Naif Karabatak
Çocuklara vurmayın efendiler!
Bir aksiyon filmi olsa yaşayacağınız heyecan, yükselen adrenalininiz yüzünden farklı bir zaman dilimi geçirmenizi sağlayabilir. Belki “sonuçta film” diyerek acıma duygunuz olmayabilir. Biraz hüzünlenir, belki biraz üzülürsünüz.Çok hassassanız, gözyaşı döker, filmdeki kahramanın kurtulmasını beklersiniz.
Ama bu film değil, gerçek…
Mahkûmlara “kötü muamele” her zaman gündeme gelir.
İnfazda görevli olanların vicdanıyla baş başa kalan mahkûmların tek kurtuluşu onların insani yönüdür.
Eğer bu yoksa zaten ağır olan özgürlüğün kısıtlanmasına kötü muamele eklenir.
Bazen bu taciz olur, bazen tecavüz.
Bazen her dakika onurlar kırılır, sessizce…
Kopan her gürültü, yüreklerde esen fırtınadan öteye gitmez.
Mahkûmiyet gününe, yeni günler, aylar, yıllar eklememek için dişini sıkıp, dudağını kanatanlar bulunur.
Suçlu veya suçsuz olarak gün dolduranlar, yaptıkları hataların, kendilerine yapılan hatalardan çok daha basit olduğunu anlayıp, iç geçirirler.
Orada insanlık suçu işleniyordur ama bunu duyan insan yoktur.
İçinde adalet olmayan saraylar inşa edenler, içinde merhamet olmayan cezaevlerinin dolmasına bakarlar, boşalmasına değil.
Kadın ve çocuk mahkûmların durumuysa çok daha kötü…
Taciz ve tecavüzlerin sıklıkla gündeme geldiği, kötü muamele iddialarının bir türlü sonlandırılamadığı ülkemizde, “hortumla dayak” iddiası, aslında yeni değil.
İzmir AliğaŞakran Ceza ve İnfaz Kurumları Kampusu’nde bulunan Çocuk ve Gençlik Cezaevi’nde, çocuk mahkûmların, işkence ve onur kırıcı muameleyle karşı karşıya oldukları iddia ediliyor.
Çocukların hortumla dövüldükleri, tecrit odalarında aylarca tutulduklarını, tedavi haklarının engellendiği belirtiliyor.
Bunu söyleyen, mahkûm çocuklar…
Orada karşılaştıkları muameleyi kamuoyuna anlatmaları pek kolay olmuyor.
Onur kırıcı davranışları, anlatmak da pek kolay değil.
Ama ortada çok ciddi ve vahim iddialar var.
Çağdaş Hukukçular Derneği yöneticilerinin tek tek görüştüğü çocuklar, hiç de insanın içini ferahlatan kelimeleri bir biri ardına dizememişler.
Hasta olanlar tedavi ettirilmiyor mesela…
Oysa Ergenekon sanıklarından “bazıları” beş yıldızlı hastane odalarında keyif çatabiliyorlar.
Cezaevlerinin iyileştirildiği söyleniyor ama hortumla çocuk dövülüyor.
Tecrit ediliyorlar, tecrit edildiklerinden de öte.
İşkenceyle karşılaşıyorlar.
Taciz ve tecavüzler ayyuka çıkmış.
Kimseyi, bir başkasına şikâyet de edemiyorlar.
Hiçbir sosyal etkinlikle moral bulamıyorlar.
Süngerli odada, kameralar kapatılarak, hortumla çocuklar yola getiriliyor.
Hangi yol olduğuysa belli değil.
İnsanlıktan nasibini almayan yol mudur bu yol?
Sapık bir şekilde taciz ve tecavüzün yolu mudur bu yol?
O çocukları hangi yola getirmek istiyorlar?
Adam olmayanların, insanlık öğretmeye kalkışması trajikomik olayları da beraberinde getirir.
Orada görevli olanlar, sadece alacağı maaşa bakmamalı.
Devleti yönetenler, hükümet edenler, o insanlara “insanca muamele” edecek halde olmalarını sağlamalı.
O çocuklar bizim çocuklarımız.
Suçlu da olsalar, suçsuz da…
Yasalar, suçun cezasını belirlerken, “yatacağı günü” söyler, “dayak yiyeceğigünü” değil.
Kendisini hâkim ve savcıdan daha üstün gören, psikolojik sorunlu insanları minicik çocukları yola getirmek için görevlendirmek, kurda kuzu emanet etmekten çok daha kötüdür.
Türkiye’de adalet zaten sorunlu…
Güçsüzlerin ceza çektiği bir sistem, hiç de adil bir sistem değildir.
Adalet, bu kadar sorunluyken, cezasını çekmek için özgürlüğü elinden alınanlara da insanlık dışı davranışı reva görmek, adaletin tümden çivisinin çıkmasına göz yummaktan öte bir şey değildir.
O çocukların, o kadınların ve o mahkûmların yerinde pekâlâ siz de olabilirdiniz.
Bunun örneği çok; infaz edenlerin, infaz edildiği nice örnekler görmüşüz.
Yargılayanların yargılandığı davalara şahitlik etmişiz.
Hayattan kopan veya kopartılan insanların yerine kendinizi koyarak “infaz” gerçekleştirin, güç elinizde diye zulmederek değil.
Twitimden seçmeler
İyiler bir gün kazanacak, inanıyorum. Yüzlere geçirilen maskeler düşecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.