Mustafa OKUMUŞ
Yaşamda Gezinin Önemi
“Tebdil-i mekanda ferahlık var demiş,” atalar. Biz de uyduk bu deyişe, haziranda ailecek çıktık yola. Ferahlığı yakalamak için,değiştirdik mekanı.
Güneyden başlayarak,sahil boyunca,sürdürdük gezimizi. Akdeniz,Ege ve Marmara sahillerini dolaştık. Antik çağı yaşadık. İstanbul’a uğradık. Abant’da dinlendik. Yeşili,maviyi, yeniden soluduk. Gözümüz ,ciğerlerimiz, kafamız,gönlümüz dinlendi,bu değişimle. Özlem yeniledik, evimize, ocağımıza. İşimize, yaşamımıza. Daha soluklu, daha sağlıklı, daha dingin ve de doyumlu döndük yuvamıza. Daha bir istekli sarıldık, yaşama.
Gezmek, görme, dinlenme, duygu yoğunluğu yaşayarak, yeni güzellik algılarıyla zevkimizi bezemektir. Değişik coğrafyalarda, eski, yeni kültürlerle tanışarak, bilgilenmek insanın en doğal gereksinimi ve hakkı olmalıdır. Kişi bu gereksinimi karşılamıyorsa, ya da bu alana zaman ve kaynak aktaramıyorsa, bir yanı boşlukta demektir.
Geziye çıkmanın, kendine özgü bir alt yapısı ve kaynak gereksinimi var, elbette. Ancak bunun tek başına bir neden olmayacağını düşünüyorum. Çünkü nice varlıklı kişiler, salt işlerini ya da sudan bazı nedenleri öne sürerek, monotonluğa yenik düşerler. Kendilerine zaman ayıramazlar. Yenilenmeye, değişime kapatırlar, kendilerini. Değişimsizliğin olumsuzlukları, onları kısa zamanda eskitir. Mutlulukları, sağlıkları bozulur, verimleri düşer.
Aksine nice insanlar, güzel bir günü piknikte, aileleriyle ya da dostlarıyla paylaşırlar. En azından bir aile ziyareti, küçük bir değişimi yakalama olanağı verir, bize değil mi?
Gezme, görme ve yenilenme gereksiniminin karşılanmasında kuşkusuz, tek reçete yoktur. Kişiler bunu, kendi eğilim, ilgi alanı ve olanaklarına göre düzenlerler. Yeter ki, durağanlığı yensinler, değişimi yakalayabilsinler.
Kimi yurtiçi, kimi yurtdışı, kimide yakın çevreyi öne alır. Ulaşım araçları da gezinin önemli bir ayrıntısıdır. Genelde yurtiçi gezilerde otomobiller tercih edilse de, toplu taşıt araçlarını seçenler de az değildir. Otobüs,tren,vapur ve uçak gibi. Ayrıca bu gezileri daha çok insanla paylaşmak isteyenlerde vardır. Onlar daha ucuz, rahat, güvenli, bilinçli ve programlı, turlara yönelirler.
Gezinin türü, zamanı, ulaşım aracı ne olursa-olsun, önemli olan insanın,yaşadığı ev ve iş çevresinden belirli bir zaman diliminde uzaklaşması, kendini yenilemesi, alışılmışların olumsuzluklarından kurtulabilmesidir. Yeni heyecanları tatması, yeni güzellikleri algılaması ve de bilgilenmeyi yakalamasıdır. Buda bir değişimdir, yenilenmedir, dinlenme, güç toplamadır. Bu, işimizi, üretimimizi, sağlığımızı, atılımımızı olumlu etkiler, başarımıza ivme kazandırır, elbette.
İlk görülen coğrafyaların, kültürlerin, insan üzerindeki etkisi bir başkadır. İkinci kez aynı duyguları, aynı yoğunlukta yaşayamıyorsunuz. Alışılmışı yaşamak, bu nedenle çok zor ve sıkıcı değil mi? Bir nesne bir köşede biteviye kalmaktan nasıl paslanır, çürürse, sanırım,aynı çevrede biteviye alışılmışı yaşamak da öyle olmalı, insan için.
Dış ülkeler, farklı coğrafyalar ve kültürler hep ilgimi çekmiştir. Ne yazık ki, bu ilgi alanımı doyurma olanağı bulamadım. Dün kesem el vermedi. Bugün buna bir de yaş sorunum eklendi.
İyi ki şu televizyonlar var. Dünya belgesellerini hiç kaçırmam. Bu yönlü doyumumu, bir bakıma ekranlarda ararım. İlgi alanım içinde, vahşi ormanlar, hayvanlar börtü-böcekler, uygarlığın olumsuzluklarıyla bozulmamış bakir doğa, insan ve doğal kültür manzaraları, ilginç görüntüler beni oralara taşır. Ne var ki, duymanın dokunmanın tehlikeleri yaşamanın heyecanından uzak, bilgilenmeye dönük, merak giderici oluyor,bu oyalanmalar. Eldekiyle yetinmek, onu en iyi şekilde değerlendirmek hiç yoktan iyidir sanırım.
Geziyi bir meslek edinen gezginler de var, elbette. Evliya Çelebi gibi. Ben burada geziyi tatil boyutu içinde, gezebilme olanağını kullanımla, sınırlı tutuyorum.
Gezmek, görme, duygu yoğunluğu yaşama, iletişim kurma, alışılmışlardan uzaklaşma, değişimi, yenilenmeyi ve dinginliği yakalamaktır, bence. Atalar: “Gezmek ömrü uzatır, ya da gezmek ömürden değildir” derken, bu gerçeği vurgulamıyorlar mı?
Gezmek, kısa süreli bir değişimdir, kuşkusuz. Dozu iyi ayarlandığında, insan kendini yeniler, değişimi ve dinginliği yakalar, güç toplar, yaşam için. Aksine, dozunu aşmış gezilerse, alışkanlığın kapısını aralar, amacından uzaklaşır, diye düşünüyorum. Ne demiş atalar: “İnsanoğlu her gün yağ- bal yese, usanır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.