, onları not ediyoruz.
Eczaneye tek tek giriyoruz, markete sayıyla alınıyoruz, parti kongrelerini ise tıka basa dolduruyoruz.
Hem özgür olalım hem kurallara uyalım diye düşünenlerin sayısı çok az kalıyor, az olunca etkisi de olmuyor.
Başımızı pencereden çıkarıyor, nefes alıyoruz.
Ayağımızı kapıdan sokağa doğru uzatıp içimizdeki anarşisti tatmin ediyoruz.
Çöp dökme bahanesiyle sokağa çıkıp kuralları ihlal ediyoruz.
Market bahanesiyle “sağlıklı yaşam için 10 bin adım” limitimizi doldurarak yine içimizdeki anarşisti susturuyoruz.
Maskeyi takmıyoruz, ne kafaya ne ağzımıza ne burnumuza. Kolumuza takmak daha kolay geliyor, elimizde tutmak, cebimizde buruşturmak.
Polis görünce maske takılıyor, onlar gidince indiriliyor. Kapalı mekânlarda takıyor, ortada görevli yoksa indiriyoruz.
Herkesin gözü önünde mesafemizi koruyor, gizli gizli asker uğurluyor, misafirliklere gidiyor, çiğ köfte partileri düzenliyor, harfene geceleriyle coşuyor, düğün yapıyor, kına yakıyor, hatta kumar partileri bile düzenliyoruz.
Devlet görene kadar her şey serbest, devlet görünce efeleniyoruz, yiyoruz cezayı oturuyoruz yerimize.
Bu dönemde yönetmek de kolay, yönetilmek de…
Bilim Kurulu üyeleri ne derse inanıyoruz. Hatta ekran meraklısı şaklabanlar da ne derse inanmış görünüyoruz, ayıp olmasın diye.
Bu dönemde Bilim Kurulu üyesi olmak da kolay, yönetici olmak da.
Boş sokakları idare etmek o kadar kolay ki, inanmıyorsanız bizim Joe Biden’i indirin, beni çıkarın bakın Amerika’yı nasıl yönetiyorum, görün!
Ülkemizde de her kabine toplantısı sonrasında “Elma dersem çık, armut dersem gir” sözünü bekliyor, ona göre eve giriyor ya da sokağa çıkıyoruz.
Bir de ‘kısıtlama’dan ‘muaf’ olan görevliler, ‘muaf sayılan’ ya da görmezden gelinen ‘şanslı’ bir de çok ama çok çok ‘zengin’ kesim var.
Pandeminin adaleti diyelim de, başımız belaya girmesin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.