15 TEMMUZ BAŞARILI OLSAYDI NE OLURDU?

Yarın 15 Temmuz 2017. Yani geçen yıl aynı tarihte meydana gelen hain darbe girişiminin birinci yıldönümü. Darbe kanlı oldu, faturası ağır oldu ama başarısız oldu. Peki başarılı olsaydı neler olacaktı. Aslında bu sorunun cevabını, bu yazıyı okuyan herkes çok iyi biliyor. İsterseniz gelin birlikte hafızamızı tazeleyelim…

Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her tarafında tarih boyunca darbe ve darbe girişimleri olmuş, kimi çok kanlı şekilde iktidarı ele geçirmiş, kimi çok kanlı şekilde geri püskürtülmüş, kimi de henüz başlamadan bitmiştir. 15 Temmuz darbe girişimi de çok kanlı bir darbeydi, daha çok kan da akabilirdi ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın duruşu, Başbakan Binali Yıldırım’ın tavrı, milletimizin yürekliliğiyle, bu belayı defetmeyi bildik, Allah’a binlerce kez şükürler olsun.

Neredeyse cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana bir gelenek haline gelen “ülkenin sahibi askerdir, sivillerse her zaman potansiyel suçludur” algısı, darbelerin ve darbe severlerin de tek tutacak dalı olmuştur.

İktidar olan siyasi partiler, askerin onay verdiği çemberin içinde ülkeye ve ülkede yaşayan insanlara hizmet ediyor, özgürlük alanını da buna göre düzenliyordu.

Bu nedenle 1960’da başlayıp, başarılı-başarısız birçok darbeyle tanışan insanımız, darbe başarılı olduğunda neler olacağını çok iyi bilir.

Geri püskürtülen her darbe girişiminde millete ve ülkeye “ne olacağı” üzerine bir hüküm vermez, sadece varsayım yapılır.

Yani darbe başarılı olmayınca “darbeyi televizyondan izleyip” sonra “kontrollü darbe” gibi saçma sapan değerlendirme yapmak, bekâra karı boşamaktan daha kolaydır. Tabii ki darbenin sivil ayağı bizzat kendisi değilse…

Peki dönelim darbe başarılı olsaydı ne olurdu, sorusuna…

Bunun için yaşanan kıyasımız var. Türkiye’de başarılı olan darbelerin sonrasında yaşananlar, bizim için en büyük örnektir.

Tarihimizde kara leke olarak elimizde 2 kanlı darbe var; 1960 ve 1980…

Kansız olan darbelerde iktidarın ve halkın mağduriyeti de var; 12 Mart ve 28 Şubat muhtıraları veya 27 Nisan gibi hükümete ayar verme girişimleri…

15 Temmuz, bu açıdan diğer bütün darbelerden ve darbe girişimlerinden farklıdır.

Diğer darbelerin tamamını asker yaparken, 15 Temmuz, bir sivilin oyuncağı olan askerler eliyle yapılmıştır.

Aklını, izanını, iradesini, kalbini, ruhunu şeytana teslim edenler, kendi ülkesine, kendi ülkesindeki insanlara ihanet etmiş, acımasızca üzerlerine ateş açmış, bomba yağdırmış, zulmetmiştir.

15 Temmuz ‘tamamen bir askeri darbe’ olsaydı ve başarılı olsaydı neler olacağını 1960 ve 1980 darbelerinde görmüştük, kıyasımız vardı.

Birinde başbakan dâhil, bakanların bile darağacında sallandırıldığını gördük.

Diğerinde ülkenin tamamının açık cezaevine dönüşmesini…

Öyle ki, bir gün önce “yasal” olan sizin bir fiiliniz, bir gün sonra idamınıza neden olabilmektedir.

Bunu algılamak, tahayyül etmek, insafa sığdırarak değerlendirmek mümkün değil.

Diyelim 14 Temmuz’a kadar AK Parti’ye ya da MHP’ye ya da CHP’ye veya başka bir partiye oy veriyor, belki de destekliyordunuz.

15 Temmuz darbesi oldu, hepiniz/hepimiz o partilerden birisine tabi olduğumuz için veya “Fetöcü hainlerden olmadığımız için” yargılanabilirdik.

Yargılanmak, bir mahkeme önüne çıkmak değil; komik suçlamaları işkencelerle itiraf ettirmek, infaza gerekçe hazırlamaktır.

Veya 15 Temmuz gecesi sokağa çıkan, demokrasi isteyen, darbeye karşı çıkan kim olursa olsun “yargılama” sebebiydi. Bu da yine uzun bir işkenceler dönemi demekti ve yine bu, neredeyse bütün bir halk demekti.

Tabi bu tamamen bir askeri darbe olmadığı için “kin ve nefret” oranı da o derece fazla olacaktı.

Bir gece alınacaktık hepimiz teker teker veya toptan toptan…

Nereye gittiğimiz belli olmayacak, akıbetimizi öğrenen bile bulunmayacaktı.

Ülkede yatırım duracak, sahip olunan her şey sahip olunmamış gibi işlem görecekti.

Makamlar gidecekti teker teker…

Siyasetçilerin tamamı çok ağır şekilde cezalandırılacaktı, darbenin siyasi ayağı hariç…

İnsanlar konuşmaya korkacak, yürümeye korkacak, gölgesinden bile herkes ürkecekti.

Korkan toplumları yönetmek çok kolaydı. Ülkeyi babasının çiftliğine dönüştürecek olan Fetö, doymaz bilmez iştahıyla her şeye sahip olacak, daha çok isteyecek, daha çok isteyecekti.

Ve en kötüsü, Anadolu’nun en ücra yerlerinde “yetki” alan sorumsuzların işleyeceği akıl almaz suçlardı.

Bütün bunlar farazi değil, iki darbede de yaşananlardır.

Ama bu darbenin başarılı olduğunda, sonuncunun daha kötü olmasının başka sebepleri de var.

Bir defa bu darbe tamamen askeri darbe değil, sivil şeytan eliyle 40 yıldır tasarlanan ve uygulanan bir girişim.

Darbe başarılı olsaydı, akacak kanın gireceği damar kalmayacaktı.

Arkasında pusuda bekleyen ve üstü örtülen sorunlar kaşınacaktı.

Terör örgütleri saklandıkları yerden çıkacak, yeni yeni terör örgütleri oluşacak, milis güçler için çabalayıp duranlar bulunacaktı.

Korkunç değil mi, tıpkı Suriye’deki gibi.

Böyle bir ortamda körüklenen her “farklılık” yeni, bir çatışma konusu olacak.

Böyle bir ülke için 40 yıl boyunca kuzu postuna bürünen aşağılık şeytan Fetullah Gülen’e tabi olan ve halen onda keramet arayan varsa, acilen bir doktora görünsün ya da insanlığını test ettirsin.

Tweetimden seçmeler

Siz ihanet eden olarak tarihe geçtiniz, biz ihanetinize destan yazarak cevap verdik ve tarihe geçtik. Şimdi sizinki mi onurlu, bizimki mi?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi

Mantı

12 Ağustos 2024 Pazartesi 16:20