Bu fotoğraf, barışın tam resmidir!

 

 

Bu fotoğrafa iyi bakın, bu fotoğraf üzerinden siyaset yapanları iyi düşünün ve bu fotoğrafın tam ortadan yırtılarak, birinin bir yana, diğerinin bir yana gitmesi için 30 yıldır mücadele içinde olanların iğrenç hesaplarını düşünün.

Fotoğrafa bir daha bakın…

İki acılı aile…

İkisi de evladını kaybetmiş…

İkisinin de yüreğine ateş düşmüş.

Ama ikisinin “konumu” farklı…

Birisinin evladı dağda, birisin ki ovada.

Birisi terörist, diğerin Mehmetçik.

Birini teröristler öldürmüş, diğerini askerler…

Hasılı, toplumu ikiye bölen meselenin her iki uç noktası yan yana…

Aynı amaç için konuşuyorlar.

İkisi de bin bir ümitle çocuklarını büyütmüşler, okutmuş, bakmışlar.

Birisi dağa çıkmış, aile evladını göremez olmuş.

Diğeri vatani görevini ifa etmek için askere gitmiş.

Ama ikisi de hayatını kaybetmiş.

Biri askerle girdiği silahlı çatışmada asker tarafından öldürülmüş, diğeri PKK’yla giriştiği mücadele esnasında düşen helikopterde hayatını kaybetmiş.

İkisinin de acısı ortak; evladını yitirmişler.

İşte resim böyle bir şey...

Fotoğraf karesinde 4 insanımız var.

İkisi kadın, ikisi erkek…

İki anne, iki baba…

Yıldızhan ailesi, 10 Kasım 2012 tarihinde Siirt’in Pervari ilçesinde askeri helikopterin düşmesi sonucu şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Murat Yıldızhan’ı; Odabaşı ailesi de 2008 yılında PKK 'ya katılan ve Silvan'da çıkan çatışmada ölen oğulları Bedir Odabaşı'yı kaybetmiş.

Fotoğraf karesinin bize yansıyanı “iki aile” olduğu ama anlattıkları çok daha farklı.

Onlar yüreği yanarken, toplumu bir birine düşüren bir “kan davasının” her iki tarafı ve bunu siyaset için yapanlardan, rant elde etmek için didinenlerden, kanı seven ve sürekli akması için mücadele edenlerden de değiller.

Her ikisi de acıyı yaşayanlar…

Birisi terörden dolayı, diğeri askeri çatışmada Mehmetçik kurşunuyla evladını kaybetmiş.

Bugün “şehitlerin kemiklerini sızlattınız” diyenler, bu iki aileden birisi için bunu söylüyor. Oğlu dağa gidenler de diğer aile için bunu söylüyor.

Hiç riya yok, hiç zorlama yok, baskı yok, kafalarına dayanan bir dipçik, verilen gözdağı yok.

Kan davası yapmıyorlar, öç almak için dağa çıkıp, düz ovada koşturmuyorlar.

Sadece “biz yandık, başkası yanmasın” diyorlar.

Evlat acısının nasıl bir şey olduğunu yaşayarak öğrendiklerinden, dışarıdan atıp tutanlara anlam veremiyorlar.

On binlerce gencin üzerine bir on binlerce, hatta yüzbinlerce eklemeyi umursamayanlara inat, “bir tek kişi dahi ölmesin” istiyorlar ki, bir tek anne veya babanın yüreği yanmasın diye.

Barış tam da böyle bir şey…

Barışın resmi de bu resimdir.

Tuzu kuruların süreci savunup, eleştirmesine karşın, acısını çekenlerin ne dediğini çok güzel yansıtıyor.

Biz yandık” diye yaşadıkları acıyı söyleyebiliyorlar.

Ama aynı acıyı başkasının yaşamaması için çabalıyorlar ve barış sürecinden de ümitliler.

Oysa tuzu kurular, “bu acıyı herkes yaşasın” diye barışa karşı çıkıyor, sürecin detayları arasında boğulup kalıyorlar.

Fotoğrafın bir başka söyledikleri de var.

Sadece acı çekenlerin barış terennümleri değil.

Aynı statüde olduklarını da anlatıyor.

İkisi de yoksul, ikisi de inançlı, ikisi de Kürt…

Yani ölen de Kürt, öldüren de…

Farklı da olabilirdi, her ikisi de Türk veya birisi Kürt, birisi Türk de olabilirdi.

Bu ülkenin çocuklarıydı sonuçta.

Ya oradan, ya buradan, ya şu dilden, ya bu dilden. Belki farklı inançtan, farklı mezhepten ama bu ülkenin çocukları…

Şimdi onlar adına barışa karşı çıkanlar var.

Onlar ve diğerleri adına barış olsun diye çabalayanlar.

Bu resim, bütün bunların aksine, acısını çekenlerin çaresizliğini, duasını, hüznünü, özlemini ve çabasını anlatıyor.

Ve belki biliyor, belki bilmiyorlar…

Ama şu bir gerçek ki, her ikisi de “birilerinin devam etmesini arzuladığı” bir savaşa kurban ettiler oğullarını.

Onlar ettiler, başkaları olmasın!

Barışın tam tercümesi, haykırışı bundan başka bir şey değil.

Twitimden seçmeler

Vicdanla cüzdan arasında her kaldığınızda tereddütsüz vicdana sarılanlardansanız, eli öpülecek adamsınız. Neslimiz tükenecek bu gidişle.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi

Mantı

12 Ağustos 2024 Pazartesi 16:20