Naif Karabatak
Dinleyen veya izleyenlerin ahlakı!
Türkiye’de uzun yıllardır belli kesimlerin dinleme merakı bir türlü bitmedi. Bazen yasal kılıf bularak dinlediler, bazen kılıfa gerek duymadılar ama her zaman birileri dinledi.
Bu, bazen bir kurum oldu, bazen bir örgüt, bazen de farklı farklı yapılanmalar.
Hep birileri tuzağa düşsün istediler ve hep ayıbın en büyüğünü yaparken, ayıp arayışına girdiler.
Bazen telefon dinlemesi yetmedi, ortam dinlemesine geçtiler; gizli kameralarla kayıt tuttular, insanların yatak odasını gözetlediler ve kimin elinin, kimin cebinde olduğunu anbean not ettiler.
Yıllarca da bu dinlemeler ortaya çıkmadı…
Yıllarca elde edilen görüntüler ve ses kasetleri kamuoyuyla paylaşılmadı, arşivlerde saklandı.
Zaten bir müzik veya film görüntüleri değildi bunlar, kamuoyunun bilgisine sunulacak kadar “ahlaki” veriler yoktu.
Ta ki, günü ve saati gelene dek…
Ve o gün geldiğinde tek tek servis edildi, farklı isimlerin ardına gizlenerek…
Amaçları hâsıl olana kadar farklı versiyonlarını servis ettiler.
Bazen montajladılar, “ayıp” görüntüleri güya göstermediler…
Bazen seslerle oynadılar, bazen görüntülerle oynayıp, “tam demelerini istediğini” dedirttiler, tam görülmesi gerekeni gösterdiler…
Önce tuzak kurdular…
Çoğunlukla bu kadın oldu, zaaflarına göre…
Bazen parayla kandırdılar, en zayıf noktasını bulmaya çalıştılar.
Bazılarının zaten zayıf noktası hazırdı, fazla yorulmadılar.
Yasal kılıf bulmak için “kendilerinden” yargı mensubu ayarlayıp, başka dava için dinlediler, alakası olmayan işlerde kullandılar.
Ama mutlaka dinlediler, izlediler, fişlediler, adım adım takip ettiler.
Bütün bunları yapan insanların sağlıklı bireyler olacağını düşünemiyorum bile.
Bu yapılanma da olsa, kurum veya kuruluşlar da olsa psikolojik rahatsızlıkları olduğu bir gerçek.
Çünkü dinleme ve izlemenin nasıl olacağı ve kimler eliyle, kimlerin emriyle gerçekleştireceği yasalarda yazılıdır.
Bunun dışındaki her dinleme, kılıfına bakılmaksızın ahlaksızlıktır.
Bunu kim yaparsa yapsın, hangi kurum, hangi kuruluş, hangi örgüt veya hangi yapılanma…
Hatta bunu bir inançla da ilişkilendiremezsiniz.
Çünkü insanların ayıbını araştırmak da, tuzağa düşürmek de hiçbir dinde makbul görülmez.
Buna bulacağınız kılıf, yapılan ahlaksızlığı örtmeye yetmez.
O nedenle ahlaki sorun aranacaksa dinleyen ve izleyenler de aramamız gerekir; izlenen ve dinlenenlerin değil.
Dün medyaya yansıyan son dinlemeler, bir kez daha bu ülkede gerçekten ahlaki bir sorun olduğunu göstermesi açısından dikkate değerdi.
İnsanların özel hayatının didik didik edilmesi,
Eşiyle, çocuğuyla, dostuyla, arkadaşıyla veya iş için görüşmelerinin, aradaki samimiyetten doğan konuşmaların ve yanlış anlaşılabilecek diyalogların bir başkasının duyması, nasıl bir duygudur?
Özel hayatın olmaması, insanları nasıl bir psikolojik rahatsızlığa sokar?
İnsan hakları açısından da baktığınızda, başkalarının “özel” hayatını deşifre edecek, toplum içine çıkmasına engel olacak her dinleme ve izleme hak ihlali değil midir?
Bu aynı zamanda kul hakkına girmez mi?
Elbette girer…
Ve bunu yapanların bazılarının “inançlı” olduğunu söylemesi, sadece kendilerini kandırmak içindir, inancı veya bir dini kandıramazlar, yaratıcıyı buna alet edemezler.
Dinleme, izleme veya görüntüleme yoluyla elde edilen veriler ne olursa olsun, bunu yapan değil, bunu ortaya çıkaranın ahlakı sorgulanmadıktan sonra bunlardan kurtulmamız mümkün olmayacak.
Dinleyen veya izleyenin ahlaki zaafları, gücü elinde bulundurma, haksız iktidar kazanma ve çıkar amaçlı olarak bunu kullanma üzerinedir.
Hal böyleyken, ortaya çıkan dinleme ve görüntüleme kasetlerinde yer alanların ahlakı sorgulanmamalı, bunu ne amaçla kayıt altına alındığı ve kimlerin bundan çıkar sağlayacakları iyice düşünülmelidir.
Bazı görüntüler veya sesler de yayılmadan kazanç kapısı haline geliyor.
Bazı önemli kurum veya kişiler için “elimizde kaseti var” tehdidiyle dilediklerini yaptırabiliyor, diledikleri bilgiyi alma şansına sahip olabiliyorlar.
Hangi açıdan bakarsanız bakın, hangi amaçla yapılırsa yapılsın ve bunu kim yaparsa yapsın, dinlemek, izlemek ve görüntülemek, en başta hak ihlalidir ve sonrasında da ahlaksızlıktır.
Tweetimden seçmeler
Aslında yağcı olan halk mı?
“Allah başkanımızdan razı olsun. Bizleri makamına kabul edip derdimizi dinliyor” (Derdini anlatan bir vatandaş)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.