Naif Karabatak
Ayyaşların Sayısına Takılmak!
Bildik senaryoların her zaman büyük bir izleyici kitlesini etkisi altına alması doğrusu şaşılacak bir durum. Yine aynısı oldu; Alkol düzenlemesi, diğer bütün şeyleri gizlemeye yetti.
Toplum bir anda alkolsever oldu; İçki içenler de, içki içilmesine rıza gösterenler de gece saat 22’den sonra satış yasağını “alkol yasağı” olarak algıladı.
Ve sonra “iki ayyaşın çıkardığı yasa” tartışıldı.
Kimdi bu iki ayyaş, çabuk açıklansındı.
Herkes iki ayyaşı aramaya başladı.
Neredeyse sobeleyeceklerdi, hele bir görsünlerdi…
Oldum olası, bir konu gündemi çok işgal ediyorsa altında yatanların iyiliğimize olmadığını düşünenlerdenim.
Bu defada öyle oldu elbet.
Hükümetin içkiyi yasakladığını düşünenler bağırırken, onların çok seveceği düzenlemeler de yapılıyordu. (Hem nasılsa ortada içki yasağı da yoktu, sadece satışta saat sınırlaması vardı, stoklardın, olur biter.)
AK Partililer veya içki karşıtları, alkol yasağını savunmaya geçerken, onları üzecek bir düzenleme kendiliğinden, sessizce ve derinden işliyordu. (Ama alkol karşıtlarını teselli edecek bir yön bu düzenlemede görünmüyordu.)
Bu defa tersi olmuştu.
Bağıranlar kazanıyordu, karşılık vermeye çalışanlar kaybetmeye başlıyordu.
Biz iki ayyaşı bulmaya uğraşırken, memleketin köküne dinamit suyu dökecek Ergenekonculara “özgürlük” yolu açılıyordu.
Tıpkı ihaleye fesat karıştıranların suçunu hafifletecek düzenleme gibi.
Millete darbe yapmak isteyenleri deşifre eden, yerden fışkıran silahları bulan ya da darbe günlüklerinin kirli çıkınını ortaya döken emniyetin istihbaratçıları ceza alıyordu, yerleri değişiyordu.
İlk kez büyük bir operasyon yapılıyordu.
Hiç kimse sesini çıkarmıyor, ne oluyoruz diye soran çıkmıyordu.
Ergenekon terör örgütü olmaktan mı çıkmıştı?
Yoksa darbe günlükleri bir hayal mahsulü müydü?
Düzmece miydi hepsi?
Bir oyunda, senaryonun parçaları mı toparlanmıştı?
Yoksa bu ülkede hiç darbe olmamış mıydı?
1960’da başlayan darbe sevdası akamete mi uğramıştı?
Şimdi ordu darbe yapmaktan vazgeçmiş, demokratikleşmiş miydi?
Ya da ordunun içine sızan darbeciler, Silivri’de akıllanmış, “bizi kurtarın” diyerek, bir arayışa mı girmişlerdi?
Yüzlerce, hatta binlerce soruyu sıralamak mümkün…
Ama aklı başında bir tek cevap bulmak mümkün değil.
AK Parti, nihayetinde darbecileri aklayacaksa, bunca tantanayı bu ülkeye ne diye yaşattı, bunun akılla, mantıkla izah edilir bir tarafı olabilir mi?
Olamaz.
Peki bu operasyon neyin nesi, kimin sesi, kimin nefesi?
Barış süreciyle birlikte “herkesle barışalım” aşkı mı başladı?
Yoksa metroda öpüşmeye başlayanlar, bu işin çok zevk verdiğine mi inandı?
Ne oluyor, savaşmayıp, hep birlikte sevişmeye mi başlayacağız?
Bütün bunları anlamlandıracak bir tartışma ortamı ne yazık ki yok.
Hatta bu konuda fikir jimnastiği de yapamayız, hepimizi sarhoş ettiler.
Ergenekon’un bir terör örgütü olmadığına inanan hatırı sayılır bir kesim, şişenin dibini her daim bulma derdine düştü.
Oysa kendilerini memnun edecekti bu operasyon.
İstihbaratçılara hadleri bildiriliyordu.
Sevinin, bir kadeh daha kaldırın saate bakmadan.
AK Partinin darbecileri alaşağı ettiğine inanalarsa, “hükümetin alkol sınırlamasını” savunmak için toza dumana karışmış ortamda, alkol karşıtı çıkış sergilemekle meşguller.
Kimi dinen haram olduğunu, kimi genç nesilleri kurtarma derdinde olduğunu, kimi sağlık, kimi sarhoşluk ve ayyaşlığa vurgu yapıyor.
Herkes alkolü konuşuyordu.
Hayatında alkolü gündemine almamış olanlar bile öyle veya böyle alkolle ilgili sıkı bir taraf ve karşı taraf olma derdindeydi.
Oysa her şey tersyüz oluyor…
Uyanın ve kendinize gelin!
Bugün Ergenekoncuları deşifre eden ekibi tasfiye edenler, bunu alkol tartışmasının arasına sıkıştırmaya başladılarsa burada “ayık” bir sonuç çıkmasını bekleyemeyiz.
En azından benim ümidim kalmadı.
Darbecileri yargılayacaktık, zaman aşımını düzeltmek kimsenin aklına gelmemişti.
Şimdi kıs kıs gülen darbecilerin “bizim geçici 15’inci maddemiz kadar bile bir madde yazamıyorlar” diye düşündükleri aklıma geliyor.
Ergenekoncuların avukatlığını üstlenenler, iki ayyaşı bulma derdinde veya öyle görünmek için yoğun bir çaba harcıyorlar.
Ne de olsa müvekkillerini aklayacak adımlar aheste aheste atılıyor, hem de iki ayyaş değil, ayık kafayla yapanlar bunlar…
Twitimden seçmeler
Taksim'de gezi parkında ağaçlar katledilmesin diye direnenlere polis gazla müdahale etmiş. Polis, ağaç katledilsin diye gaz vermiş!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.