Akil İnsanların Farkı…

 

Akil İnsanlar tarafından rapor haline getirilen görüşlerin tamamına yakınını, bölgede yaşayan birisi olarak biliyorum. Vatandaşların kaygılarını, çekincelerini, şüphelerini ve özlemlerinin farkındayım ama bugüne kadar halkın yüreğinde kopan fırtınaları anlayan olmadı, şimdi Akil İnsanlar buna tercüman oluyor, belki de fark bu!

Doğrusu, Türkiye’de “hak” dediğinizde “geçimsiz” birisi olarak algılanıyorsunuz ve aslında bu algılamanın ilk ayağı. Sonrasında “hain” oluyorsunuz, “düşman” biliniyorsunuz, “kanı bozuk” suçlamalarıyla karşılaşıyorsunuz ve son kertede ise “terörist” olup çıkıyorsunuz.

Oysa her insanın doğuştan kazandığı haklar vardır.

Yaratanın verdiği hakkı, daha sonra birileri kendi çıkarları için el koymuştur.

İnsanlar yaratılırken, “nerede doğacağı” sorulmadığı gibi, “anne ve babası”nı seçme hakkı da verilmemiş. Sonra “dili, dini, ırkı, mezhebi” gibi diğer inanç ve kimlik bilgileri de onayına sunulmamış. Hatta “cinsiyeti” ve “rengi” hakkında da her hangi bir kelam edilmemiş. O zaman insanların güzel, yakışıklı, zengin, fakir, Türk, Kürt, Arap veya Müslüman, Yahudi, Hıristiyan olarak doğmaları kendi ellerinde değildir.

Kendi ellerinde olmayan bütün bunlar için insanların suçlanması, ayıplanması, küçümsenmesi veya övülmesi de yersizdir.

Her insan “eşit” olarak ve “tam temiz” şekilde doğar.

Kirlenme veya temiz kalmanın etkileri çoktur ve konumuz da bu kadar detaya inmeyi gerektirmiyor.

O zaman, insanların “neye sahip olacağı” veya “hangi hakları elde edeceği” ve “nelerin yasaklanacağı” konuları “kişilere göre” değişmeyeceği gibi, “bölgelere göre” de farklılık göstermez/göstermemeli.

Ama göstermiş…

Sadece bizde değil, dünyanın her yerinde insanlar sınıflandırılmış, hakları yenmiş, sömürülmüş, bazıları da özenle korunmuş, beslenmiş, desteklenmiş.

Çözüm süreciyle, 30 yıldır süren anlamsız ve henüz adı konmayan bir savaşta 50 bine yakın insanımızı kaybettik.

Bu süreçte, insanların yüreğine ateş düştü, yerinden yurdundan oldular, zenginken fakir düştü, ele güne muhtaç oldular. Ülke ekonomik olarak sıkıntıya düştü, ülkenin iyiliğini istemeyenlere ise sürekli bir “terör belası” hazır kıta tutuldu.

Şimdi barışın ayak sesleri bile bölgede iyimser havanın esmesini sağladı ama elbette kuşkular var.

Bildiğimiz kuşkular…

Bildiğimiz ama sesimizi duyuramadığımız.

Anlatamadığımız, anlatınca yanlış anlaşıldığımız.

Akil İnsanlar, bir aylık çalışmasını rapor haline getirince, işte bu sesimizi duyuramadığımız konular orada yer aldı.

Peki raporda neler var?

Çözüm yüzde 99 tereddütsüz destekleniyor. Barış gelecek diyorlar da kalıcı olacak mı?

Sorunu çözecek demokratikleşme adımları gelecek mi?

Kürtler Anayasal vatandaşlı hakkına kavuşacak mı?

Anadilde eğitim verilecek mi?

Seçim barajı düşürülecek mi?

En çok bölünme konuşulurken, “bölünme isteyen” yok. Rapora göre “Bölgede yüzde 1 oranında özerklik isteyenler var. Federasyon karşı çıkanların oranı yüzde 70'lerde.” Yani bölge halkının böyle bir beklentisi yok.

Hem asker anaları hem oğlu dağa çıkanların beklentisi ortak, “oğlum dönecek mi?” Asker anaları şunu da ekliyor, “Evladımı askere şehit olacak endişesiyle göndermekten kurtulacak mıyım?

Kürtçe eğitim hakkı verilecek mi diye soran da var, Kürtçe anadilde eğitim hakkı ülkeyi bölmez mi diye kuşkulanan da

PKK neyin karşılığında silah bırakacağını soranlar da, Öcalan'a ev hapsi verilecek mi diye merak edenler de…

Teröristler affedilirse şehit ailelerinin üzüleceğini düşünenler de var, Türklük Anayasa'dan çıkarılacak mı kaygısı taşıyanlar da…

Ve tabii ki “biz dışlanacak mıyız” diye düşünen kesimler de var; “Süreçle Kürtler dışındaki vatandaşlarda mağduriyet algısı oluştu. Bunu iyi yönetmek gerekiyor. Arap Alevileri; Türk-Kürt-Sünni ittifakı kurulacak, Aleviler dışlanacak kaygısı taşıyor.

Bütün bu kaygılar bölgelere göre değişiklik gösterse de, genellikle “hakkı teslim” konusunda ortak noktalar var ve bakış açımızı aslında nerede yaşadığımıza göre değil, insanların nelere sahip olması konusuna odaklarsak, sanırım sorunun çözümüne çok daha sağlıklı katkı sunarız.

Bunun özü, “kendiniz için istediğinizi, bir başkası için de istemekten” öte bir şey değil…

Twitimden seçmeler

Karar verdim, ancak milletvekili olunca geleceğimi garanti altına alabilirim ama ben geleceğimin olacağını garanti edemiyorum, sorun o!

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi

Mantı

12 Ağustos 2024 Pazartesi 16:20